Türkiye’de kayıtlı mülteci sayısı 2 milyon 300 bin, bu sayının 3 milyonu aştığı yadsınamaz bir gerçek. Lübnan’da kayıtlı mülteci sayısı 1 milyon 70 bin. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) 10 Aralık 2015 itibariyle Türkiye, Lübnan, Irak, Mısır ve Kuzey Afrika ülkelerinden kayıt yaptıran Suriyeli mültecilerin sayısının 4 milyon 389 bin 735'e ulaştığını duyurdu. Avrupa ülkelerine sığınan mülteci sayısı 800 bin, Yunanistan’dan Macaristan’a kadar AB kapısında sıra bekleyen mülteci sayısı 300 bine yakın. Kayıt altında olmayanlarla birlikte Suriyeli mültecilerin sayısının 7 milyona yaklaştı.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin 2015 yılı ortalarında elde ettiği verilere göre; Suriye'de 2011'den bu yana 240 binden fazla kişi öldüğünü, bunların yaklaşık 71 binden fazlasının sivil olduğunu açıkladı.
Hiçbir sayı, savaşın acı yüzünü perdelemeye yetmez, savaşın yol açtığı tramvayı açıklamaya da yetmez. Ancak sayıların da bir dili vardır, bu dili doğru okumak gerekir.
2009 yılı verilerine göre Suriye Nüfusu tahmini 21.9 milyon.
Suriye Savaşında bugüne nüfusun yaklaşık % 1-1.5’i hayatını kaybetti ya da sakat kaldı.
Ancak Suriye nüfusunun 3’te 1’i topraklarını terk etti.
İç savaşın yol açtığı tahribat başka savaşlara benzemez, bunu anlamak mümkün.
Anlaşılmaz olan 7 milyon insanın, Türkiye ve Türkiye üzerinden anavatanlarını terk etmiş olmaları.
1979’dan bu yana sürekli savaş halinde olan Irak’ta böyle bir mülteci tablosu yok.
37 yıldır savaşın içinde yaşayan Irak’tan göç edenlerin sayısı en fazla 4 milyon ki bu sayının 4’te 1’i de topraklarına dönmüş durumda.
Türkiye’de yaşayan ve geçici vatandaşlık verilen Iraklı mülteci sayısı kaç? Afganlı ya da Ahıska Türklerinden daha az olduğunu söyleyebiliriz.
2012’den bugüne savaş durumundaki Suriye’den kaçanların sayısı 7 milyon. Bu ne demek? Suriye savaşı 5-6 yıl daha sürse, Suriye topraklarında bir tek Suriyeli kalmayacak, Suriye küresel militanların cirit attığı bir ülke haline gelecek.
Şimdi, asıl soru şu: Suriye topraklarının bu kadar hızlı bir şekilde tahliye edilmesine niçin izin verdik?
Böyle bir tahliye süreci bekliyor muyduk? Sınırdan geçen herkesi yaşına, başına, meşrebine, mezhebine, örgütüne bakmadan niçin topraklarımıza kabul ettik?
Gayet tabii ki insaniyet görevimizi yerine getirdik, merhamet gösterdik. Amenna. Kadına, çocuğa, yaşlıya, hastaya kapılarını aç. 5 milyona yakın insanın kaçta kaçı bu kategoriye giriyor?
Görünen köy kılavuz istemez, ölçüsüz merhametin önümüze koyduğu ağır bir fatura var. Bu fatura, şu an için maddi fatura olarak görülüyor. İlerleyen zamanlar da, bu faturanın bedelinin ve sonuçlarının hem Türkiye hem de Suriye için çok daha ağır olduğu görülecek. Nasıl mı?
Bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Vatan eğer üzerinde yaşayan bir millet varsa vatandır.
Suriye’nin vatan olarak kalması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından geçer. Bunu biz söylemiyor muyduk?
Bir ülkenin vatan kalmasının olmazsa olmaz şartı, o ülke topraklarındaki insanların bedeli ne olursa olsun, o ülkede yaşamaya devam etmelerine bağlıdır. Suriyelilerin terk ettiği bir Suriye’yi kim savunacak?
Baskıcı rejim olabilir, sömürgeciler gelip yönetebilir, savaş olabilir, zulüm olabilir, zindan olabilir, işkence olabilir, sürgün olabilir. Ancak, bunların hiçbiri, vatan toprağını terk etmek için bahane değildir. Hiçbir bahaneyle vatan savunması bırakılmaz, vatan evlatsız kalmaz!..
Suriye’yi vatan olmaktan çıkaran Suriyelilere yazıklar olsun.
Bugünlerde Avrupa kapısına yığılan mültecilerin Türkiye’ye iadesi söz konusu.
Bu mültecilerin vatanı Türkiye değil, Suriye! Vatana olan inancını kaybeden bir millet helak olmaya mahkumdur. Peki neden Suriye’ye iade edilmiyorlar?
Türk Hükümeti, Türkiye’de yaşayan ve Avrupa’dan giriş yapacak olan 45 yaşın altında beden sağlığı yerinde Suriyeli erkekleri sınır dışı etmeli, yani ki eğiterek Suriye’ye göndermek için hazırlık yapmalıdır.
Suriye’nin Lübnan olmasını istemiyorsak, bir Yahudi ya da Ermeni toprağı olmasını istemiyorsak, bunu yapmalıyız.