Depremleri önlemek, hatta kesin olarak birkaç gün önceden belirleyecek imkana sadece bizler değil, dünya da sahip değil. Sadece bazı belirtilere bakarak tahminler yapılabiliyor. Bu bakımdan deprem karşısında insanoğlu çaresiz ve aciz. İnsanoğlu sadece deprem karşısında değil, tüm tabii afetler karşısında çoğu zaman çaresiz kalıyor. Bunun için de sanki her depremin ardından yaşanan acılara mahkum gibiyiz.
Peki bazı tedbirler alınamaz mı?
Elbette alınabilir... Ne var ki millet olarak depremlerin ardından birtakım suçlular bulup, sorumluluğu bu suçlulara yükleyerek kendimizi aklamak gibi bir yol takip ediyoruz. Genellikle suçlular malzemeden çalan müteahhitler olurdu. Elazığ depreminde yeni bir suçlu bulduk o da kerpiçler. Yurdumuzun pek çok köşesinde insanlar evlerini ve hayvanlarının ahırlarını kerpiçlerle yapıyorlarsa elbette suçlu kerpiç olamaz. Kerpiç suçlu olmazsa kerpiçi kullananlar suçludur demek de mümkün değildir. Çünkü o insanların evlerini yapabilmeleri için bildikleri ve alabilecekleri kerpiçten başka malzemeleri yok. En ucuzu kerpiç. Toprağı ıslatır kararsınız biraz da saman ekleyerek kerpiçi elde etmek mümkün. Buna bir de yüzyıllar boyu sürüp gelen alışkanlık ve görenek de eklenince insanımızın aklına bina yaparken kerpiçten başkası gelmiyor. Kaldı ki depreme karşı tedbir almak fertlerin tek başlarına yapabilecekleri bir çaba değildir. Bu konuda devletin kısa ve uzun vadeli programlarının olması gerekir. Son depremde suçlu olarak ilan ettiğimiz kerpiçten insanımızı kurtarmak sanıyorum devlet politikası ve desteği ile mümkündür. Ayrıca inşaatların eksik malzemeden kurtulması da devlet politikası ile mümkündür. Gölcük depreminin ardından yapılan bazı hukuki düzenlemeler ve inşaatların belli standartlara uygun yapılmasını sağlayacak alınmış olan tedbirler yeni binaları depreme karşı dayanıklı hale getirebilir ama bu tedbirlerin yıllar önce alınması gerekirdi. Çünkü ülkemizde deprem ilk defa Gölcük'te yaşanmış değildir. Aklım erdi ereli belli aralıklarla ülkemizin çeşitli köşelerinde deprem olduğunu biliyorum. Hatta bazılarını bizler de hissediyoruz. Bu depremlerden birinde daha iki yaşında iken annem, ebem ve dedemle birlikte ben de enkazın altında kalmışım da komşular gelip kurtarmışlar. Annemle beni tamamen çöküntünün altında kalmaktan beşiğim kurtarmış, dedemle ebem ise yer yatağında bir sandığın yanında yatıyorlarmış, çöken ahşap çatının bir ucu sandığa dayandığı için hava almaları mümkün olmuş. Evimiz ahşap olduğundan olsa gerek bizler kurtulmuşuz. Şimdi düşünüyorum da evimizin dört duvarı kerpiç olsaydı ne olurdu? Hemen belirteyim ki her şeyin belirleyicisi Allah'tır. Kaderin önüne geçmek mümkün değildir ama tedbir almak da insanların görevidir. Bu konuda devletin kişilerden daha fazla sorumluluğu vardır. Olaylar yaşanıp binlerce insanı kaybettikten sonra nelerin yapılması gerektiği üzerinde aylar süren tartışmalardan ziyade olmadan alınabilecek tedbirlerin alınması gerekmez mi? Elazığ depreminin hemen ardından TOKİ'nin bölgede yeni bir yapılaşmaya gideceği açıklaması memnuniyet vericidir. Ancak, yıllar öncesinden ülkemizin deprem kuşağı içindeki bölgelerinde alınması gereken tedbirler devlet tarafından tespit edilip uygulamaya konulabilseydi çok daha iyi olmaz mıydı? Her depremin arkasından ülkemizde her an deprem olabileceği fay hatları gündeme geliyor. Haritalar başında bu işin uzmanları bilgiler veriyorlar. Ama nedense fay hatlarının üzerindeki yerleşim yerlerinin başka alanlara nakledilmesi hiç gündeme gelmiyor. Elbette bu işin büyük maliyeti vardır. Ama hiç olmazsa bundan sonrası için fay hatlarının üzerinde yapılaşmaların önlemesi mümkün olmaz mı?
Bu arada son deprem yönetmeliğinden önce yapılmış ve standartlara uygun olmayan binaların güçlendirilmesi, hatta çok çürük olanların yıkılması sağlanamaz mı? Bu işleri eğer şahıslara bırakırsanız bir arpa boyu yol almak mümkün değildir. Bu bakımdan hiçbir şekilde değişmeyecek ve taviz verilmeyecek devlet politikalarına ihtiyaç vardır.
Maksadım Elazığ depremini bahane ederek birilerini suçlamak değil. Ancak, artık her depremin ardından bazı suçlular bularak sorumluluktan kurtulmanın mümkün olmadığına dikkat çekmek istiyorum. Zaten yaşanan acılardan bugünün yöneticilerini sorumlu tutmak da doğru olmaz. Ancak, bundan sonrası için olsun bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu zihniyet değişikliğini sağlayacak adımlar bugünden atılabilirse hiç olmazsa gelecekte yaşayacağımız bazı acıları hafifletmek mümkün olabilir. Hemen belirteyim ki yukarıdan beri sıraladığım tedbirlerin tümü alınmış olsa depremlerde can kaybı olmaz mı? Yani tedbir takdirin önüne geçebilir mi? Geçemez ama devlet olarak gerekli tedbirler alınmış, her depremin ardından da birtakım suçlular aramaktan kurtulmuş oluruz.