Tarihe Cesur Bir Dokunuş: Şah & Sultan...
İskender Pala’nın “Şah & Sultan” isimli kitabı tam da “açılım” söylemlerinin hız kazandığı bir dönemde karşımıza çıkıverdi.
Tarihsel temele dayalı sorunları yüzyıllardır halının altına süpürmüş durumdayız. Tartışılması istenmeyen konular var, tabular var, şartlanmışlıklar var.
Konuşmuyoruz, tartışmıyoruz ama bu sorunlar ortadan kalkmıyor.
Alevi Sorunu,
Kürt Sorunu,
Laiklik eksenli sorunlar,
Cumhuriyet tarihine ilişkin sorunlar (mesela istiklal mahkemeleri) vs.vs.
Ekim 2010 da 1. Baskısı 100 bin adet basılan kitap hem yazın dünyası açısından hem de İskender Pala açısından son derece önemli.
Yazın dünyası açısından önemli çünkü pek çok kitap 2 bin, 3 bin basarken ve aynı adetleri geçmeyen yeni baskıları başarı sayarken ilk baskıda 100 bin basmak çok önemli bir başarıdır. 100 bin baskıya rağmen yeni baskılar olacağı da beklenmelidir. Kitap severlere düşün görev korsanlara rağbet etmemek ve makul bir fiyatla satışa sunulan (15 Lira) orijinal baskıyı almaktır.
İskender Pala açısından çok önemlidir. Kendi hayat öyküsü olan “İki Darbe Arasında” kitabında ayrıntılarını okuyabildiğimiz 28 Şubat sürecinde TSK’dan ihraç edilmesiyle (1996) askeri öğretmen hayatı sona eren İskender Pala’nın dost bildiği insanların bile selam vermeye korktuğu, tanıdıklarının “İskender Bey ,telefon rehberinden benim numaramı silebilirmisin?” diyecek kadar korkulara teslim olduğu, kendi ifadesiyle “oturulmaya layık bulunmadığı için yarı harabeye dönmüş iki oda” rutubetli bir evde oturmak zorunda kalmak durumunda kaldığı, doçent olduğu halde kimsenin iş veremeye yanaşmadığı, yayınlarına rağbet edilmediği bir dönemden bu noktaya gelmesi çok önemli. Türkiye normalleşirken İskender Pala gibi değerler de üretim yapmaya ve ülke insanına katkı sağlamaya daha bir hevesle devam ediyor. Bu açıdan da bu kitap çok önemli.
Dün kişisel sorunlarıyla baş etmek için tek başına mücadele vermek zorunda kalan İskender Pala bugün Şah & Sultan ve pek çok yayını ile 100 binler satan bir yazar ve yüzyıllardır süren bir kavganın temeline inerek toplumsal ayrışmaya sebep olan önemli bir konunun çaresine katkı sağlama çalışıyor.
Güçlü Bir Roman ve Tarihi Bir Tabuya Önemli Bir Değini...
Sizlere kitabı çok ayrıntılı olarak anlatmayacağım. Kısa başlıklar halinde değerlendirmelerimi ve kitaba ilişkin okuduklarımdan esinlendiğin noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
· Şah & Sultan aslında bir roman. Güçlü bir edebi dili de var. Ancak bu kitaba sadece roman gözüyle bakmak son derece yanlış olur. Önsöze baktığımızda kitabın hazırlığına Diyanet İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Doç. Dr. İlyas Üzüm, tarihçiler Prof. Dr. Abdülkadir Özcan ve Doç. Dr. Erhan Afyoncu’nun katkı sağladığını, kitabın hazırlanmasında kitabın sonuna eklenen kaynakçada yer alan 100’e yakın kaynaktan yararlanıldığı görülmektedir. İskender Pala bir söyleşide bu hususu şu şekilde dile getiriyor: “Ben bu romanı bir romanım olsun diye yazmadım. Eğer bir romanım daha olsun deseydim, böyle tehlikeli bir konuyu, böyle zor bir konuyu seçmezdim. Altmış tane de kitap okumama gerek kalmazdı. Ama benim bir sancım var. Bir meseleyi halletmek istiyorum. Ülkenin yakın geleceğinde problem olabilecek bir meseleye dikkatleri çekerek aydın olma vazifemi yerine getirmek istiyorum. Sırf bunun için bu romanı Alevilerin okumasını isterim. Çünkü romanda Şah İsmail yanlısı bir anlatım görmeyecekler, Yavuz Sultan yanlısı bir anlatım da görmeyecekler.Hakikatleri görecekler.”
