Günlerdir televizyon ekranlarında Tekel işçilerinin Ankara Kızılay'da yaptığı direnişle ilgili haberleri izliyoruz. Türkiye'nin siyasal gündeminde de Tekel işçileri epey yer tutuyor... Muhalefet olarak sadece laf üretmekten başka bir şey yapmayan CHP'nin Genel Başkanı Deniz Baykal, "AKP'yi Tekel işçileri iktidardan götürecek" gibisinden bir şeyler söyledi. Ekonomik kriz, işsizlik, aşsızlık, darbe rivayetleri dururken, bu konular üzerinde hiçbir şey üretemeyen, hiçbir siyasal söylem geliştiremeyen, hükümetle ilgili doğru dürüst eleştiri getiremeyen CHP Lideri Deniz Baykal'ın Tekel işçilerinin direnişinden, hayalini kurduğu iktidar adına medet ummasına şaşırmamalı.
Geçtiğimiz günlerde Kanal 7 Başkent Kulisi programında izlediğimiz Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Tekel işçilerinin durumuyla ilgili olarak yaptığı değerlendirmede "Kaynakları rasyonel kullanmalıyız. Tekel işçileriyle ilgili lüks tercihler yapmamız mümkün değil" diyordu. Neymiş? Kaynaklar rasyonel kullanılmalıymış.... Hangi kaynaklar? Üç otuz paraya satılan, hatta deyim yerindeyse birilerine peşkeş çekilerek elden çıkarılan verimli, stratejik kamu kurumlarıyla hazineye doldurulan kaynaklardan mı bahsediyorsunuz?
Tekel işçilerinin direnişi tartışılıyor, ölüm orucu tartışılıyor, Türk İş'in genel grev kararı alması tartışılıyor, Başbakan'ın Tekel işçilerinin durumuyla ilgili olarak kayıtsızlığı tartışılıyor, ama, Tekel'in neden özelleştirildiği ve işçilerin neden bu duruma düşürüldüğü tartışılmıyor?
Bir televizyon kanalında ekonomist Güngör Uras'ın değerlendirmelerini izledik... Uras, Tekel işçileriyle ilgili bundan sonra hiçbir şey yapılamayacağını, artık trenin kaçtığını söylüyordu. Uras, "Eğer, Tekel özelleştirilirken işçiler direniş yapmış olsalardı, grev yapmış olsalardı, yani tavırlarını ta başından koymuş olsalardı şu anda belki de bu duruma gelmemiş olacaklardı" diyordu. Doğruya doğru!
Türkiye'de AK Parti iktidarı döneminde akıllara seza bir özelleştirme furyası yaşandı.... Mesela, Türk Telekom, belki de Türkiye'nin en stratejik kurumuydu, telefon konuşmalarımızdaki mahremiyeti en yakından takip edecek kurumdu...Bir kere elden çıkarıldığında belki de yerine asla konulamayacak önemli bir kurumdu. Ama, ne yapıldı, edildi, üç otuz paraya birilerine satıldı. Galataport faciası unutuldu, gitti...
Özelleştirme politikalarıyla ilgili olarak, bendeniz Milli Görüş'ün sarsılmaz kalelerinden Mukadder Başeğmez'in verdiği çarpıcı örneği tekrar hatırlatmak isterim.... Mukadder Başeğmez kendisiyle yaptığımız bir röportajda, "Bu bir zihniyet meselesidir... Bu bir anlayış ve algı meselesidir... Türkiye'de bir zamanlar, iktidar olanlar, ülkeye bir şey lazım olduğunda, tank gibi, tüfek gibi, ne diyorlardı, "Alalım"... Daha sonra ülkenin idaresinde bizim de sözümüz geçmeye başladı... O dönemde bir şey lazım olduğunda biz dedik ki, "Yapalım"... Bugün, ne yaptığını bilmeyen AK Parti iktidarı ise ne diyor: "Satalım"
Sigara içenler bilirler... Bir zamanlar Türkiye'de orta direk kesimin en çok tercih ettiği sigara, Maltepe'ydi... Raflarda Türk patentli Samsun vardı, Samsun 216 vardı... Bitlis sigarası vardı.... Yeni Harman vardı, 2000 vardı, 2001 vardı... Nereye gitti şimdi bu sigaralar?
Herkes Tekel işçilerinin iş akitlerinin ne olacağını tartışıyor. Asıl tartışılması gereken Türk tütüncülüğünün nelere kurban edildiğidir. Türkiye'nin özelleştirme yalanları altında nereye götürülmeye çalışıldığıdır. Türkiye'de iktidarcılık oyunu oynayanlar, ülkenin zenginliğini, verimli kurumlarını birilerine peşkeş çekerlerken, geleceğimiz de ipotek altına alınmaktadır.