degirmenciaslan@gmail.com
Kaos ve kargaşa ortamı meydana getirmek için başta Ergenekon olmak üzere, karanlık yapıların ortak operasyonları sonucunda gerçekleştirilen eylemleri biliyoruz. Bu eylemlerin bazılarına verilen küresel desteği net olarak deşifre etmek mümkün olmasa da anlayabiliyoruz.
Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetleri hükümeti köşeye sıkıştırmak ve mevcut statükonun devamını sağlamak için gerçekleştirilen planlı birer eylemdi. Arka planın da sadece hükümet değil, Türkiye vardı. Küresel sermayenin, global güçlerle birlikte hareket ederek, çeteleri kullanarak işlettikleri cinayetlerdi. Müslümanların iktidarda olduğu bir dönemde cinayetlerin işlenmesinin amacı, “Türkiye’de İslamcılar Hıristiyanları öldürüyor” propagandası yapılmasını sağlamaktı. Kısa süreli de olsa bu propagandaların yapıldığını hepimiz yaşayıp gördük.
Devleti derinden sarsacak kaos üretmek isteyenlerin bir başka olayı Danıştay saldırısıydı. Saldırı olduktan hemen sonra malum medyanın haberlerinde ilk cümleleri “Allah'ın askeriyim, Allah'u ekber' dedi vurdu” şeklinde oldu. Plan bu şekilde işletilmek istenildi. Eş zamanlı “rejim tehdit altında” diyen kalemler ortaya çıktı. Danıştay saldırısının perde arkasına ışık tutulmaya başlandığı dönemde ise saldırının başörtü kararı nedeniyle gerçekleştirildiği öne sürülmeye başlandı. Olaya “İkinci Menemen olayı” ve “Cumhuriyet’in 11 Eylül’ü” yakıştırmaları bile yapanlar oldu. Saldırının artık büyük bir organizasyonla yapıldığı ve darbe zeminini oluşturacak altın vuruş olduğu bütün yönleriyle açığa çıkınca hepsi sessizliğe gömüldü. Ama bu süreçte ülkeyi Batı’ya bile şikâyet edenler çıktı.
Yunanistan ile savaş ortamı yaratılmasını hedefleyen Suga Eylem Planı var birde… Plana göre dönemin Donanma Komutanı Ö.Ö., egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar (EGAYDAAK) üzerinden kriz çıkarmak için çalışma yaptırdığı ortaya çıkmıştı. ‘Konu teklif EKA’ adlı belgeye göre, Deniz Kuvvetleri’nde Suga ile ilgili Aralık 2002’de yapılan toplantıda, Zürafa adacığı civarında Türk ve Yunan balıkçı tekneleri arasında zaman zaman çıkan sürtüşmelerin kriz için kullanılması teklif edilmişti. Tuğamiral D.C.’nın yazdığı sonuç raporunda ise Zürafa adacığına balıkçı gemileri ile koordineli, hücumbot tipi gemilerle harekât planlanmasının Suga kapsamında hedeflenen etkiyi oluşturabileceği belirtildi. Aynı şekilde Oraj Hava Harekat Planı’nda Türkiye ile Yunanistan arasında savaş çıkartılması öngörülüyordu. Planda, “Emirle Ege uçuşları sırasında Yunan Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar taciz edilerek tahrik edilecek bir çatışma ortamı oluşturulacaktır!” deniliyordu.
Yunan Savaşı'nı çıkarmayı amaçlayan Balyoz planının bir benzeri ile bugün işte yine karşı karşıyayız. Fakat senaryoyu yazanlar bu kez Balyozcular değil, Baasçılar. Evet Suriye ile kriz başladığı günden bu yana Türkiye’deki Ergenekon lobisinden açık destek alan Baasçılar…
Türk keşif uçağının düşürmesi sonucunda ortaya çıkan gelişmelerin etkisini tartışırken bunu atlamamak lazım… Bu operasyon bazı küresel güçlerin de destek verdiği Suriye ‘Ergenekon’unun işidir. Kirli savaşın içine Türkiye’yi çekerek Esed’e zaman kazandırma peşinde olan Suriye ‘Ergenekon’u, yıllardır beslendikleri rejimin devamını sağlamayı hedefliyor. Olay böyle diye sessiz kalacak değiliz. Ama ani reflekslerle hareket ederek küresel savaşlara kapı aralayamayız. Suriye Ergenekon’un Esed’i kurtarmak için sahneye koyduğu senaryoda rol alarak, sattıkları silah ve mühimmatla kasalarını dolduranların, iştahını kabartmamalıyız. Besin kaynağı silah olan emperyalizmin içinde bulunduğu bunalımdan silah sanayiyi canlandırarak çıkmalarını sağlamamalıyız. İtibarımız elbette korunmalı, gereken cevap en sert şekilde verilmeli ve Esed’in iktidardan düşürmek için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Esed’in bırakması da tek başına bir çözüm değildir. Çözüm rejimin tamamıyla değişmesini sağlamaktır. Mübarek’in çekilmesi ile bir düzenin yıkıldığını söylemek nasıl doğru olmazsa Esed’in çekilmesiyle de kurumların müesses nizamın kontrolünden çıkacağı anlamına gelmez. Esed’in kaybettiği bir senaryoda halkın kazanması için sistemin tamamıyla değişmesi lazım.
Not:Suriye ordusu, defalarca terör devleti İsrail savaş uçaklarının hava sahasını ihlal ettiğini ilan etmesine rağmen uçaksavarları devreye sokmamış, işgal altında tutulan Golan tepeleri için tek mermi harcamamıştı. Çünkü danışıklı dövüş iki ülkenin de işine geliyor. Suriye’de ki rejimden sadece Esed değil Peres'de besleniyor. Aynı zamanda her iki ülke Türkiye’yi zor durumda bırakmanın peşinde koşuyor. Ha bu arada birde Rusya var değil mi? Ergenekon tutuklularının büyük çoğunluğunun Rusya ile iyi ilişkilere sahip olduğu gerçeği iyi analiz edilmeli. Ergenekon’un Türkiye'yi Rusya eksenine çekme çabası da göz ardı edilmemeli.