Kayseri Yazarlar-Şairler ve Sanatçılar Derneği (KAYSADER) Başkanı olarak hizmet veren Sayın Süleyman Karacabey’i şair-yazar arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu tanır. Karacabey, kültürel faaliyetleri ile sanat camiasında kendisine yer edinmiş, çalışkan, başarılı, güvenilir bir kişiliğe sahip. 1966 Yozgat doğumlu olmasına rağmen Kayseri’de ikamet eden ve Kayserili sanatseverlere sahip çıkanlardan biri. Evli, iki çocuk babası. Yayıncılık işi ile meşgul bir eğitim mensubu. Biz onu daha yakından tanıtmak ve merak ettiklerimizi sormak için yolunu kestik ve bakın neler konuştuk.
Fatma Ç. Kabadayı: “Sayın Hocam, öncelikle vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Süleyman Karacabey, tanıdığım kadarıyla kültürlü, objektif, sorumluluk sahibi, hoşgörülü, doğaya âşık ve iyi bir edebiyatsever. Kimsenin bilmediği kişilik özelliklerinizden üçünü sorsam neler söylersiniz?”
Süleyman Karacabey: Öncelikle edebiyata hizmet eden siz değerli insanları selamlıyorum. Bizler toplumda tanınan, bilinen ve gerek yaşantımızla ve gerekse faaliyetlerimizle göz önünde olan insanlarız. Pek çok yönümüz bilinir çevremizce. Tabiidir ki her insan gibi bizimde özel bazı hassasiyetlerimiz özelliklerimiz vardır. Şimdiye kadar böyle bir sıralama yapmadım fakat insanlara yardım etmeyi severim. İyi bir sırdaşım ve sır saklamayı bilirim. İnsanlara ve topluma karşı olduğu gibi her canlıya karşı sevgi beslerim saygı duyarım, incitmekten korkarım. Laf aramızda birde yükseklik korkum vardır. Bir ağaca çıkamam ya da yüksek bir binadan aşağıya bakamam.
Fatma Ç.Kabadayı: “Sayın Hocam, Kısaca Kayseri şair ve Yazarlar birliğinin Kaysader’in başkanı olarak hizmet sunmaktasınız. Kaysader’in amaçları, hizmetleri ne aşamadadır? Bilgi verebilir misiniz?”
Süleyman Karacabey: KAYSADER kurulduğu günden bu yana net tavrını ortaya koyarak Milli ve manevi çizgileri koruyup, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, tarafsız,bağımsız ama Türk Milletinden yana yayın yapma özelliğini sürdürmektedir. Yazanın kimliğine, kişiliğine bakmadan yayın ilkelerimize aykırı olmayan, milli ve manevi realitemize aykırı olmayan her türlü edebi eserin yayınlanması bakımından kapımız tüm edebiyatçılara açıktır.
Her yıl olduğu gibi bu yılda yine kuruluş yıldönümümüzü yapacağımız bir etkinlikle kutlayacağız. Dergi çıkarmaya devam ediyoruz. Kısmetse Bu yıl Çıngı yayınlarını kurup şair yazar ve sanatçı dostlarımızın eserlerini edebiyatımıza kazandırma içerisinde olacağız. İnsanımızın bu alanda sözüne güvenilir yayınevlerine ve insanlara ihtiyacı olduğunu biliyoruz inşallah bu konuda aranılan isim olacağımızı düşünüyoruz. Ulusal manada bir şiir etkinliği yapmayı planlıyoruz. Ayrıca dergicilik adına da yapmak istediğimiz bir projemiz var.
Fatma Ç.Kabadayı: Şair kimliğiniz bilinen bir gerçek. Heceli ve serbest şiir çalışmalarınızla ve yayınlanan kitabınızla, farklı dergi ve gazetelerde paylaştığınız çalışmalarınızla da bu gerçeği okurlarınıza da ispatladınız. Geçen yıl size bir şiirimi heyecanla okuduğumu hatırlarsınız. Yılların tecrübesi ile şiir konusunda söyledikleriniz halen aklımda. Göremediğim birçok hatayı görmüş ve daha çok fırın ekmek yemem gerektiğini düşündürmüştünüz. Sizce iyi bir şiir ne gibi özellikler taşımalıdır? Başlığında şiir yazan mısraları şiir olarak nitelendirir misiniz?
