FETÖ, zannediyorum bizim (belki de bizden sonra gelecek nesillerin de) gördüğü-göreceği en sinsi, en takıyyeci, en tehlikeli örgüttür. Vatan, millet, din gibi hiçbir aidiyet duygusu taşımayan, sadece mehdi olduğuna inandıkları liderlerine bağlılığı prensip edinmiş başka bir örgüt bu topraklarda bir daha zor yeşerir. "Zor yeşerir" sözcüğünü bir temenni olmaktan öteye, inandığım için kullanıyorum.
Lisede bir hocamız vardı, ömrü bu yapılar gibi dini kullanıp, dinsizliği yeşertmek isteyen insanlarla kendi çapında mücadele ile geçmişti. Söz (o zamanki adıyla) CEMAAT’ten açılınca coşar, nasıl hain olduklarını anlatırdı. Söz konusu konuşmaların 1982-86 yılları arasında geçtiğine dikkatinizi ayrıca çekerim. Fetullah Hoca dediğimizde de susar, sadece: “Karanlık bir kişi. Kimlerle, hangi ülkelerle ilişkide olduğunu bir Allah bilir. Fazla söz söylemeyi zaid görüyorum. Kendinizi, etrafınızda kim varsa herkesi bu yapılanmadan koruyun.” der, başka bir söz de söylemezdi.
Bu yapı ile nasıl mücadele edileceği noktasında herkesin kafa karışıklığı söz konusu. Doğrusu hiç kimse 15 Temmuz hainliğine kalkışabileceklerine, kendi halkına kurşun yağdırabileceğine ihtimal vermediği için, kafa karışıklığı da biraz buradan kaynaklanıyor. Top yekûn hareket edilip, sonucu ne olursa olsun diyenler olduğu gibi, teenni ile hareket edilsin, sapla saman birbirinden ayrılsın diyenler de mevcut.
Benim şahsi kanaatim, bu iki görüşün ortası. Öncelik, devletin memuru olup, paralel yapıya hizmet edenlerin hemen uzaklaştırılması yönünde. Bunun için de insanları mağdur etmeden, herkes için temel kıstaslar ortaya konulabilir.
Bu temel kıstaslar ne olmalıdır?
-17-25 Aralık 2013’teki kalkışma sırasında çocukları bu yapılanmanın içinde okutanlardan (ücretlerin ödenmiş olması, burslu öğrencilerin ayrılma zorluğu, ortaokul son ve lise son sınıftaki sınav öğrencilerinin özel durumu, ikinci dönem için yeni okul ayarlamanın güçlüğü göz önüne alınırsa) 2014-2015 eğitim ve öğretim yılında da çocuklarını bu okullara vermeye devam etmişlerse,
-17-25 Aralık’tan sonra verilen talimat gereği, miktarı ne olursa olsun, Bank Asya’ya para yatırıp, Bank Asya için soluk almaya vesile olmuşlarsa,
-Zaman, Sızıntı gibi amiral yayınları başta olmak üzere FETÖ/PDY elindeki basın etkinliklerine aboneliklerini bitirmemişlerse veya yeni abone olmuşlarsa,
-17-25 Aralık’tan sonra himmet veya başka bir adla yardımda bulunmuşlarsa. Kendileri yapmamışsa bile bu tip yardımlara aracılık etmişlerse,
-FETÖ/PDY devlet tarafından terör örgütü listesine alındıktan sonra (Ocak-2015) bu yapının kurumları olarak bilinen kurumlarda üyeliklerini devam ettirmişlerse veya yeni üye olmuşlarsa,
-İtirafçı olmak isteyip, basında herkesin bildiği bilgilerin dışında herhangi bir şey söylememişlerse cezalarını en ağır şekilde çekmelidir. Kimsenin gözünün yaşına aldanmamalıdır.
-İtirafçı noktasında şöyle bir ayırım yapılabilir: Ad, soyad veya kod adı, yer, tarih vererek kimden ne talimatı alıp neyi yerine getirdiğini, hak etmediği halde kime ne menfaat sağladığını söylerse etkin pişmanlık yasasından faydalandırılmalıdır. Hapse girmemeli fakat kamuda çalışıyorsa, kamu görevi sonlandırılmalıdır.
Asıl, kripto FETÖ’cülerin tespiti nasıl olacak? Bu soruya itiraf sadedinde çok samimi bir cevap vereyim: Ben de bilmiyorum. “Boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor” misali, en az 40 yıllık geçmişi olan bu takıyyeci terör örgütünün kripto elamanları için milletçe uyanık olmaktan başka çıkar yol da göremiyorum.
15 Temmuz’dan sonra, en çok çığırtkanlık yapıp, yalakalığı yavşaklık seviyesine çıkartanlara bir mim koydum. 15 Temmuz’dan sonra, 15 Temmuz öncesi sosyal medyada paylaştıklarını alelacele silenlere de siz bir mim koyun. Özellikle siyasilerden (başta AK PARTİ olmak üzere bütün partiler için geçerli) derin sessizliğe bürünenlere de ayrıca dikkat etmek gerekir.
15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra (21 Temmuz) sıcağı sıcağına yazdığım DUVARA TOSLAMAK yazısında meramımı anlattığımı düşünüyorum. (Yazının tamamı için lütfen bkz: http://www.habername.com/yazi-av-mehmet-yalcinkaya-duvara-toslamak-11751.htm). “Haksız yere yapılan atamalarda, o makama atanan kişinin (ki mutlaka AK PARTİ içinde bir destekleyicisi vardır) siyasi bağlantıları deşifre edilmeli. Bunlara el altından ön ayak olan kişilerin bundan sonraki zararları ancak bu deşifre yolu ile önlenebilir diye düşünüyorum.”
Büyükşehir Belediyelerinde söz sahibi, milyonluk ihaleleri yönetenlerin ihale sürecindeki bağlantıları, ne derece şeffaf davrandıkları noktasında ciddi bir çalışma yapılırsa kripto FETÖ’cülere ulaşmanın bir ipucunu yakalayabiliriz iddiasında bulunuyorum. AK PARTİ ucu kendine dokunsa bile, kendi içindeki kripto FETÖ’cüleri açığa çıkartamazsa, bu mücadelede samimiyet sorunu yaşar ve başarı şansını azaltır.
Türkiye’de hangi grup, parti veya meşrepten olursa olsun ülkesini seven vatandaşlarımızın ortak temennisini dile getirerek yazımı bitiriyorum: Bu saatten sonra yapılması gereken en önemli iş FETÖ/PDY mücadelesinde Sn. Cumhurbaşkanı’nın artık yalnız bırakılmamasıdır.