Takva: Fıtratın Omuzlarındaki Bilinç Hırkası
İşte bu kitab, kendisinde hiç bir şüphe yoktur, takva sahipleri için bir hidayet rehberidir" (Bakara:2:2)
İradeyi meflûç eden ve insanları fil dişi mağaralarında tespih çekmeye mahkum eden yanlış takva algisindan, vahyin ifade ettiği gibi halife olan insani hayatın içine çeken ve yaşadığı çağın öznesi kılan bir takva tasavvuruna ihtiyacımız var. (Bilgin Erdoğan)
Hidayete açılan mukaddes kapı... Hayat isimli dikenli yolun aziz yolcuları için elzem olan manevi azık... Fıtraıtn omuzlarındaki bilinç hırkası... Şeytani taarruza müptelâ insan ruhu için manevi kalkan... Toshiko İzutsu'nun tarifiyle sorumluluk bilinci ve mesuliyet duygusunun en zirve hali... Granit iradeli bir adamın manevi cilâsı... İbadetlerin tatlı meyvesi ve kulluğun neticesi... Takva, sevginin zirvesi... Allah katındaki yegane üstünlük gerekçesi...
Vahyin en temel kavramlarından biri kuşkusuz "takva"dir. Kur'anda yüzden fazla yerde takva ve muttakilerden bahsedilir. Kur'an şöyle der: " işte bu kitab, kendisinde hiç bir şüphe yoktur, takva sahipleri için bir hidayet rehberidir" (Bakara:2:2) Demek ki, İlahi kelamdan istifade edebilmek ve onun üzerimizde bir hidayet rehberi olması için takva kazanılması gereken elzem bir manevi değerdir.
Ramazanı n ve Kurbanı n Maksadı olarak takva
Kulluğun temelinde takva vardır. Bilindiği gibi iman edenler için Ramazan adanma , Kurban ise adama mevsimidir. Mustafa İslamoglu'nun veciz ifadesiyle adamak ve adanmak , harcamak ve harcanmanin zıddıdır. Bu iki temel ibadette altı çizilen temel kavram yine takvadir. Zira Rabbimiz Kur'anda şöyle der " Siz ey iman edenler ! Oruç sizden öncekilere farz kilidigi gibi sizede farz kılındı . Umulur ki takvaya erersiniz"(Bakara:2:183) Dolayısıyla vahyin dilinde Ramazanda tutulan orucun temel gayesinin takva olduğu anlaşılır. Yine vahyin dilinde kurbaninda temel gayesinin takva olduğu aşikârdır. " işte bunun içindir ki kesilen kurbanların ne etleri ne de kanları Allaha ulaşır. Allaha ulaşan O'na karşı olan takvanizdir" (Hac:22;27)
Linguistik anlamda Takva kavramı
Öyleyse nedir takva ? Takva kelimesi, Arapçada ve-ka-ye kökünden gelir. Bu linguistik kökten gelen kavramlarda korunma, sakınma, güç , engel olma gibi anlamlar vardır. Vikaye, kavi, kuvvet,takviye, takiyye itteka gibi kavramlar hep bu köke nispet edilir. Kavi; güçlü, kuvvet;güç, takviye;destek,takiyye bir düşüncenin veya inancın içte korunması,itteka;iki şey arasında engel,vikaye; korunma ve sakinmada titizlik anlamlarına gelir.Dolayısıyla takva, insani takviye ederek güçlendiren bir değerdir. Bunun içindir ki Japon asıllı ünlü Arap dil bilimci Toshiko İzutsu uzun linguistik tahlillerden sonra takvayi sorumluluk bilinci olarak tanımlamış ve muassır mufessirlerin bir kısmı tefsirlerinde takvayi Allaha karşı sorumluluk bilinci olarak tercüme etmişlerdir
Ebu Hureyre'nin Takva tanı mı
Ebu Hureyre'ye takva nedir diye sorulunca şöyle cevap cevap verir: Sen hiç dikenli yolda yürüdün mü? Muhatap: yürüdüm der. Ebu Hureyre nasıl yürüdüğünü sorunca muhatap dikenlere basmayarak dikkatle yürüdüğünü ifade eder. Bunun üzerine Ebu Hureyre " işte takva, dikenli yoldayken dikenlere basmamaktir" der. Dolayısıyla takva ehli insan, dikenli yolda yürüyen ve yoluna devam ederken dikenlere dikkat eden kimsedir. Onun için takva bir köşeye çekilerek öylece korunmak değil yola çıkmak ve yolda devam edebilmektir. Böyle bir takva algsıdır ki ancak sorumluluk bilinci anlamına gelir. Yola çıkmadan kendini koruduğunu zanneden kişi baştan kaybetmiştir.
