Ömrü sanisi olmalı insanın. İkinci ömür yani…
Temel sıkıntılarımızın başında bana kalırsa tek ömürlü oluşumuz gelmektedir. Tek hayatlı bir yaşayış insanı biraz da tek kanatlı bir kuş mesabesine sokar.
Yani sürekli yalpalar. Kanat çırpışları hayat çırpınışları haline dönüşür. Bu kanat çırpışlar yol almak için değildir. Daha ziyade düşmemek içindir. Düşmüşse kalkmak içindir.
Çift kanatlı yaşanmayan, tek ömürlü hayat insanı eksikli yapar. Eskilerin nakıs dedikleri bir tanımlamanın içine sokar.
Tek kanatlı olan kişi; malumat sahibidir ama âlim değildir.
Tek kanat, tek ömürlü kişi bilim insanı olabilir ama hayat insanı değildir. Hayatı her yanıyla kuşatabilen, ona anlam katabilen bir anlayıştan uzaktır. Hem de fersah fersah!
O nedenle ömrü sanisi olmayan âlim, âlim değildir. Kuru bilgiyi, yani işlenmemiş, hazmedilmemiş bilgiyi sunar. Kuşun yavrusunu beslemesine benzer daha çok.
Ama ömrü sanisi olan kişi koyun gibidir. Elde ettiği ilimleri kendi iç süreçlerinden geçirir. Tecrübelerin dalında kurutur, hazma hazır hâle getirir.
Ömrü sanisi olan kişi bu bilgiyi ayrıştırır. Tasnif eder. Yorumlar. Önceliklerini belirler. Hangi muhataba ne seviyede vermesi gerektiğini belirler. Bir bakıma içsel bir müfredeta sahiptir.
Sunumu bu programa göre yapar.
Aslında bu sınıfa yükselen âlim sadece bilgiyi üst üste yığan sıradan bir âlim değildir. Yanına irfan zenginliğini de katmıştır. Neden ve niçinlerin peşine düşmüş ve bunlara uygun cevaplar geliştirmiştir.
O nedenle verdiği bilgi kulakla sınırlı değildir, duymakla yetinilemez. Gelir kalbe dokunur, orada karar kılar. Teğet geçmez yani. Hayat olur. Can olur. Işık olur. İrfan olur. Aşk olur.
Kişiyi içten içe dönüştür. Geliştirir. Öteye gitmesi için görünmez merdivenler kurar gönle. Hayvan mertebesinde iken kişiyi insanlık mertebesine taşır.
…
Aslında ne çekiyorsak tek ömürlü olmaktan çekiyoruz.
Dinmeyen ve tatmin bulmayan hırslarımızın altında biraz kazıdığımızda bu çıkar.
Kabaran öfkelerimizin zemininde tek ömürlü oluşumuz, anlık reflekslerimiz yatar. Ömrü sanisi olan kişi tepkisinden önce düşünür. Acaba bu kişi bu çiğ davranışı bana hangi saikle yaptığının cevabını arar. Analiz eder ve ona göre bir davranış biçimi belirler, ona göre bir üslup geliştirir.
Vurucu cümleler kurmaz ömrü sanisi olan kişi. Cümlelerinde iyileştiricilik var. Şefkati kuşandırır kelimelerine. Empati kurar. Kendisinin de daha önce benzer davranışlar yapabildiğini düşünür ve o kişinin karşısında değil yanına geçerek söz sözler.
İşte o zaman yaralama olmaz, yarayı sarmak olur tüm sözcükler.
…
Tek ömürlü olan tek başınadır. Yanında insanlar şu veya bu sebeple bulunsalar bile aslında yalnızdır.
Bu yalnızlık insanı kemir. İç kaynaklarını tüketir. İçindeki cevheri aşındırır. Sermaye kaybına neden olur.
O nedenle ömrü sanisi olanlar yanlarında dostluk biriktirirler.
Yürekleri dostlarına cömertçe saçılmak üzere bekleyen hazinelere sahiptir. Verdikçe azalmayan aksine artan hazinelerdir bunlar.
Ömrü sanisi olanların sevgi kaynakları çok bereketlidir. Sürekli fışkıran bir su gözesi gibidir. Öyle berrak ve öyle iç çekici…
Ve bir o kadar mest edici, susuzluk giderici…
O sevgi atmosferinin çekim alanına girenler tek ömürlü yaşamanın nasıl bir kurak iklimlerde bir damla suya muhtaç şekilde yaşamak olduğunu hemen hissederler.
Bu suya susamışlık hâlidir. Kana kana içer ve başkalarına da ikram eder.
…
Tek ömürlü insan cimri olur. Kendine saklar nesi varsa. Sürekli fakirlik kaygısı yaşar. Korkuları tavan yapmıştır.
Henüz gelmemiş olan geleceğin derdiyle dilhûn olmuştur. O nedenle eli de, gönlü de tutuktur. Tutukludur.
Paylaşmanın zevkinden mahrumiyet cezasına çarptırılmıştır.
Ömrü sanisi olan kişi ise cömerttir. Verdikçe tükenmemenin sırrını bulmuştur. Verdiğinin ancak kendisinin olacağı bilincine ulaşmıştır. Allah’ın veren eli olduğunun farkındadır. Üzerinde ikram isminin yansımasını görür. Şükreder.
…
Tek ömürlü olanlar kendini sabah iş başlangıcı, akşam mesai bitimine hapseder. Arayışı olmaz. İş bitse de diziyi kaçırmasam derdine düşer. Kutsal dertleri yoktur. Çilesi yoktur. Ama azabı çoktur.
Başkalarının dertleriyle dertlenmenin bir insanlık borcu olduğunu bilmez. O nedenle kimseye ilgi göstermez. Hayatın merkezine sadece kendisini alır. Fakir gelir, fakir gider. Zannındaki zenginlikleriyle avunurlar. İç zenginlik bahtına eremezler.
Ömrü sanisi olan kişi mesai saati içinde işini en iyi şekilde yapar. Hakkını verir. En iyisini üretir. Ama hayatı sadece iş sorumluluğu ile sınırlamaz. İş sonrasında da gönül faaliyetlerine hız verir.
…
Maddede kalmak tek ömürlülüktür. Mânânın kapılarını aralayabilenler ancak ömrü saniye sahip olanlardır.
İşe gidip gelenler sadece tek ömürlüdür.
Gecesini ilimle, bilgiyle, sohbetle, marifetle, aşkla aydınlatabilen bahtiyarlar ikinci ömrün sahipleridir.
Elindekini tutan, gider diye uykusu kaçanlar, hazinenin üstünde oturup kalkmayanlar tek ömürlüdür. Başkalarının acısını dindirmek için uykusunu feda edenler, elindekini muhtacın eline verenlerdir ömrü saniye sahip olanlar
Gönül nedir bilenler ömrü saniye sahiptir. Dünyayı tek gözle görenler ise tek ömürlü…
Sanata emek verenler, musikiye ömür verenler, nefesiyle ruhlara can üfleyenler ömrü saniye sahip olanlardır.
Canlara can verenler iki ömürlüdür.
…
Çağrıyı kendimize yapalım…
Seslenişimiz içimize olsun… İçten olsun… Yakıcı olsun!
Tek ömürlü olma ey can!
Olma!
Ömrü sani sahibi olmalısın… İkinci ömrün yoksa yaşamış sayılmazsın ki!
04.11.2012 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine7