12 Haziran'da yapılacak milletvekili genel seçimleri için partilerin aday listeleri de belli oldu sonunda..
Aday adayları, listelere girebilmek için kıyasıya mücadeleler verdi, her aday adayı kendisinin daha yerinde bir namzet olduğunu gösterebilmek için sıkı bir reklam, propaganda süreci yaşadı.
En son iş ise genel başkanlarına ve onların A takımına kaldı. Onlar da seçeceklerini seçtiler. Şimdi seçme sırası halkta…
Ve şimdi:
Şov başlasın! Zira şov zamanı…
Amerikalıların dediği, “Show time..!”
Parti başkanları, adaylar; halkın beğenisini çekebilmek, aklını çelebilmek için ellerinden geleni yapacaklar.
Her parti ve partili de torbasında ne varsa onu dökecek meydana haliyle..
…
Hani derler ya:
“Ayının bildiği kırk türkü var, kırkı da bal üstüne!”
O hesap, partililer de hangi damarı buldularsa, o damardan gidecek, bildiği türkü neyse, neyden bahsetmeyi seviyorsa onu diyecek…
Fakat bu kısa dönemli işlerde geniş ve teknik planlar, propagandalara pek iltifat edilmedi umum itibariyle.
Böyle zamanlarda ani oy toplayan, reyting yapan uygulamalar; genelde milliyetçi, ulusalcı söylemler oldu.
Kıbrıs Harekatı döneminde Ecevit’in büyük patlama yaşaması.. Bir de Öcalan’ın yakalanması döneminde milliyetçi damarları kabaran insanımızın Ecevit ve Bahçeli’ye oy vermesinde olduğu gibi..
Gerçi o dönemde halk MHP ve DSP’ye, Öcalan’a bekledikleri cezanın verilmesi için oy vermiş ve onları meclise taşımıştı. Onlar, teröristbaşını müstakil bir adada, özel bir konumda muhafaza edince, halkın bu beklentileri ters tepmişti.
Fakat bu damardan yine gidilecek… Niye derseniz; e elde fazlaca da malzeme yok…
Evet, sezon açıldı.
Sezonun en hızlıları BDP’liler… Öncelikle İmralı’dan onay almak ve yerlerini sağlama almak için adaylar çok cansiperane davranıyorlar. Polisi tokatlamalar, polise taş atmalar… Fevri bir ergenin yapmayacağı hareketler, garabetler…
Hani eskiden bazı belediye başkanları seçim dönemlerinde bir anda kaldırımları sökmeye, yollara asfalt döşemeye başlardı ya;
Dört yıl mecliste neler yapacağına bir türlü karar veremeyen, ülke geneli ve özelde Doğu insanı için ne gibi bir ferahlatıcı çözüm üreteceğini bilemeyen.. örgüt ve halk arasında kalan üyeler, seçim döneminde bir anda anlık milliyetçi söylemlerle halkın dikkatini çekmeye çalışıyorlar.
“Yaw tamam, bunca zaman size iş, proje filan üretemedik ama bak hala elimiz taş tutuyor kardeşim. Armut toplamıyor yani..” nevinden…
Kürt halkının ezildiğini, haklar verilmediğini söyleyecekler…
Ama bu kadar zamandır bu yönde neden pozitif adım atmadıklarına… Yapılan girişimlere neden destek vermediklerini açıklayamayacaklar… “İyi de bu Kürt meselesi zamanında çözülseydi, bize o zaman ne gerek kalacaktı ki” diye düşünen birileri mi var ne…
Kürt meselesi tamamen hallolsaydı, ardından Kürtlerin sosyal, ekonomik problemleri gelecekti.. O zaman da Kürt halkı, “E sen bunlar için ne yapacaksın?” diye soracaktı. Anlamıyorsan bu mevzulardan, olayı başından tutacaksın..
KABAK HİKAYESİ
Hani bir öğrenci coğrafya dersine çalışıyormuş. Türkiye’de yetişen ürünlerden kabak mevzuunu okumuş ama sonrasında uykusu gelince vurup kafayı yatmış. Ertesi gün sözlü var… Hoca, tahtaya kaldırmış, sormuş, “Ülkede yetişen ürünlerden kabak..” Çocuk, bir güzel anlatmış..
