ABD'nin küresel ölçekte askeri operasyonlarını sınırlandıracağını, bir çok bölgeye ilgisini azaltacağını, yeryüzünün her köşesinde varlık oluşturmaya dayalı bakışını değiştireceğini, bu içe kapanma veya daralmanın birkaç yıl içinde kendini göstereceğini hep söyledik. Bunun görünüşteki sebebi ise, artık gözlenemeyen, bütün iyi niyetli telkinlere rağmen yıkıcı etkisini gösteren ekonomik krizdir.. Ama krizin yanında yıllardır bir başka oyun oynanıyor. Washington'ın şahinleri kafaya alınarak oynanan bu oyun, en az kriz kadar ABD'yi salladı.
ABD askeri ve siyasi gücüne açıktan meydan okuyamayan ülkelerin/güçlerin, bu gücün yayılmasının önünü açtığını, merkezi zayıflatmayı bir yöntemi olarak gördüğünü, ABD'nin bu durumu çok geç farkettiğini, birkaç yıldır bu konuda kendi içinde ciddi uyarılar aldığını biliyoruz.
İslam'ın öfkesi ile ABD'yi çatıştırma tezi, şaşırtıcı biçimde bir çok ülkenin çıkarlarıyla örtüşüyordu. 11 Eylül saldırılarının arkasında bir güç varsa, amaç burada yatıyor işte... O saldırı, görünüşte El Kaide saldırısı olarak öne çıksa da, büyük satrancın en önemli hamlelerinden biriydi. "Müslümanların intikamını ABD'nin üzerine çek, bu gücü bütün insanlığı koruma gibi saçma bir amaçla dünyaya yay ve zayıflat." ABD, burada kibrine yenildi. Büyük ülke, süper ülke, gezegeni kontrol eden ülke, barış için ahlaki sorumluluk gibi gerekçeler üretilerek bu oyunu kabullendi.
Oysa bu bir yıkımdı. Yıkımın sonuçlarını önümüzdeki yıllarda çok daha belirgin bir şekilde göreceğiz. Yeryüzünün en güçlü ülkesi, öncü ülkesi, karşı konulamayan ülkesi, kibrine ve kibirden doğan basiretsizliğine yeniliyordu. İnsanlığın ortak tecrübesini yabana atmanın, imparatorlukları hizaya çeken kaderin ve gazabın önemsenmemesinin nedeniydi bu.
Ben planın işe yaradığını düşünüyorum. On yıldır dünyanın her köşesinde ABD operasyonları gördük. Görünüştü başarılı, bir çok ülkeyi dize getiren bir girişimlerdi gördüklerimiz. Hepsinin kendine göre gerekçeleri, stratejik hesapları vardı. Ama bir çoğunun hâlâ ne için yapıldığına ikna olabilmiş değiliz. İşte bu müdahalelerin gerçek sebebi, bir gücün yeniden sahneye çıkışını önlemekti. Arka plandaki hesap buydu. İşte bu düşünce korkunç bir öfkenin kabarmasına neden oldu. Washington, ülke içindeki neocon kıyamet savaşçılarının çılgın hesaplarıyla da örtüşen bu yanlışın bedelini ödüyor şimdi.
Daha doğrusu, Müslümanların öfkesi üzerine yatırım yapanlar kazandı, ABD kaybetti. Buradan ABD'nin de Sovyetler gibi hata yaptığını ve kaybettiğini söyleyebiliriz.
Bunları neden yazıyorum? ABD ordusu yeni bir yapılanmaya gidiyor. Asker sayısı azaltılıyor, hantallıktan hareketli, mobil yapılanmaya geçiliyor. Yüksek maliyetli operasyonlar yerine ucuz, nokta hedeflere yönelen operasyonlar yapılacak. Bu küresel emperyal gücün denizlere ve kara parçalarına yayılan askeri varlığı daraltılacak.
Hatırlarsanız, 11 Eylül sonrası, işgaller öncesi ABD savunma doktrinini değiştirmişti. İki cephede aynı anda savaşmaktan, geçici ittifak ilişkilerine kadar bir dizi değişiklik yapıldı. Buna göre de yeni yapılanmaya gidildi. İşte İslam'ın öfkesi, Müslüman dünyaya yönelik seferler ve intikam duyguları bu dönemde zirveye çıktı. Şimdi bu doktrin sanki değiştiriliyor.
Görünüşte ekonomik krizin ağır faturasını biraz olsun hafifletmek için yapılıyor bu. Sadece ABD değil, bütün Avrupa ülkeleri, NATO ülkeleri savunma harcamalarını kısıyor. Artık paralı askerlerin, örtülü operasyonların, bir çok ülkeye yayılmış özel üslerden hareket eden insansız hava araçlarının yürüttüğü savaşlar izleyeceğiz. Elbette bu, devletlerin örgütlere dönüşmekte olduğuna, bireylerin ve toplumların güvencesi olan kurumların şirketleştiğine işaret ediyor ve büyük tehlikeler içeriyor.
Ancak bu yeni yapılanma bu tehlikeye rağmen, krizin dayatması dışında aslında bir yenilginin, bir geri çekilmenin göstergesi. Atlantik İttifakı, on yıldır yürüttüğü küresel ölçekli savaşı kaybetti. Bu kaybın bedelini ödüyor şimdi. ABD'yi bu savaşın öncüsü yapanlar bir süper gücü nasıl da aciz hale düşürdüler.
Kim ne dersi desin, hangi gerekçe ile olursa olsun, on yıldır devam ettirilen savaş İslam'ın ve Müslümanların yeniden varoluşunu, tarih sahnesine çıkışını engellemeye yönelikti. Kim ne dersi desin, hangi analizi yaparsa yapsın, hangi doğru gerekçeleri öne alırsa alsın bu yeni değişim, Müslümanların öfkesini çekmenin bedelidir. Dünyanın en güçlü, en rasyonel ülkesi bir oyunun kurbanı edildi, insanlığın ortak tecrübesinden ders almamanın bedelini ödüyor şimdi.
İslam'la savaş için dünyayı yayılan gücün merkezi çöküyor. Çünkü onca zulme onca kana ve zorbalığa rağmen proje çöktü. Gücün zirvesinde olanların ne kadar aptallaşabildiğinin örneğidir var önümüzde. Hikaye budur.
Durun daha neler olacak, göreceksiniz...