Sol ve Laikçi Kemalist kesim her fırsatta kendilerine muhafazakarların bir takım dayatmalar yaptığını; daha doğrusu yaşam tarzlarını belirlemek istediğini ileri sürüyorlar. Bunun için her gelişmeyi kullanmaktan geri kalmıyorlar. İçki satışına yeni bir düzenlemenin yapılması mı gündeme geldi, gürültü kopuyor, "Bize kendi hayat tarzınızı dayatıyorsunuz. Böylece içkiyi yasaklamaya çalışıyorsunuz" diye... Hatta, kapalı mekanlarda sigara içilmesinin yasaklanması bile başlangıçta benzer bir tepkiye yol açtı ama bu tepki kısa sürdü.
Okullardaki yavrularımız korunması bir takım güvenlik tedbirlerinin alınması gündeme geldiyse, aynı çevreler hemen gürültüyü koparıyor, "Özgürlüklere sınır getiriyorsunuz" diye... Hatta, okul çevrelerinde bazı yuvalanan bazı şebekelerin faaliyetlerini kontrol altında tutmak, hatta bunların faaliyetlerine son verilmek için okul yönetimi bir idareciyi mi görevlendirdi, "Okullarda jurnal dönemi başladı" diye ortalığı velveleye veriyorlar... Hatta işi öylesine ileri götürülüyor ki özel yaşama özgürlük konusunda birileri çıkıp, "Kız yurdu değil kadın yurdu. Biz kız değil kadınız" diye yürüyüş yapıyor.
Bu arada haklarımızı arıyoruz adı altında arabalar ateşe veriliyor, polise karşı molotof kokteylli saldırı düzenleniyor, belediye otobüsü yakılıyor, içindeki insanlar ya yaralanıyor ya da hayatını kaybediyor... Bitmedi hak arama adı altında yangını söndürmeye gelen itfaiye aracı içindeki iki görevli ile birlikte yakılıyor... Yani bu ülkede teröre özgürlük isteniyor. Bunlara karşılık polisin müdahalesi ise belli çevrelerce hemen "Polisin orantısız güç kullandığı" şeklinde tepkisi ile karşılaşıyor.
Bir başka ortamda kendi inancına ya da inançsızlığına özgürlük isteyenler bir başka kesimin inancını yaşamasını içlerine sindiremiyor, ellerine geçirdikleri imkanlarla muhafazakar kesimin inancını yaşaması engelleniyor. Bunu yaparken de ya laiklik bahanesine sığınılıyor ya da mahalle baskı oluşur diyerek olmayan bir baskıyı gündeme getiriyorlar. Kısacası bu ülkede birileri inançsızlığa özgürlük isterken inanca sınırlama ya da yasak getirmenin peşindeler.
Ortaya çıkan manzara şu; bu ülkede her fikrin ve inancın sahiplerinin özgürlük hakkı olmalı ama inanan muhafazakar kesimin olmamalı. Sol ve laikçi Kemalistlere göre demokrasi ve özgürlük bu anlama geliyor.
Uydurulan bir kamusal alan yalanı ile inancı gereği başını örten genç kızların başörtüsü ile okumalarının önünün kesilmesini hak ve özgürlük ile izah mümkün olabilir mi? Gerçekte bu ülkede yaşam tarzı dayatmaya maruz alanlar muhafazakarlar iken diğer bazı kesimlerin mahalle baskısı ya da yaşam tarzı dayatması gibi gerçekte olmayan bir takım sebeplerin arkasına sığınarak hak ve özgürlüklerin sınırlanmasını savunan ve bu anlayışı ellerindeki gücü kullanarak hayata geçirme çabaları zulümdür. Bilinmelidir ki gittikleri yol yanlıştır. Bu yol kesinlikle özgürlükçü ve demokratik bir yol değildir. Gidilen bu yolun sonu özgürlüğe değil yasakçılığa, demokrasiye değil laikçi diktaya çıkar. Bu millet de bu dayatmaya daha uzun süre dayanamaz.
Demokrasi denince akla hiç kimsenin bir başkasına kendi anlayışını ve yaşam biçimini dayatmaması gelir. Ama ülkemizde bir takım sahte demokratlar için bu geçerli değil. Onlara göre tek gerçek kendi söyledikleri, kendi inandıkları, kendi yaşam biçimleridir. İyi de sizin bu dayatmanız beni ilgilendirmiyor, benim gerçeğim olmaktan uzak... Böyle olunca bu ülkede yaşam hakkım olmayacak mı? Halbuki ben de bu ülkenin asli unsuruyum ve sığıntı değilim. Sığıntı olsam belki sizin verdiğiniz haklarla yetinmek zorunda kalabilirim.
Sakın sizin nasıl yaşayacağınızı biz belirleyeceğiz, sizin belirleme hakkınız olmayacak demeyin. Çünkü buna hiç hakkınız yok. Eğer bu silahı daha fazla kullanmaya devam ederseniz bu silah kendi elinizde patlar.