O kadar şey biliyor, duymadığı-işitmediği yok Engin Ardıç'ın, yine de Damal'da her yıl bu zamanlarda şenliği yapılan 'Atatürk silueti' konusu dikkatinden kaçmış... İyi ki de öyle olmuş; aksi halde son zamanlarda en keyifle okuduğum yazılardan birine imza atamayacaktı.
Herhalde sizler duymuşsunuz Damal'ı, ama ben yine de Engin Ardıç'ın kaleminden size aktarayım: "Ardahan'ın Damal diye bir ilçesi varmış, benim haberim yoktu... Damal'ın da bir 'geleneksel Atatürk gölgesi' varmış, onu da duymamıştım. / Bu gölge, her yıl yalnızca 15 Haziran ile 5 Temmuz günleri arasında ve o günlerde de yalnızca akşam saat beş ile altıyı on geçe arasında çıkarmış!
"Prag'da, karlı kış günleri yalnızca Liliova Sokağı'nda gözlenen kesik başlı şövalyeyi bilirim de, kendi vatanımın öz değerinden habersiz kalmışım. / Karadağ diye bir dağ varmış, onun üstüne vururmuş Atatürk görüntüsü... / Bunun farkına ilk kez 1954 yılında varılmış. Gölgeyi ilk gören, Yukarı Gündeş köyünden Adıgüzel Kırmızıgül adında bir vatandaşımız. Mesleği çobanlık. Seçimde verdiği oy, Aysun Kayacı'nın oyuyla bir. / Gölgenin ilk fotoğrafını da Erdoğan Kumru çekmiş (neler öğrendim, işte size araştırmacı gazetecilik.) / O günden beri de her yıl törenlerle kutlanıyormuş bu olay. Şenliğin adı, 'Atatürk'ün izinde ve gölgesinde'..."
Bu yıl Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ı da çağırmışlar gölge izlemeye. Engin Ardıç, "O mutlu günde" diyor, "Oktay Ekşi, Hasan Pulur, İlhan Selçuk, Emin Çölaşan ve Hıncal Uluç gibi değerli ağabeylerimizi de Ardahan'ın Damal halkı arasında görmek isteriz..." Her isteği yerine gelenlerden değil o; gölgenin son maçta Almanları dehşete düşürmek için statta tribünlere vurmasını da arzulamıştı, ama olmadı.
Amerika'da yapılmış bir doktora tezinin Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nden (bupress@buvak.org.tr) çıkan Türkçesini okuyorum. 'Modernlik Nostaljisi' başlıklı kitabın altbaşlığı 'Kemalizm, Lâiklik ve Gündelik Hayatta Siyaset'. Şu sıralarda tartıştığımız konulara ışık tutan önemli bir eser bu. Fethullah Gülen yüzünden Amerika'yı defterden silenler olduğunu bildiğim için uyarıyorum, yüzünü ekşiteceklerin yakından tanıdığı bir soyadı var yazarın: Özyürek... Kitabın yazarı Esra Özyürek, belki anlamışsınızdır, CHP'nin sözcülerinden Mustafa Özyürek'in kızı...
Yaşı 25-35 arası olan genç kızlardan adlarını unuttuklarıma "Adınız Esra'ydı, değil mi?" diye sormakta bir beis görmüyorum; yarısına yakının adı 'Esra' çünkü... Demek o dönemde aileleri etkileyen bir 'Esra' varmış... Bir ara, Kamuran Akkor'un "Dağlar kızı Reyhan" şarkısı sebebiyle etraf Reyhan'lar ile doluydu (Yaşları 45 civarında şimdi onların).
Esra Özyürek'in kitabının orta yerinde (s. 141) geçiyor Damal'daki Atatürk silueti... Kitabına fotoğrafını da bulup koymuş ki, Amerikalı sosyal bilimciler "Böyle şey olur mu?" diye kafa sallamasınlar... Festival günlerinde Damal'a yolunu da düşürmüş Esra Özyürek.
Okuyalım mı: "Damal'a şüpheyle gittim. Ama güneşin önündeki bulut kaybolup da imge âniden belirince şaşırdığımı söylemeliyim. Söylemeye bile gerek yok, imgeyi başka insanlara da benzetebiliriz. Köylüler aralarında on dakika sonra gölgenin burnunun büyüyeceğini ve o zaman Alparslan Türkeş'e benzediğini söyleyerek şakalaşıyorlardı."
Engin Ardıç da başkalarına benzetmişti fotoğrafını gördüğü gölgeyi: "Ben fotoğrafa baktım, evet, Atatürk'e benziyor. Ama herhangi bir ortayaşlı erkeğe de benziyor. Örneğin bana sorarsanız Atatürk'ten çok, 'Ölümsüz Sevgili' filminde Beethoven'in sekreteri Schindler'i oynayan Jeroen Krabbe'ye benziyor. Merhum Ercüment Behzat Lav'ı da andırmıyor değil."
Kitap bilimsel bir eser olduğu için, olayı ve kökenini araştırmış; şöyle diyor Esra Özyürek: "Yukarı Gündeş köylüleri Atatürk'ün İzinde ve Gölgesinde Damal Şenlikleri'ni kutlamak için çeşitli nedenleri olduğunu söylüyorlar. Bunların arasında, Alevilerin (Damal ücra bir Alevi köyüymüş, TK) Atatürk'e duydukları geleneksel bağlılık ve şenliğin yoksulluk içinde kıvranan köye zenginlik getireceği umudu da var. Türk ordusu ve basın bu olayı çok ciddiye alıp köye her yıl temsilcilerini gönderiyorlar. Olayın fotoğrafları Kemalist bir mucizeye tanıklık etmekte, gazete ve takvimleri süslemektedir."
Kitabı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "Atatürk devrimleri travmaya yol açtı" diye özetlenebilecek tezi eşliğinde okumak daha anlamlı oluyor. Çünkü doktora tezinin konusu da o tezi andırıyor: "Yüzde 47 oyla iktidara gelen Ak Parti'nin, toplumun kendisini 'Kemalist' olarak tanımlayan kesimi üzerinde meydana getirdiği travma..."
Doktora tezi okunur mu? Evet, bu tez kendini okutuyor