KONYA, bugün bir büyük âlimini kaybetti;
ama yeni bir Mevlana’sını buldu.
Çünkü Konyalılar için yeni bir ziyaretgâh oluştu.
Her gün sürüklenip yaşamak ruha bâr olur.
İnsan duyar, yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka musikiye geçiş farz eder bunu;
Teslim olunca vadesi gelmiş zevaline,
Benzer cihana gelmeden evvelki haline
Dediği gibi Yahya Kemal’in, insan bir gün elbet döner aslına; ruh üfleyicisine, beden de geldiği yere yani toprağın bağrına.
İnsanı şerefli kılan üfürülmüş ruhtur, yani “ruhu menfuh”. Zira o, Rabbimizdendir. Toprağı / bedeni şerefli kılan da hiç şüphesiz içindeki ruhtur.
Ruhu bedenine hâkim olan insanlar, dünyanın sulh u salahına çalışır, fesadın ortadan kalkması için uğraşır bir ömür boyu. Allah’a ibadet edenlerin sayısını çoğaltabilmek için gecesini gündüzüne katar. Etrafındakilerin sevabının azlığına da günahlarının çokluğuna da üzülür. Bütün bunlardan sorumlu tutar kendini. Mensubiyetleri mesuliyetlerini artırır. Bundan dolayıdır ki, sevilir Rabbimiz tarafından. O, sevdi mi sevdirir çünkü. İşte Allah’ın sevmesiyle sevilen bir kuldu, Tahir BÜYÜKKÖRÜKÇÜ Hocamız. O, iman közünü körükleyen, parlaması için nefesini tüketen biriydi. İsmiyle müsemmaydı: Tahir, yani temizdi; iman közünü üfleyen bir körüktü.
Konya kıymetli bir şehir… Lakin Konya’yı kıymetli kılan ne toprağı, ne suyu; belki bağrında yatan enbiya, evliya, suleha, şühedadır. Eskilerin tabiriyle “şerefü’l – mekân bi’l-mekin” yani bir mekânın şerefi, içinde barındırdıklarıyladır. Mekke’yi, Medine’yi, Kudüs’ü şerefli kılan da bu değil midir?
Tahir Hocamız, Konyalı olduğu için kıymet değildir; belki Konya’yı, Tahir Hoca ve onun gibi zevat-ı kiram teşrif etmişlerdir.
Bütün nüfusu bir milyon olan bir şehirde beş yüz bin kişilik bir cenaze töreni de gösteriyor ki, ömrünü kürsülerde insanlığın ıslahı, Allah ve Resulü ile onların yolunda gidenlerin sevgisini anlatmakla geçiren bir “aşk eri” var karşımızda. Pazar günü Konya’da bir insan seli değil, bir sevgi seli aktı. Sevgiliye akan bir seldi bu. Fethedilmiş gönüllerin seliydi.
O, sevenlerinden ayrıldı, sevgilisine kavuştu.
Biz sadece “şeb-i arus”a tanıklık ettik, ve’sselam.