(Yazımın hemen başında şunu belirteyim ki bu yazının baş muhatabı benim) Son aylarda yaşadığımız ekonomik dalgalanmalar ( fiyat artışları, kurdaki yükseliş... ) pandemi ile beraber tüm dünyada zaten oluşan yanlış bir düşünce tarzının, batıl bir bakış açısının artmasına, insanların benliğini esir almasına sebep oldu. Sebebini tam bilemediğimiz, nedenini tam anlayamadığımız bu olumsuz gelişmenin başta gençlerimiz olmak üzere cemiyetimizin önemli bir bölümünü karamsırlığa, ümitsizliğe, yılgınlığa sürüklediği alenen gözüktü. Öyle ki bunun neticesi olarak çoğumuzun ruhunu karamsarlık, ümitsizlik, kuşku yılgınlık, tembellik bürüdü. Her hadise'yi, her gelişmeyi, her olayı kötüye yorumlamaya başladık Şunu da, belirtmeliyim ki bu ruh hali dünyanın çoğunluğuna sirayet etmiş durumda. Halbuki bizim İnancımız, bizim kültürümüz bunun tam tersini emrediyor . Allah'tan ümit kesmeyi küfür olarak nitelendiren (Yusuf 87) Rabbimiz bize verdiği mesajlarda bu durumun tam tersini söylüyor. KURAN BİZE REHBERDİR . Bir Mümin, Kur'an'ın mesajlarına bakarak şu neticeyi rahatlıkla çıkartabilir: "her şeyin sahibi, gücüne kudretine sınır olmayan, erhamurrahimin olan, tüm canlılara merhamet eden, müminlere sonsuz mutluluk diyarı cenneti vadeden. " ALLAH 'dir. Mümin, O' nu yani Allahı her zaman yanında, arkasında hisseder. O'nun her zaman iyilere yardım ettiğine inanır. Rabbbin gücünün bırak ABD yi Rusyayı, Çini tüm dünyadan tüm evrenden çok çok, katbekat, fazla olduğuna iman eder. Bir Mümin bu inancını pekiştiren nice müşahhas tarihi olayı aklından asla çıkartmaz. Mesela Hazreti Musa efendimizin hayatı: Hz Musa, hiçbir güce sahip olmayan masum bir çocuk iken, bir sepete konularak Nil'e bırakılır. Nil'in kıyısında kendini tüm Mısır'ın ve dünyanın sahibi olarak gören ve kendini ilah olarak düşünen Firavun yaşamaktadır, O katil, Mısırda doğan tüm erkek çocukları öldürtmektedir. Sonuç ne olur? Bu zayıf. kimsesiz, güçsüz bebek/ Musa, kendini ilah addeden Firavun'un devletine Allah' ın yardımı ile son verir. PEYGAMBERLER BİZE ÖRNEKTİR Rabbimiz, bize gönderdiği son mesajı olan Kur'an'ında, önder insanlar, rehber varlıklar olarak tanıttığı peygamberlerin hayatlarından kısa bölümler aktararak bizlere onları örnek gösterir. Hayata ve onun içinde gelişen hadiselere nasıl bakmamız, nasıl tepki vermemiz gerektiğini anlatır. Rabbimiz Kuran da peygamberler (Hz Musa Hazreti İsa Hazreti Muhammed başta olmak üzere) bir sıkıntıya düştüklerinde, bir darlığa düçar olduklarında nasıl davranmışlar bunları güzelce anlatır.. Mesela Peygamberimizin Hayatına bakalım: O, vahiyle vazifeyi aldıktan sonra neler yaptı. ne gibi çalışmalar gerçekleştirdi? Allah:ın elçisi, seçilmiş bir insan olmasına rağmen Hz Muhammed (sav) çok büyük sıkıntılara muhatap oldu, çok büyük ızdıraplar yaşadı eziyet gördü, aç bırakıldı, şehrinden çıkarıldı... Ama O, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadı. Ömrünün sonunda da hem bu dünya mücadelesini kazandı hem cenneti elde etti. Peygamberimizin 622 yılında kurduğu devlet kendi döneminde tüm Arabistanı fethetti, ardından gelen halifeler döneminde ise o devrin İki süper gücü alt edildi. Güç olarak İslam Devleti ile kıyaslanmayacak kadar üstün olan bu iki süper güç, Müslümanlara boyun eğdi. Vereceğim şu misal ise anlatmak istediğim mevzuya büyük bir örnek teşkil eder: Düşünebiliyor musunuz, en sıkışık bir zamanda Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem, karnı aç, ve madden perişan bir durumda iken, büyük bir düşman ordusu Medine' yi muhasara etmek üzere hazırlanırken Müslümanlarla birlikte hendek kazıyor. Peygamberimizin karnında açlıktan dolayı taş bağlı ve kırılması gereken koca bir kaya var. Peygamberimiz balyozu alıyor o kayaya vuruyor. O, (sav). taştan çıkan kıvılcımlara bakarak, 'bu kıvılcımlar da Bizans'ın ve İranın fethini görüyorum" diyor. işte Kur'an'ın, işte İslam'ın hadiselere. dünyaya bakışını gösteren örnek bir davranış.. İslam ve Kur'an bize verdiği bu misallerle yeisi, ümitsizliği yerle bir ediyor. Şimdi bu anlayışı