Selam Sana! Bin bir çile ve zahmetlerle yoğrulmuş, al kana bulanmış, gözyaşı ile sulanmış, toprağının her bir karışı- bin tarağı şehitlerin kemikleri ve sulbünden geldiğimiz atalarımızın ten(r) i ile süslenmiş eşsiz güzellikte, zarif özellikte ülke: Türkiye’m
Anadolu'nun kapısını Malazgirt'te (Ağustos 1071) ’ de yıldırım yumruğuyla aralayarak giren: Veli duruşlu muzaffer komutan Alparslan ve akıncıları… Hilal etli bedenlerini, çelik bileklerini, azim dolu başlarını feda ederek on beş yıl içinde Anadolu'nun tapusu bütünü ile kıyamete kadar; çağların mirasında, dağların mevkisinde, bağların meyvesinde, şehirlerin menzilinde ikamet eden nesillerine geçti.
Bozkır kültüründen, İslam medeniyeti dairesine giren atalarımız yerleşik mekânlarda toplanarak, şehirler kurup geliştirerek; kültür, sanat ve sosyal müessesler tesis ederek bulundukları yerlerde; bileklerini yorarak, dileklerini geleceğe sorarak imar seferberliğinde geliştirmeye başladılar. Böylece çağların alnında parlayan, zamanların yelkovanını güzelliklerle yakalayan, gönüllerin duvarını paklayan ve günümüze de ışık tutan: Kıymetli mimari eserleri ile Anadoluyu ve fethettikleri üç kıtanın: Yer'in bakırını, gök’ün bakışını... İnci gerdanla, yakut endamla, altın cevherle süslediler. Bilek terinde, beyin zerinde, kalbin yerinde hayırla yâd edilen ecdadımızın pak ruhlarına, hak sürurlarına selam…
Osmanlı Ordusu önce insanların; dil, din, ırk ne olursa olsun kucaklarını açarak, toprak fethinden önce kalpleri fethederek topraklarını: Avrupa'nın Viyana kapısına, Orta Doğu’nun ve Orta Asya’nın yapısına ve Afrika'nın çöl ortasına kadar geliştirdiler.
Edirne başkenttir. Devasa Osmanlı Devletinin bağrında duran fitne ocağı, fesat kucağı Bizans Devletine son verilmelidir. Altın asrın kutlu peygamberimizce Muhammet Mustafa (S.A.V) ’in mutlu sahabelerine dile getirdiği “Kostantiniyye (İstanbul) , elbette fetih olunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, Onun askeri ne güzel askerdir.” Müjdeye mazhar olabilmek toplandılar. Tarih boyunca yıkılmaz ve aşılmaz denilen İstanbul surlarına nemli gözlerini sürdüler. Şanlı Komutan 2. Mehmet ve neferleri, Bizanslıların; Rum ateşine, ok adedine, kılıç aletine karşılık… Canları yere yıkılarak, kanları surlarda yıkanarak: Ulubatlı Hasan’ın burçların üzerine çıkardığı ve göklerin işaretinde al kanlı bayrağımız kıyamete kadar dalgalanmak üzere göndere çekilmiştir. Bu büyük gelişmeyle de Avrupa oldukça sarsılarak reform hareketi başlattılar. Zaferle (Mayıs 1454) Bizans Devleti bir daha dirilmemek üzere tarihin kaçınılmaz boşluğuna yuvarlanmıştır. O zamana kadar Osmanlı ‘Devlet ‘ olarak isimlendiriliyordu. İstanbul’un Fethi ile Osmanlı ‘ İmparator ‘ olarak Cihan hakimiyetini pekiştirerek anılmaya başlayacaktır. Bir çağı kapatıp, yeni bir çağ açan Fatih in fatih yürekli torunları olan sizler… Selam.
Fatih Sultan Mehmet’ten birkaç yıl sonra tahta oturacak olan, Yavuz Sultan Selimle gelen Mısır'ın fethi bereketi ile Abbasi devletinden hilafeti alarak, bundan sonra da Osmanlı padişahları İslam Halifesi olarak tarihin sayfalarına kayıt düşülecektir. Yavuz Selimin hemen ardından: Kanun yapan, adaleti gözeten olarak ta zikredilen oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ la; sosyal, siyasal, kültürel seferberlikle iman ve izan inşası seferberliği hızlanacaktır. Kanuni ile Osmanlı İmparatorluğu zirveye oturacaktır. Osmanlı ordusu öncü kuvvette kalplerin fethini kazanarak, dünyanın nizamını hak- hukuk sesinde açarak: Arş, arş üç kıtaya kadar ayak ritmini açarak genişlemişti. Ne var ki tarih tekerrürü aynalardan yansıyarak; çağların ağlayan beyin kürekli, bilek yürekli banileri zamanın bulutlarını yürek yangınlarına emerek güzden güne Osmanlının devasa toprağının eridiğini gösterecektir.
Osmanlının kaynakları ve dayanakları tarumar edilerek beli bükük, yorgun düşmüştü. Öyle yorgun ki Avrupa'nın ellerini ovuşturarak, dilleri coşturarak adlandırdığı “ Can çekişen hasta adam.” Ve hasta adamın! Göz kamaştıran zenginliğini harita üzerinde, mücrim ellerle paylaşılan pasta. Bir millet mozaiği; Türk, Kürt, Laz, Çerkez ve daha sayamayacağımız irili ufaklı ırktan mensuplarla, var oluş istikbali kaybetmemek için istiklal mücadelesine girmiştir. Acı savaşın mücadelesinin sonucu olarak; düşmanın sırıtkan süngüsü, gürültülü topu ve hedefli namlusuna karşı iman dolu göğüslerini siper ederek: Dini sağlam örgüsü, geleceğin beyaz örtüsü ve neslin özgürlüğü için şehit yada gazi olan nice isimsiz kahramanların evlatları olan sizler. Selam…
|