Molla Sadrettin Razi ve üç meretebeli takva tanımı
Molla Sadrettin Razi, üç meretebeli takva tanımı yapar. Birincisi; şirkten uzak durmak suretiyle takva, ikincisi; büyük ve küçük günahlardan uzak durmak suretiyle takva, üçüncüsü; kendi özünü hakikatten çevirip meşgul eden şeylerden yüz çevirme suretiyle yapılan takva. Dolayısıyla takva öncelikli olarak insanın akidesini, sirkten,hurafeden, bid'atten ve batıl olan şeylerin cümlesinden korumasıdır. Nafile namazlarını kıldığı halde Allaha yapması gerekeni başka şeylere yapan ve Rabbinden istemesi gerekeni başka şeylerden isteyen kimse muttaki değildir. Zira takva, öncelikle akideyi korumaktır.
Takva ve Kur'andaki bağlam lari
Kur'an'da takva çeşitli bağlamlarda geçer. Şayet bağlam , Allahın zatiyla ilgiliyse Allahı sevmek ve onun rızasını kaybetmekten korkmak , eğer bağlam evren ve tabiatla ilgiliyse Allah bilinciyle yaşamak, eğer bağlam savaş şartları ve mücadele ile ilgiliyse Allahı kalkan edinmek ve şayet bağlam Rabbin emir ve yasaklarıyla ilgiliyse Allah'in gazabını ve öfkesini çekmekten sakınmak olarak anlaşılır.
Birinci baglamiyla ele alınınca takva, Allahı sevmek ve onun rızasını kaybetmekten korkmaktir. Bu anlamda takva sevginin zirvesidir. Kişinin kendisini sevdiğine karşı mes'ul hissetmesidir. Şayet insan Rabbini seviyorsa takvali olur yani onu çok sever ve rızasını kaybetmekten korkar. işte böylesi bir bilinç halinin adıdır takva.
Takva ayetleri Kur'anda, evren ve tabiatla ilgili geçiyorsa şayet Allah bilinciyle yaşamak ve hareket etmek anlamında kullanılır.İnsan-insan veya insan-tabiat ilişkisinde sorumluluk bilinciyle hareket etmek takvadir. Bu bağlamda takva gayri muslimlerdede görülebilir.Zira Şuara süresinde 106. ayette Allah kafirlere hitaben "...Takvali davranmayacakmisiniz?..." çağrısında bulunur. Bu anlamdaki sorumluluk bilinci hidayete vesiledir. Allah resulü(sav) döneminde iman etmeden önce mes'uliyet bilinciyle hareket eden kimselerin daha sonra İslamla sereflendiginin örnekleri vardır.
Gayri muslimin takvasi
Fetih sırasında müslüman olan Hakim bin Hizan Allah resuluna sorar: Ey Allah'in resulü ! Ben daha önce Allah için ibadete kapanır, adak verir ve köle azad ederdim. Bunun için bana ecir var mi? Allah resulü (sav) şöyle der : Sen işte bu iyiliklerin sayesinde iman ettin. (Buhari,Zekat) Sorumluluk ahlakının hidayete vesile olduğuna bir başka delil ünlü Arap şair Ferezdak'in dedesi Sa'sa bin Naciye olayıdır. Bu zat cahiliye döneminde diri diri gömülen 360 kız çocuğunun kurtulmasına vesile olmuştur. Her bir çocuk için iki tane 10 aylık gebe deve infak etmiştir. Allah resulü (sav) ise bu zatla ilgili olarak işte İslami bulman bu amellerin sayesinde oldu der.(Taberani, Fethul Bari) Tüm bunlar gösteriyor ki bu anlamdaki takva hidayete vesiledir. (İslamoglu, Kuranı Hayat, Sayı 19)
Mücahade ayetlerinde ise takva Allahı kalkan etmek bağlamında kullanılır. Allahın korumasına sığınmak ve sadece ondan korkmak şeklinde değerlendirilir. "Ey iman edenler! Allah’tan korkulması gerektiği gibi korkun ve sizler ancak müslümanlar olarak olun!" (Al-i İmran: 102) Bu ayet, İbni Kesirde ashabin düşmana asla arka dönmeyeceği ve ayakta can vereceği şeklinde tefsir edilmiştir.Hatta bu ayet indikten sonra ashabin endişelendiği ve sonra Tegabun süresindeki " Allahtan ancak gücünüzün yettiği kadar korkun" (Tegabun 16) ayeti nazil olduğu rivayet edilir.Dolayısıyla iman eden ve Allah'in ipine sarılan insanların o yolda dik durması ve Allahı kalkan edinmeleri gerekir.
