Tek sorun demokratikleşme mi?

xxx135

Darbe anayasasından kurtulmak elbette ki çok önemli. Çünkü, yıllardan beri inanan insanlara reva görülen eziyet ve zulmün son bulması ancak demokratikleşme ile mümkündür? Bu noktada, "Gündeme gelen anayasa değişiklik paketi devam eden bu zulme son verecek midir?" sorusuna "Evet son bulacak" diyebiliyor muyuz? Bu soruya gözü kapalı son bulacak diyebiliyorsak değişiklikle önemli bir sorunu çözüme kavuşturacağız demektir. Ama bu karşılığı veremiyorsak bir sorun çözümlenemediği gibi çözüm bekleyen diğer sorunlarımızda bu vesileyle unutturulmuş, gündemden düşürülmüş olmayacak mıdır?

Demek istediğim o ki, demokratikleşme önemli bir konu bunun için anayasa değişikliği şart ise de tek sorunumuz bu değil. Anayasa değişikliğini ülkenin ve insanımızın tüm sorunlarını ve sıkıntılarını giderecek bir sihirli değnek gibi takdim etmek yanlıştır. Çünkü, çalışanlarımızın ve emeklilerimizin, çiftçilerimizin ve hayvancılıkla uğraşanlarımızın, küçük esnaf ve sanatkarlarımızın acil çözüm bekleyen sorunları vardır ve bu sorunlar hergün biraz daha büyümektedir. Devlet gelirlerini artırmak için kıyıda köşede unutulmuş ya da şimdiye kadar peşine düşülmemiş pek çok gelir kaleminin peşine düşülmüştür. Düşülmesin diyor değilim. Elbette devlet gelir sahiplerinden alacağı vergileri almak durumundadır. Ancak, alınan tüm vergiler borç faizlerine gidiyorsa bu işin sonunun nereye varacağını hem yöneticiler olarak hem de vatandaşlar olarak düşünmek zorunluluğu vardır. Çünkü artık gelir sahiplerinden elde edilen vergiler dar ve sabit gelirlilere gitmiyor. Yoksulluk yaygınlaşıyor. Ülkemizde giderek çok zenginler ile fakirlerden oluşan iki kesim ortaya çıkmaya başladı. Orta direk olarak nitelendirilen ve toplumu esas ayakta tutan kesim hızla fakirleşiyor. Birileri buna karşılık olarak, lüks ve konfor artıyor da onun için toplumda fakirleşme var derse yanlış bir değerlendirme yapmış olurlar. Bugün eğer yurdun dört bir köşesinde milyonlarca aileye devlet ve belediyeler kömür dağıtıyor, yardımlarda bulunuyorsa fakirleşmeyi lüksün artışı ile izah etmek haksızlık olur. İster istemez insanın aklına, "Devlet lüks içinde yaşayanlara mı yardım yapıyor?" sorusu gelir. Kaldı ki devlet asli görevi olan işsize iş bulmak ve fakirliği gidermek iken bu görevini yerine getiremediği için açığı yardımlarla kapatmaya çalışıyor demektir ki bu sağlıklı bir durum değildir.

Önemli olan yardıma muhtaç insanların sayısını normal işleyen bir ekonomi içinde en aza indirmektir, yardım etmek değil.

Gazetelerde sık sık devlet tahvillerine yoğun ilgiden söz ediliyor. Faiz oranlarının bir miktar düşmüş olması büyük bir zafermiş gibi takdim ediliyor. Bunun da sanki ekonominin gücünü gösterdiği gibi bir yaklaşım sergileniyor. Nedense her geçen ay devletin borç stokunun yükseldiği topluma gösterilmiyor. Nasıl ki bir insanın borcunun sürekli artması hayra alamet değilse devlet için de aynı şey geçerlidir. Bu bakımdan 'borç yiğidin kamçısıdır' gibi bir saçma söylemin peşine düşüp gitmek bir süre sonra yiğitte yiğitlikten eser bırakmaz. Çünkü alacaklısının karşında ayakta dik duramaz.

Anayasa değişikliği üzerinde duralım ve kabul edilip yürürlüğe girmesi için destek verelim ama ülkenin tek sorununun bu olmadığını unutmayalım. Özgürlüklerin sonuna kadar kullanıldığı ama borçlar sebebiyle ekonomik bağımsızlığını yitirmiş bir ülkenin vatandaşı olmak sanıyorum yeterli değildir. Kaldı ki ekonomik bağımsızlığını yitirmiş bir ülkenin fertleri de tam bağımsız olamaz. Bunları felaket tellallığı yapmak için yazıyor değilim. Tüm medyanın anayasa değişikliği paketi içinde kendini kaybetmiş olduğu bir noktada ülkemizin diğer sorunlarını da hatırlatmak istedim. Bunu söylerken özgürlük mü, ekmek mi gibi gereksiz bir tartışmayı da başlatmak istiyor değilim. Her ikisinin de gerekli olduğunu düşündüğüm için kendimizden geçmiş bir vaziyette birinin peşine düşmüş giderken diğerini unutmamak gerektiğine vurgu yapmaya çalışıyorum.