Süper Lig hepimizin malumu olduğu üzere yavaş ve düşük kaliteli futbolun oynandığı bir lig. Genelde puan sıralamasının üst tarafında yer alan Dört Büyükler dev takım bütçeleriyle Türkiye’de büyük ve fakat Avrupa’da başarısız takımlar. Örnekleyelim.
Genlerinde (!) Avrupa olan Galatasaray kadro değeri neredeyse dörtte biri olan ve düşük kaliteli ama hızlı oyunculardan kurulu Young Boys takımına iki maçta da yenilerek elendi. Sürpriz değil çünkü GS son 42 Şampiyonlar Ligi müsabakasında sadece 4 galibiyet alabilmiş. Çeyrek asır öncesinde alınmış UEFA Kupası şampiyonluğu nostaljisine takılıp kalan büyük bir taraftar topluluğu ve işler kötü gidince bu kupayı dile getirip “yine yaparız” diyerek taraftarın gazını almaya çalışan kötü yöneticileri var.
Trabzonspor ise önce Avrupa Ligi’nden ve ardından Konferans Ligi’nden arka arkaya elendi. Bilge konuşmayı seven, bir sürü transfer yaptıran ve fakat sahada bir başarı üretemeyen ve kadro değeri olarak çeyreği etmeyen takımlara elenen teknik direktörün bileti nihayet kesildi. Bu karar için Trabzonspor yönetimini kutluyorum.
Fenerbahçe de Şampiyonlar Ligi’nde gruplara katılamadı ve elendi ama hiç olmazsa kendine denk bir takıma ve şanssızlıkla elendi. Ama Fenerbahçe’nin de geçmişte beter sonuçlarla elenmişliği var.
Beşiktaş bu sene iyi gidiyor. Yönetim ve Teknik Direktör iyi işler çıkarıyor. Ligde de başarılı olacaklarını düşünüyorum. Ama onların da geçmiş Avrupa karnesi kötü. Bir Şampiyonlar Ligi grubundan namağlup çıkıp bir sonrakinden sıfır çekmek olsa olsa ilk başarının tesadüfi olduğuna ve sürdürülebilir olmadığına işaret eder.
Bütün bu Avrupa Kupası elemeleri fiyaskolarından sonra teknik direktörlerin öne sürdüğü ilk bahane “takım sezonu yeni açtı ve hazır değildik” olur. Kırk senedir Türk futbolunu takip ederim ve bu bahane hiç değişmez. Biz de hep yutarız bu dolmayı! Sanki rakip Avrupalı takımlar sezonu altı ay önce açmışlar ve kalite olarak bizim takımlarımızdan üç gömlek üstünlermiş gibi!
İkinci bahane de “transferler yetişmedi” olur. Hep bir yerler eksiktir. Rakibin kadro değeri seninkinin çeyreği kadardır ama senin bir sol bekin veya altı numaran olmadığı için kaybetmişsindir.
Eğer bu ikisi kesmiyorsa bir de “hakem kötüydü” bahanesi kullanılır. Süper Lig’deki seviyesiz hakem performanslarına alışmışlardır çünkü.
Gelelim başlığa koyduğum rekabet meselesine…Geçenlerde vefat eden Christoph Daum Fenerbahçe’nin başındayken “keşke Avrupa takımlarıyla daha çok maç oynayabilsek ve oyuncularım ciddi maç tecrübesi kazanabilse” mealinde sözler sarfetmişti.
Daum’un kast ettiği hem bütçe hem de kalite olarak Anadolu takımlarının neredeyse on katı fevkinde olan 4 Büyüklerin daha çok koşmaları ve mücadele etmelerini gerektirmeden ve sadece kaliteleriyle maçların %80’ini kazanıyor olmaları.
Yani Süper Lig’de 4 Büyük takımın oyuncuları rahat oynayarak ve yıldız oyuncularının kaliteli ayaklarıyla kazanmaya alışıyorlar. Sezon başında karşılarına koşan, pres yapan, mücadele eden ve organize olan Avrupa takımlarına karşı koyamıyorlar ve havlu atıyorlar.
Geçtiğimiz hafta sonu Galatasaray gittiği Adana Demirspor karşısında farklı galip geldi. Adana Demirspor’un tahtası kapalı, kilit oyuncuları gitmiş, kalanların çoğu 1. Lig seviyesinde oyuncular. Adana Demirspor’un önümüzdeki hafta tahtası açılacak ve bir sürü transfer yapacak deniyor. O zaman Beşiktaş ve Trabzonspor gibi Adana DS ile henüz oynamamış takımlar haksızlığa uğramış olmayacaklar mı?
Avrupa’nın üst düzey ligleriyle kıyas edilebilir bir rekabetin eksikliği ne yazık ki takımlarımızın önündeki en büyük handikap. O yüzden Süper Lig’i elit ve rekabetçi bir lig haline getirmek için şunlar yapılabilir:
- Belli kriterlere haiz olmayan takımların bu lige yükselmesine mani olmalı. Mesela tahtası kapalı olan, altyapı tesisleri ve stadı olmayan, borç içinde yüzen takımların Süper Lig’de olmaması lazım.
- Takım sayısının 16’ya düşürülmesi lazım. Bu yolla yayın gelirleri daha az takım arasında pay edilecek, böylece bu takımlar daha iyi kadrolar kurabilecek ve rekabet artacaktır. Bu 16 takımın en az 10’u Avrupa’ya giden ilk beş takım arasına girmek için rekabet ederken kalan 6’sı da kümede kalmak için mücadele edecektir.
- Takımlarımızın bütçeleri ve futbolcular ile yapılan mukaveleler çok sıkı şekilde denetlenmeli. Çünkü özellikle yabancı futbolculara açıktan paralar verildiği iddiaları çok fazla. Anadolu takımları ile haksız rekabet oluşturuyor bunlar.
- Takımların transferlerine TFF’nin oluşturacağı bir üst kurul bakmalı. Bir sene önce yana yakıla 10 milyon Avro yıllık ücret vererek sözleşme imzaladığın oyuncuyu (Zaha) bir sene sonra Avrupa’da bir takıma 3 milyon Avro karşılığında zorla verebildiğin vakit bu kurum “kardeşim sen yapıyorsun!” demeli ve bunu kamuoyu ile paylaşmalı.
Bu şekilde Avrupa’ya gitmek isteyen takımların şansı ve iştahı artarken kümede kalabilme motivasyonu ile daha kaliteli ve mücadeleci kadrolar oluşturulacaktır.
Aksi takdirde Süper Lig gamsız Avrupalı oyuncuların yılda 5-10 milyon Avro kemiksiz para kazanırken yan gelip yattığı, maç seçtiği, güzel yemekler yiyip eğlendikleri ve fakat Suudi Arabistan’ın çöl sıcaklarını hissetmedikleri bir keyif ligi olma statüsünü devam ettirecektir. Bizler de tuttuğumuz 4 Büyük takımdan biri bir Anadolu takımına 5 attığı zaman sevinmeye ama Avrupa takımları karşısında da kolayca boyun eğmeye devam edeceğiz.