· Kitabı okurken döneme ait bildiğiniz (kırıntı şeklindeki) bilgilerin, hikayelerin (Sultan Selim’in bir derviş kılığında Tebriz’e gelip Şah İsmail ile sarayında satranç oynaması, savaşa gidilen yolda yeniçerilerin isyanları ve Sultan’ın liderliği, aşklar v.s) belgesel kıvamında zihinlerinizde tazelendiğini göreceksiniz.
· Hikaye çok güçlü. Öykü ağırlıklı olarak iki yan kahramanların dilinden anlatılıyor. Dönemin çelişkisini ifade edecek tarzda seçiliş iki kahraman...Kahramanlar biri Yavuz Sultan Selim’in yakın hizmetinde diğeri Şah İsmail’in. Hasan ve Hüseyin...İkisi de Anadolu çocuğu olan iki kardeş dramatik bir şekilde karşı saftadır. Kardeş kavgası olan savaşın adeta simgesidirler. Hikayenin zirvesinde Çaldıran’da biri diğerini öldürür. Hikayede Selim ve İsmail’in aşkları ve çelişkileri de ön plandadır. “Taçlı Hatun” tıpkı Hasan ve Hüseyin kardeşlerde olduğu gibi her iki Sultan’ın hayatında önemli yer tutan bir karakter olarak romanın önemli bir figürüdür. Sonuçta her iki tarafı da Türk, Müslüman olan iki grup Alevi-Sunni çatışması gibi görünen ama hedefi Anadolu’ya ve Türk coğrafyasına hakim olma savaşında yani iktidar savaşında karşı karşıya gelmişlerdir.
· Bu savaşın galibi belki Sultan Selim olmuş ancak mezhep farkına dayalı bir ayrışma tarihsel temel kazanmış oluyordu. İskender Pala her iki tarafa da eşit yaklaşarak, her iki tarafın yanlışlarını da vurgulayarak romanı oldukça tarafsız bir bakış açısı ile yazmaya gayret etmiş. Tüm kitapta bu özeni net olarak görmekteyiz. Pala bir söyleşi de bu kitabı özellikle Alevilerin okumasını hedeflediğini ifade ediyor. Sebebini şöyle açıklıyor : “Sünnilerin Alevilerle ilgili fazlaca kompleks ya da dertleri yoktur. Ama Aleviler azınlık olduğu için Sünnilerle alıp veremeyecekleri bir şey vardır. Dolayısıyla çatışmada bir merkez aranacaksa Alevi bir kimlikten sıçrama yaparak alevlenecek. Bu Alevi yurttaşlarımıza Sünnilerle iyi geçinmenin tarihsel bir sürece sadakat olduğunu fark etmelerini söylüyorum. Alevilerin romanı daha çok okumasını istememin sebebi Alevilerin fikirlerindeki değişiklikleri Sünnilerin fikirlerindeki değişikliklerden daha fazla önemsediğim içindir”
· Pala’nın bu dikkat ve iyi niyetinin alevi toplumda çok da iyi karşılanmadığını üzülerek söylemek istiyorum. Pala hakkında çeşitli alevi örgütleri suç duyurusunda bulunma yarışına girmişler ve Pala’nın TSK’dan atılmasını yazar üzerine bir şaibe unsuru olarak ortaya koymuşlardır. Tarihsel temelde yanlış anlaşılan alevi-kızılbaş kültürünü pek çok açıdan aklayan bir kitapta hep olumsuzluk aramışlar ve bunları görmemezlikten gelmişlerdir. Şah Hatayi Cemevi ve Kültür Derneği “İskender Pala'nın imzasını taşıyan 'Şah ve Sultan' adlı roman Alevi inancına, tarihine ve simgelerine yönelik son derece çirkin ve kabul edilemez saldırılar içermektedir. Söz konusu romandan Alevilerin büyük inanç önderi Şah İsmail Hatayi, tarihsel gerçekliği bulunmayan çeşitli ithamlarla karalanmakta, aşağılanmakta ve itibarsızlaştırmaya çalışılmaktadır.” Açıklaması bunun bir örneğidir.
Her şeye rağmen bu kitap bir tabuya önemli bir değini olarak tarihe geçecektir.
İskender Pala’nın bundan sonraki süreçte “Kürt Açılımı” na katkı sağlayacak bir eserle karşımıza çıkmasını temenni ediyorum. Kitapta Çaldıran Savaşında Kürtlerin rolünü anlatan bölümleri bunun bir işareti olarak yorumlamak istiyorum. Çaldıranda Sultan Selim’in askerleri arasında on bin kürt asker olduğunu ve Sultan’ın onlara güvendiğini de ilk kez öğreniyorum.
Ne söylesek yetersiz. İskender Pala’nın edebiyatçı kişiliğinin ön plana çıktığı bu belgesel romanı bir solukta okuyacağınız biliyorum. Haydi kitapçıya...
unalsade@mynet.com