Mübarek bir ayın içindeyiz.
Herkes bu ayın bereketinden faydalanmak istiyor.
Kimileri Kur’anlar tilavet ediyor, hatimler indiriyor, mukabeleler okuyor, namazlar eda ediyor.
Kürsülerde hocalar vaazlarla Müslümanları kutsal davete icap etmeleri için çaba sarf ediyor.
Neredeyse tüm televizyonlar (bazıları istemese de) manevi bir havaya bürünmüşler.
Keza gazeteler de.
Onlar da ya okuyucularına Ramazan hediyeleri veriyorlar ya da Ramazan sayfaları yayınlıyorlar.
Kısacası büyük bir manevi bir hava esiyor şu an her yerde.
Böyle bir manevi havada insanlar farklı ve ciddi olarak etkilenebiliyor.
Ama biliyor musunuz bu kadar bir manevi hava içerisinde yukarıda saydıklarımın hiç biri beni az sonra söyleyeceğim söz kadar etkilemedi.
Geçenlerde sahura kalkmıştım.
Televizyon kanallarında gezinirken TRT Haber adlı kanalda “Ömür Dediğin” diye bir programa gözüm takıldı.
Ekranda bir nine vardı.
Adı Emine Candan.
Beli iyice bükülmüş, elinde bostanla sanki masa şeklini almış.
Merdiven basamaklarını bile çıkarken elinden destek alıyor Emine Ninem.
Yaşı neredeyse doksana dayanmış.
Kendi tabiriyle yaşlılık maskaralık.
O yaşlılığın maskarası olmuş lakin bize çok dersler veriyor mübarek yüzlü Emine Ninem.
Tek başına bir göz evde yaşıyor.
Bunca yaşına rağmen tüm ihtiyaçlarını kendi gideriyor.
Sobanın üstünde yemeğini kendi pişiriyor.
Bunları söylediği sözlerden anlıyorum.
Konuşurken tane tane ve anlaşılır bir şekilde konuşuyor.
Ama o konuştuklarının içinde en çok dikkat çekici hatta beni sarsan sözü “Şükür ki Allah diyebiliyorum” oldu.
Evet, hiçbir şeyden dert yanmıyor.
Yaşlılığı, hareketlerinin azlığı, yardım edeninin olmamasını hiç umursamıyor, “Allah” diyebilmesi onun için en büyük şükür vesilesi.
Geçen yıllar onu tecrübelerle yoğurmuş.
Hayatının bir tecrübesini anlatırken bize de ders veriyordu o nur yüzlü Emine Ninem; “Son zamanımda bir kızım olsaydı da onu içgüvey evlendirseydim. Ne de olsa gelin gibi olmuyor kendi kızın. Gelin bir kere yapar, iki kere yapar. Ama her zaman hizmet zorunda değil. Ama kızın öyle değil. O annesine bakmak zorunda.”
Emine Ninemi dinlerken ve seyrederken gözlerimde birkaç damla yaşın aktığının farkına vardım.
Yılların izi hepsi üzerinde.
Çileler, sevinçler, acılar, hazlar ama hepsi üzerinde.
Gerçi çileleri ve acıları hazlarından ve sevinçlerinden daha çok.
Ama Emine Ninem bunları hiç de dert etmiyor.
Nur yüzlü Ninemin bu sözü aslında herkese bir ders olmalı.
Dünyada her şey yalan.
Para, pul, makam, eş, çocuk…
Ama her şey.
Tek gerçek olan insanın Allah’ını bilmesi ve O’nu hiç aklından çıkarmaması.
Yaptığımız ve yapacağımız ibadetlerde bile O’nun rızasını kazanabilmek amaç olmalıdır.
Eğer O’nu aklımızdan çıkarırsak halimiz nice oluruz.
BeniEmine Ninemin söylediği “Şükür ki Allah diyebiliyorum” sözü derinden çok etkiledi.
Hele ki bedenindeki tüm çileleri çektiği halde söyleyen bir ihtiyar olması.
Rabbim bizleri de bu Emine Ninemiz gibi ağzımızda “Allah” sözünü eksik etmesin.
Bir de o nur yüzlü Emine Ninemin dediği gibi “Allah bizlere (ve bu mübarek yaşlılarımıza) cennette yer versin.”
Not:Bu Emine Ninemizin tüm konuşmalarını tamamen dinlemek istiyorsanız aşağıdaki linki tıklayın.
http://video.moralhaber.net/yasam/88-yasinda-soyleyecekleri-var/
Ayrıca Dostlar, sizden dua istiyorum bir hemşire arkadaşımız için. Kendisiyle beraber çalıştığımız Enstitümüzün en çalışkan, en vefakâr, panikatak, kabına sığmaz Kibariye Hemşire Hanım bu aralar işlerin verdiği stresten dolayı kalbi biraz yorgun düşmüş. İnşallah tez zamanda aramıza döner. Tabii ki siz okurlarımın duasıyla Rabbim şifasını verir. Şimdiden teşekkür ederim dostlarım. Kendisine de buradan sesleniyorum; fazla strese gerek yok, işler olduğu kadar.