Bugün Üsküdar Üniversitesi’nde psikoloji okuyan yazar bir arkadaşla konuşuyorduk. Yazıdan, hikâyeden, romandan, ellerin ve yüreklerin mürekkep kokmasından… Kısacası gündemler içindeki kendi gündemimizden dem vuruyorduk yine. Derken söz tesettüre geldi nasıl olduysa.
Elbette klasik anlamıyla bir tesettürden bahsediyor değiliz. O bizim işimiz değil.
İnsan neyin tesettürünü yaşamalı? Neleri setretmeli? Nelerin mesturesi olmalı? Bunlar idi konularımız.
…
En çok örtemediğimiz şeylerin başında mahremiyetler geliyor sanırım. Dışımızı örtmeyi başarabiliyorken içimizi setretmekte o başarıyı elde edemiyoruz.
Yusuf Nebi rüyasını babasına açtığında o sırrın perdesini mi açmış oldu acaba?
Yunus Emre hazretleri “Gördüğünü gözün ile/ Söyleme sen dilin ile” derken burada bir tesettür, bir örtme, açık etmeme durumu yok mu sizce?
Gönlün mahremiyetini beyne açmamak gerek şeklinde anlayamaz mıyız bu ikazı?
İlk örtmemiz gereken, yad ile paylaşmamamız gereken şey kanaatimce gönül mahremiyetlerimizdir. Mânâ zevkimiz, ruhani neş’emizdir.
Evet, irfâniyet tesettürü gerektirir!
…
Bizi biz yapan, güzelleştiren, iç bünyemizi besleyen, aydınlatan hakikate doğru yol aldıran o mahremiyetlerin peçesini açmamalı, tesettürü ihmal etmemeli…
Bunun gibi sırlar da tesettür ister. Emanettir. Saklanması, örtülmesi gerekir.
Dostluklar tesettür gerektirmez mi? O samimiyet demleri, muhabbetin coştuğu taştığı anlar başkasına anlatılırsa tesettür ihlal edilmiş olmaz mı? O demin kıvamı başka zaman ve zeminde ifşa edilirse yanlış anlaşılmaz mı aynı zamanda?
Evet, dostluklar tesettürü gerektirir!
…
Bir yastığa baş koyanların yastıklar ayrılıp yollar başka yönlere evrildiğinde eskiden yaşananların söylenmesi, ortalığa saçılması bir tesettürü muhafaza edememe hâli değil midir?
Evet, evlilikler tesettürü gerektirir!
…
İnsan evine ekmek götürdüğü, geçimini temin ettiği, çoluğunun çocuğunun nafakasını kazandığı emek verdiği işinin, varsa ticari sırlarını günü geldiğinde kullanmak ve kendine menfaat devşirmek maksadıyla saklaması ve bunları kullanmayı niyet etmesi baştan itibaren bir tesettürsüzlük tutumu değil midir?
Evet, iş ahlakı tesettürü içerir!
…
Ben senin Cemaziyel evvelini bilirim höykürmesi de bir tesettürü ihlal hâlidir.
Eski kayıtları karıştırmak da öyle, ne bulurum düşüncesiyle!
…
Başkalarının hayatlarına gereğinden fazla meraklanmak, ilgi duymak, öğrenmek için gayretlenmek de aslında bir nevi mahremiyet aşımı tesettür duygusundan uzaklaşmatır. Tüm magazinel merakları bu açıdan bir kez daha değerlendirmeye ihtiyacımız var.
…
Dinlediğiniz kişinin anlatmak istemediği, değinip geçtiği hususlar varsa özellikle buraya odaklanarak iyi niyet, dinleme ve yardımcı olma maskesi altında deşici, irdeleyici sorular sorma merakı da bana kalırsa bu kategoriye alınmalıdır.
Tesettür karşılıklı uygulanmalıdır. Ne kişi kendi gönül mahremiyetini çarşı pazar hâline getirmeli, ne de dinleyen kişi bu ortamdan yararlanarak karşı tarafın tesettürü bozmasına yardımcı olmalıdır.
Gece nice hataları örter, gizler.
Toprak kendisine bırakılan nice sırları, hatta yapılan eziyetleri örter, setreder çoğunlukla da güzellikle cevap verir.
Gece gibi örtücü olmalıyız.
Toprak gibi iyiye, güzele dönüştürücü olmalıyız.
Yürek mahremiyetlerine karşı saygılı olmalı, kendimiz de dökük saçmamalıyız.
Settar olan Yüce Rabbimizin günahlarımızı, kusurlarımızı örtmesini isteme, setretme, bizi mahcup etmeme duasını yoksa nasıl yapabiliriz ki?!
Tesettüre bir de bu açıdan bakmaya ne dersiniz?