Emir ve yasak ayetlerinde ise takva kavramı, Allah'in gazabından korunmak ve rahmetini celbetmek olarak kullanılır. " Ey iman edenler! Allah’a takvali olun (karşı gelmekten sakının) ve hep doğru söz söyleyin ki Allah da işlerinizi ve hallerinizi düzeltsin, günahlarınızı affetsin. Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, pek büyük bir mutluluk ve başarıya nail olur" ayetinde kavli sedid yani dost doğru söz emredilmekte ve Allahın rahmetini celbetmenin yolları ifade edilmektedir.
Vahyin dilinde Takva Elbiseye Benzetilir
Takva , vahyin dilinde elbiseye benzetilir. "Ey Adem oğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar" (Araf 7: 26) Ayetteki "... ve libasu et takva zalike hayrun..." yani takva elbisesi hepsinden hayırlıdır ifadesiyle takvanın vahyin dilinde libasa benzetildigini görüyoruz. Demek ki vahye göre elbise ile takva arasında ilişki vardır.
Şöyle ki
- Elbise ve takva ikiside fıtrî birer ihtiyaçtır. İnsan doğarken hem çıplak doğar hemde sorumluluk bilinciyle doğmaz. Ancak fitratin gereği olarak hem örtünmek hem de sorumluluk almak insani insan yapan bir tutumdur
. b) Elbise ve takva ikiside insandaki haya duygusunun bir neticesidir. İnsan haya eder örtünür ve yine insan haya eder ve insanlık adına sorumluluk alır. insanlığından haya etmeyen kimselerdir ancak sorumsuzca yaşayan.
c) Elbise vücudu harici etkilerden korur ve yine sorumluluk bilinci anlamına gelen takva insanın fitratini ve ahlakını harici etkilerden korur.
d) Elbise insan bedenindeki güzellik ve takva insan ruhundaki güzelliktir.
e) Elbise insanları diğerlerinden ayırır ve takva elmas yürekli insanları, kömür yürekli kimselerden tefrik eder.
f) insanın sosyallesmesinin bir sonucu olarak elbise zaruridir ve yine ancak sorumluluk bilinciyle inşa olmuş bir insan yaşadığı toplumun öznesi olur.
g) Elbise ile insan itibar kazanır ve takva ile kişi onur ve haysiyet kazanır. Dolayısıyla Allah katında sorumluluk bilinci taşımayan kişinin durumu toplum içinde üryan olan adamın durumuna benzer.
Takva kuşkusuz Allah indinde yegane üstünlük gerekçesidir
Takva kuşkusuz Allah indinde yegane üstünlük gerekçesidir.Mekke fethedildiği gün Allah resulü (sav) Bilal Habeşi'ye Kabe'nin damına çıkıp ezan okumasını emretti. Buna şahid olan bazı kimseler cahiliyeden kalma bazı özellikler serdedip durumu yadirgadilar. Hatta bazıları "Allah resulü bu siyah kargadan başkasını bulamadı mi ?" şeklinde cümleler sarfettiler. Bunun üzerine Hucurat süresinde su ayet nazil oldu "Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah katında en üstün olanınız, O'na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır." (Hucurat: 49:13) Dolayısıyla bu ayet cahiliyeden kalma yanlış tasavvurlari temizleyerek, Allah katında üstünlüğün ancak takva ile olduğunun altını çizdi.