Süleyman Karacabey: Nasıl ki sokakta gördüğümüz her sakallı erkeğe hacı diyemiyorsak, sağda solda gördüğümüz ve başlığında şiir yazan alt alta, üst-üste gelmiş her dizeye de şiir diyemeyiz. Şiir bir sanattır. Sanat ise kurallar bütünlüğüdür. Hacı denebilmesinin kuralı sakal bırakmak değildir, Kâbe’ye gitmektir. Şiir yazmanın kuralı başlığında şiir yazması değil, Şiirin gerektirdiği kuralları taşıması gereklidir. Evvela bunu kabul etmeliyiz. İyi bir şiire gelince o biraz algılamayla alakalı diye düşünüyorum. Eğer bir şiir okuyucusu ya da dinleyeni alıp bir yerlere götürüyorsa ya da okuyan, dinleyen şiirde kendinden bir şeyler bulabiliyor ve etkiliyorsa güzel şiirdir diyorum. Güzel şiirde zaten ritmik bir ahenk vardır. Gerek hece şiirinde gerekse serbest tarzda olsun bu ritmi vermezseniz yansıması insanı etkileyemez dolayısıyla sıkıcı olur. Şiir insan ruhuna seher yeli gibi ferahlık vermelidir bana göre.
Fatma Ç.Kabadayı: Son yıllarda üye sayısı en fazla dergiler arasında olan Çıngı dergisinin sahibi olarak dergiciliğin zevkli ve zor yanlarını anlatır mısınız? Derginizin yayın kurulu yazıları hangi kriterlere gere incelemektedir?
Süleyman Karacabey: Evvela belirtmek isterim ki; Edebiyat dergiciliği alanında kendimize iyi bir yer edinmenin mutluluğunu ve onurunu yaşamaktayız. Her yeninin söyleyeceği vardır mantığından bakacak olursak Çıngı Dergisinin de söyleyeceği çok sözü olduğunu gördük. Dergicilik zor bir alan. Özellikle Anadolu’da dergicilik yapmak tamamen özveri, fedakârlık, azim, sabır, kararlılık ve mücadele ister. Başlı başına bir zorluğu gönüllü olarak yüklenmenin adıdır dergicilik. Hem maddi hem manevi alanda her türlü güçlüğü kabullenmektir dergicilik. Bunu dergicilikle uğraşan herkes bilir. Dolayısıyla meşakkatli bir uğraşın ortaya koyduğu bir eser karşısında duyulan haz ise tüm bunları unutturup yeniden çalışmaya koyulmanın bir adıdır dergicilik. Zevkli ama zorlu bir yoldur. Ancak Çıngı dergisi ekibi olarak güçlü bir dayanışmanın sevgi ve saygı ikliminde birlikte hemhal olarak gerek Kayseri kültürüne ve gerekse Türk edebiyatına omuz verebilmenin gayesi ve çabası içerisindeyiz.
Çıngı Dergimizin Yayın Kurulu dergiye gelen şair-yazar isimlerini görmeden, hangi eser kime aittir bilmeden objektif olarak değerlendirir. İsimleri sadece ilgili arkadaşımız bilir. İsme ya da etikete göre değil gelen eserlere göre değerlendirme yaparak dergide her geçen gün seviyeli ve vasıflı yayın yapabilmenin çalışması ve kararlılığı içerisindedir. Yayın kurulumuzda ve dergi yönetim kademelerinde yer alan her bir arkadaşımız görev ve sorumluluğunun bilincinde olup büyük bir heyecanla yapmaktadırlar.
Fatma Ç.Kabadayı: 270 şairin katıldığı Türk şairler antolojisi yayın kurulunda siz de varsınız. Başka kimler var öğrenebilir miyiz? Bu antolojinin amacı neydi? Sizce antolojiler amacına ulaşabiliyor mu?”