kendimize, ülkemize, ailemize, cemiyetimize uygulayalım, ne görüyoruz? Tabi toptancı bir düşünceye kapılarak herkes böyledir demiyeceğim, yalnız çoğunluğumuz en küçük bir sürçme de, en küçük bir sıkıntıda yelkenleri suya indiriyoruz, ümitsizliğe kapılıyoruz. Halbu ki şu anda gerek dünyadaki, gerek ülkemizdeki gelişmeler bizlerde tam tersi bir düşüncenin tezahürünü emrediyor. MÜJDELER OLSUN MİLLETE Bize müjde olacak o kadar büyük gelişmeleri görmüyoruz da birkaç basit negatif olayı gözümüzde büyüttükçe büyütüyor, abarttıkça abartıyoruz.. İşin garibi böyle yaparak en büyük zararı önce kendimize, sonra ailemize, sonra tüm milletimize veriyoruz. Son iki üç aydır yaşadığımız kur/ döviz olayında bunu çok net olarak gördük. Sağcısı solcusu, iktidarı muhalefeti, dindarı laiki fark etmez büyük bir umutsuzluğa düştük. Halbuki şunu görmeliydik /görmeliyiz: pandemiden dolayı tüm dünyada ekonomik dengeler değişti. Bunu gözardı ederek sanki sadece bizim ülkemiz sıkıntıya düşmüş , sadece bizim yöneticilerimiz yanlış yapıyormuş da bu darlık bu sıkıntı başımıza ondan dolayı geliyormuş gibi yanlışların içine girdik, Birileri de bilerek veya bilmeyerek (siyasi ve ekonomik rant için) umutsuzluğu. korkuyu pompalıdıkça pompaladı. Bazı gazeteler, bazı televizyonlar, sosyal medyada yuvalanmış bazı kötü niyetliler insanlarımıza biteviye "Yandık bittik öldük mahvolduk Perişan olduk..., gibi yıkıcı mesajlar verdiler. Halbuki Büyük Milletler Böyle anlarda korku değil müjde, kötülük değil iyilik, yeis değil umut verirler birbirlerine. Şu gerçeği asla aklımızdan çıkarmayalım, söylediğimiz her söz, fikrettiğimiz her düşünce hem benliğimizi etkiler, hem hayatımızı hem de davranışlarımızı. Bu yüzden konuştuğumuz kelimelere, tefekkür ettiğimiz düşüncelere dikkat edelim. En zor zamanda bile hep olumlu, hep ümitli, hep müjdeli konuşalım. Çünkü sözler, düşünceler kaderimiz olur. Ve sözlerimiz hem benliğimizi hem ruhunuzu, hem hayatımızı, hem karşımızdakileri mutlaka etkiler. İPTEKİ CAMBAZ Buna şöyle bir misal verelim: pozitif düşünce ile yetişmiş bir cemiyetin bir milletin fertleri, ip üzerinde tehlikeli bir pozisyonda yürüyen bir cambaza bakarken, "acaba bu cambaz bu ipi kaç saniyede, kaç dakikada geçecek" diye düşünürken, negatif düşüncelerin hakim olduğu bir ailede, bir cemiyette, bir ülkede yetişen insanlar ise ipin üzerindeki cambaza, bakarken "acaba ne zaman düşecek" diye bakarlar. Bu nedenle bizler de, neslimize Uhud' dan çok Bedir'i hatırlatacağız. Neslimize Anadolu'yu fetheden, dedemiz Alparslan'ın 50 binlik ordusuyla 200 binlik Bizans ordusunu nasıl yendiğini öğreteceğiz. Fatih Sultan Mehmet Han dedemizin kendisinden önce 25 den fazla kuşatıldığı halde alınamayan İstanbul'u nasıl Fethettiğini ezberleteceğiz. Sosyal medyanın tesiriyle ümitsizliğe, karamsarlığa düçar olmuş, kendisini ülkesini, milletini, kültürünü küçük görüp, eziklik çölüne çadır kurmuş çocuklarımıza, katil, zalim, acımasız merhametsiz olan, daha dün, yani ikinci Dünya Savaşında (hepsi kendilerinden olmak üzere) 50 milyona yakın insanı katleden bir medeniyeti yüceltme yanlışlığından kurtaracağız. Bunun için yapmamız gereken çok şey var: En başta pozitif düşünmeyi, dünyaya güzel, iyi ve olumlu bakmayı, Dünyanın, insanlığın kurtuluşunun ancak bizim inanç ve kültürümüzle mümkün olacağını brnimsetmeliyiz. Yoksa insanımız, gençliğimiz ümitsizlik deryasında boş yere tek başlarına çırpınıp duracaklar. ALLAH VAR KEDER YOK Gençliğimize, insanlarımıza şu umdeleri mutlaka öğretmeliyiz: "Allah var keder yok, Errizgu Aleallah, Allah iyilerin yardımcısıdır Biz millet olarak iyiyiz çünkü biz tüm dünya mazlumlarına, masumlara yardım eden bir milletiz. O nedenle Allah bizimledir. O Allah' ki O'nun her şeye gücü yeter..."Bu gerçekleri çocuklarımızın benliklerine, ruhlarına çağdaş, modern araçları kullanarak yerleştirmeliyiz. Böylece umutlu, neşeli, sevinçli, vakarlı, kanaatli bir nesil yetiştirerek yarınlara umutla bakabiliriz. .
Sözler Duadır Düşünceler Temenni
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.