Takva, ömür denilen dikenli yolda sorumluluk bilinci ile yürümektir. Bu dikenli yol sırat ı - mustakimdir. Bu yolda kendisine nimet verilen başta resuller ve sonra alimler yurumuslerdir. Bu kimselerin yollarına dikenler serilmiş ancak Allah'in halis kulları bu yüksek şuur hali ile yollarına devam etmişlerdir. Bu diken Adem'in önünde yasak ağaçtır. Adem(as)in tevbesi ise onun takvasinin bir neticesidir. Bu diken kimileyin şuursuz, muannid kalabalıklardir tıpkı Nuh (as) misalinde olduğu gibi... Bu diken bazen Firavundur Musa'nın karşısına çıkan... Ve onun kutlu direnişi takvasidir.Bu diken Zuleyhadır bazen Yusuf misalindeki gibi... Bu diken Ebu Leheb olur kimileyin ve Resul'un yoluna devam etmesi yine onun takvasının bir neticesidir. Bu diken kimileyin taassup ve cehalet yada küfür ve tuğyan olur her hak erinin önüne çıkan...
Takva yani sorumluluk bilincine sahip ulema işkencelere uğramış ama asla taviz vermemişlerdir. Ebu Hanife, haksızlık ve adaletsizlik adına fetva verilmeye zorlanmış ama asla bunu yüzünden kan gelene kadar işkence edilse dahi kabul etmemiştir.Ahmed İbni Hanbel, işkence görmüş, terzil ve tahkir edilmiş lakin Kur'an mahluktur yanlışına asla razı olmamıştır. İmam Malik, yine talak konusunda farklı fetva vermeye zorlanmış ama asla ilmin izzetinden taviz verenlerden olmamıştır. İmam Şafiî yine istenilen fetvayı vermediği için bir müddet dağlarda yaşamaya zorlanmistir. İslam hukukçusu Serahsi, Kral Hakan tarafından zindana atılmış ve yıllarca orada mahzur bırakılmıştı.Çağımıza gelecek olursak yine her coğrafyada asrımızın din mazlumlarinin sorumluluk bilinciyle hareket ettikleri için ödedikleri bedellere şahid olabiliriz. Seyyid Kutub, sorumluluk bilinciyle kaleme aldığı eserlerinden dolayı dönemin Mısır hükümeti tarafından idama mahkum edilmiş , Ali Şeriatı yine sorumluluk bilinciyle hareket edip gençleri İranda uyanışa çağırdığı için suikasta kurban gitmiş, Said Nursi yeni Türkiye Cumhuriyeti hükümeti dogrultsunda fikir beyan etmediği ve kalemini eğip bukmedigi için dönemin hükümeti tarafından sürgüne ve işkenceye ugratlmistir. Bunlar takva ehli alimlerin çektikleri ciledir.Ancak herşeye rağmen yollarına devam etmişlerdir.
Takva, yasak ağaca yaklaşmama hassasiyeti...Takva, Nuh'un gemisine binme ve sefine-i Kur'anla hakikat deryasında yol alma... Takva, İbrahimin libasını giyme ve Nemrud'un ateşine serin ol diyebilme cesareti... Takva, Musa'nin hirkasini giyerek çağın Firavunlarına meydan okuyabilme bilinci...Takva, Yusuf'un gömleğini giyerek Zuleyhalara hayır diyebilme yiğitliği... Takva, Yahya olup hakkı tutup kaldırmak zalim Herotlara karşı...Takva, Muhammedi ahlakla inşa olma ve Ebu Leheb'in diken serdiği yolda yürüyebilme ahlaki...Takva, ashab- ı kehfin sığındığı mağara...
Takva, bilincin zirvesi... Dindaşlarına veya insanlığa sahip çıkma adına hiç duymadığı ve bilmediği coğrafyalara hicret etme erdemi...Takva, sokak çocuklarına uzanan eldir kimileyin... Takva, zalim bir işgal gücüne ekonomik destek veren şirket ve kuruluşları protesto etmektir bazen...Takva, aç ve susuz kalmış insanlığın imdadına koşma hassasiyeti...Takva, muhtaçları düşünen bir kulun, boğazına lokmaların takılmasına neden olan metafizik gerilimi... Takva , durun kalabalıklar burası çıkmaz sokak diyerek fucura ve gaflete oluk oluk akan insanlığın önüne set olabilme hali... Takva, sorumluluk bilincinin zirvesi ve hakiki insan olma erdemi...İradeyi meflûç eden ve insanları fil dışı mağaralarında tespih çekmeye mahkum eden yanlış takva tasavvurundan halife olan insani hayatın içine çeken ve yaşadığı çağın öznesi kılan bir takva tasavvuruna ihtiyacımız var.