Süleyman Karacabey: Antolojiler belki amacına ulaşamıyor, ulaştığı kanaatinde de değilim ancak bahsettiğiniz Türk Dünyası Şairler Antolojisi farklı bir amaç taşımaktadır. Bu nedenle Bu Antoloji çalışmasını ayrı bir kategoride değerlendirmek lazımdır. Çünkü Türk Dünyası Şairler Antolojisi daha ziyade kısılan seslerin duyurulmasına yöneliktir. Rus zulmünde ve rejiminde sesleri yok edilenlerle diğer coğrafyada yaşayan Türk Şairlerinin buluşması olarak değerlendirilmelidir. Bu Antolojiye 315 şair katılıyor. İki cilt halinde, baskısıyla, kalitesiyle ve değeriyle kütüphanelerimizdeki yerini alacak olmasından heyecan duyuyoruz. On değişik ülkeden katılımcıların bir araya gelmesi başlı başına iyi bir organizasyonun ürünüdür. Bunun yanı sıra en önemlisi de Tük Cumhuriyetleri ile birlikte Türkçe konuşan, Türk’çe düşünen tüm şairlerin birbirlerini tanımalarına, duygularını birbirlerine aktarmalarına, sosyal ve kültürel anlamda iyi bir köprü olacağı kanaatindeyim. Bu yüzden heyette yer aldım. Benden başka Rana İslam Değirmenci, Savaş Ünal, Zekeriya Efiloğlu, Gonca Aydemir, Recebiye Çataksezer, Halise Tekbaş gibi isimler ve başka isimler de var tabii ki.
Fatma Ç.Kabadayı: Edebiyat yarışmaları hakkında düşünceleriniz nelerdir? Sizce jüri üyeleri objektif olabiliyor mu? Tanıdık-dost- ahbap ilişkileri oluyor mu? Oluyorsa bunun kul hakkına girdiğini düşünüyor musunuz?”
Süleyman Karacabey: Günümüzde yapılan Edebiyat alanında ki yarışmalar tarafgirlik bazında yapılıyor. Objektif olduklarına inanmıyorum. Belli bir dostluk arkadaşlık çevresinde toplanan insanların yine tanıdıkları bir insanın onurunu okşamaktan öteye bir şey değil. Onlarcası yapılıyor yıllardır. Hangi ödül sahibi Türk Edebiyatına ses verecek, canlılık katacak, heyecan getirecek bir özelliğe sahip. Ahbap-Çavuş ilişkisi içerisinde yapıldığını düşünüyorum. Maalesef Türkiye’de küçük etkinlikleri gezerek jüri üyeliğini meslek haline getirmiş zavallıları görüyoruz. ‘Kardeşim liyakatin nedir?’ diye soran da yok maalesef. Dereceleri önceden belirlenmiş yarışmalardan vazgeçmeliler artık. Edebiyata da edebiyatçıya da zarar verir hale getirdiler maalesef. Ancak ciddi kuruluşların bu işe el atmasıyla düzelir sanıyorum.
Fatma Ç.Kabadayı: Türk edebiyatının durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Okuma oranlarının iyice azalmasının sebebi nedir?
Süleyman Karacabey: Oldukça yetenekli Edebiyatçılarımız var ve durumunu güzel görüyorum. Dünya çapında adından bahsettiren usta kalemler var ülkemizde. Kimlerdir saymayacağım ama kamuoyunun bildiği kimseler. Aslında Edebiyatın asıl yükünü birde adı duyulmamış Anadolu’nun içlerinde yaşayan sessiz ama etkili şair ve yazarları unutmamak lazımdır. Onların tanıtıma ve reklâma güçleri yetmiyor ama en fazlada okunan kitapları onların yazdıkları oluşturuyor. Maharet biraz da onları ortaya çıkarmak olmalıdır artık.
Fatma Ç.Kabadayı: Yeni kitap çalışmalarınız ya da yeni projeleriniz var mı? Biraz ipucu alabilir miyiz?”
Süleyman Karacabey: Yeni kitap yayına hazır fakat biraz daha beklemek istiyorum. Şartlar olgunlaşmalı. Edebiyat alanında hizmet edebilmenin gayesindeyim. Amacım Dernek çatısı altında güçlü bir oluşum sağlayıp güçlü bir ses halinde Anadolu’nun bu alanda taşra olmadığını herkese duyurmaktır. Dergide şimdiye kadar hakkında yazılar yazılmamış ya da dergi oluşturulmamış fakat bu milletin baş tacı ettiği edebiyatçılarımıza vefa borcu olarak onlar hakkında dergi sayısı çıkarmak. Bunu Âşık Veysel ile başlatmış bulunuyoruz zaten.
Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyor ve habername.com ailesi olarak başarılarınızın devamını diliyoruz.