Sulandırıyorum

xxx09
HEY gidi dünya hey!

Kişi "Ne oldum" dememeli, "Ne olacağım" demeli...

İşte bakın:

Pek yakın bir zamana kadar...

Yandaş televizyondan haberler sunan...

"Cici AKP"nin cici çocuğu" görevini sürdüren...

Mutlu mesut, gamsız kasavetsiz bir birey iken...

Bugün...

"Kaka Ergenekon"un kaka çocuğu" haline gelivermiş durumdayım...

Nasıl mı? Anlatayım...

* * *

Dün ikindi vakti...

Kapım üç kere çaldı...

"Acaba postacı mı?" diye söylenerek açtım...

Bingo! İşte bezgin bir postacı!

Elinde Uşak"ın Banaz ilçesinden bana postalanmış sarı, büyük, ciddi ve gizemli bir zarf var...

İmza karşılığı aldım... Telaşla ve heyecanla açtım...

Ve böylece...

Ergenekon Çetesi"nin "sazan" muamelesi çekip, çengel attığı "medyada Ergenekon"u sulandırmak için yorum yapacak bazı akademisyen ve köşe yazarları" taifesine otomatikman girmiş oldum!

Çünkü...

Zarftan, "Acil ve Senkronize Reaksiyon Uyarısı" başlığıyla bir talimatname çıkmıştı...

Ve benden "olayı sulandırmam" talep ediliyordu...

* * *

"Talimatname"yi gönderenler, benim enikonu salak olduğumu düşünmüş olacaklar ki...

"Sulandır Ahmet sulandır!" diye şiddetli bir telkinde bulunmakla iktifa etmeyip...

Nasıl sulandırmam gerektiğini de geri zekálıya anlatır gibi anlatmışlar...

Şöyle ki:

"Acil" ve "senkronize" reaksiyon olayına girecek olan akademisyen ve köşe yazarları olarak...

Her birimizin ayrı bir "sulandırma cümlesi" olacakmış...

Ve herkes kendi sulandırma cümlesini yazacakmış, kimse kimsenin sulandırma cümlesine katiyen sulanmayacakmış...

Mesela...

Mustafa Balbay için buldukları sulandırma cümlesi "Ergenekon: Her yere kon" şeklindeymiş...

Oktay Ekşi, "Ben adalete intikal eden konularda yazmam" tepkisini koyacak ve süreç içinde sadece "Mesudiye ilçesinin ekonomik ve sosyal açıdan gelişmesi" konusunu işleyecekmiş...

Onun sulandırması bu şekilde olacakmış...

Tufan Türenç"e düşen "Ergenekon fasa fisodur" şeklinde bir sulandırma cümlesi iken...

"Romantik yazar", savcı Zekeriya Bey"in irticai materyallere düşkünlüğünden dem vurarak sulandıracakmış...

Sanırım "vicdanlı adam" olarak tebarüz ettiğinden bizim Yalçın Doğan"a sulandırma cümlesi olarak "Mezara tahliye" uygun görülmüş...

Bekir Coşkun, "Bu nasıl kasa?" diyerek sulandıracakmış...

Özdemir İnce ise "Savcı AKP"nin emrindedir" şeklinde yorumlar attırarak sulandıracakmış...

Atlayarak okuyorum...

Çünkü bilhassa bana düşen sulandırma cümlesini merak ediyorum...

Ve işte "Talimatname"nin Ahmet Hakan"la ilgili kısmı...

O da ne?

Bunca cicili bicili lafı, bunca anlı şanlı yazara dağıttıktan sonra...

Bana uygun gördükleri cümle nedir dersiniz?

Ne olacak?

Ergenekon cümlelerinin en klişesi... En sade suya tiridi...

Ben, "Dağ fare doğurdu!" diyerek sulandıracakmışım...

Hay bin kunduz!

Neyse...

Benden daha kötüsü de var...

"Ertuğrul Özkök" yazmışlar...

Karşısına ise "Sulandırma işlemi için kendisine özel bir cümle sunmaya gerek duyulmamıştır... Onun görevi bütün sulandırma cümlelerini toparlamaktan ibarettir" notunu düşmüşler...

* * *

Keşke talimat...

Şöyle "Görevimiz Tehlike" kıvamında...

Yani biraz daha teknolojik yöntemlerle ve seçme şansı veren bir tarzda gelseydi...

Mesela...

"Senin görevin Ahmet Hakan, tabii eğer kabul edersen, "Dağ Fare Doğurdu" diye yorumlar attırmaktır..."

Şeklinde bir talimat alsaydım...

O zaman hiç olmazsa, "Herkese bin türlü lügat paralama imkanı verilirken, bana "Dağ Fare Doğurdu" mu düştü? Kabul etmiyorum lan ben bu görevi" deme fırsatım olurdu...

Ama şimdi ne yapacağımı bilemiyor ve sadece "Dağ fare doğurdu" diye yazıp kaçıyorum...