Hoca bir başka soru daha yöneltmiş. “Narenciyeleri anlat bakim şimdi de..”
“Ee.. Narenciyeler vardır. Ülkemizde bir de kabak vardır…” deyip başlamış yine kabağı anlatmaya. Hoca ardından başka başka sorular sormuş ama bizim eleman her seferinde: “O da vardır ama kabak da vardır. Kabak da şöyledir, böyledir..” diye anlatmaya devam ediyormuş.
Hoca da dayanamamış:
“Tamam evladım, kabak vardır, iyidir – hoştur da. Kabaktan başka bir şey yok mudur şu memlekette?” demiş. Öğrenci de:
“Hocam, vardır var olmasına da. Ben oraya kadar çalıştığıma, siz ne sorsanız olay bir şekilde kabağa çıkar!” demiş…
Kabak hikâyesi bu… Siyasilerin kabak tadı veren propagandaları da böyle…
Kabak hikayesi BDP ile sınırlı değil…
Ve Bahçeli yönetiminde MHP… 3 Kasım seçimlerde partinin oyları neredeyse yarıya inmiş ve baraj altında kalmış, Bahçeli bir istifa etme atraksiyonunda bulunmuştu. Hezimete uğrayan bütün partilerin liderleri çekilmiş ve Bahçeli bir med- cezir olayı gibi tekrar partisinin başına gelmişti. Bir önceki seçimde de parti son anda meclise girebilmişti…
Şimdi meydanlarda yine milliyetçi söylemler, iktidara urganlar, ipler fırlatmalar…
Yapılmış birçok icraatı vatana ihanet olarak tanımlayarak oy istemeler..
Ülke elden gidiyor, vatan satılıyor söylemleri.. Olacak mı, olmayacak mı?
Şov zamanı, şovda da her şey olabilir gibi gözüküyor..
Sistemin, düzenin partisi CHP ise hep düzene oynadı malum…
Kendisi haricindeki herkesi sisteme tehlike gördü. Eskiden olsa bir emir ile kapatılıyordu alternatif partiler, muhalif olanlar.. O da mümkün olmuyor. Endişeli laiklerin oylarını diri tutarak seçimlere girmeye çalışacak.
“Laiklik elden gidiyor, vatan- rejim elden gidiyor” söylemleri eskiden çok söylendi, bu yönetim oraya fazla yüklenmiyor, gerek kalmadıkça… Kılıçdaroğlu’nun yıldızını parlatan, yolsuzluk dosyalarını ifşa etmesi idi.. Oradan bir çıkış arayışı var, sağdan soldan dosyalar bakılıyor, Kayseri’de denendiği gibi… O da fos çıktı, elde patladı.. Şuan bir dosya ilaç gibi giderdi..!
Bir de, “Barmen, herkese benden viski!” rahatlığında bir “Herkese benden 600 TL” türü vaatler var ki evlere şenlik.. Dedik ya, şov zamanı..!
Hiziplerin, entrikaların partisi haline gelen CHP, liste dışı kalan, tasfiye olan adaylarıyla yaşayacağı problemlerle; diğer partiler, özelde de Ak Parti’den ziyade kendisiyle mücadele edecek öncelikle, anlaşılan…
CHP ve MHP’nin bir sınaması da Ergenekon… Ergenekon’un avukatlığı çıkışlarından sonra, Ergenekon sanıklarının bizzat vekilliği söz konusu… Buna halk ne kadar geçit verecek, göreceğiz.
İşi en zor parti AK Parti. Çünkü hem iktidar olmanın sorumluluğunu taşıyacaksın, bir sonraki seçimlerde başa geçeceğini düşünerek, eldeki verilere göre hareket edeceksin.. Hem rakiplerinin bol keseden atıp tutmaları karşısında sen de albenini korumaya çalışacaksın..
Kuru milliyetçilikten sen de girmeye kalksan, sen bir bölgenin bir şehrin oylarına takip değilsin. Zira iktidara gelecek, hatta 367 aymazlığından sonra, karar verebilecek sayıda vekil çıkarmaya çalışacaksın. Bunun için de Türkün, Kürdün, Ermeninin değil, herkesin, her kesimin partisi olmaya bakacaksın…
Bir de seni indirmek isteyenlerin “Ak Parti ve diğer partiler” dediği noktada, karşında tam bir cephe bulacaksın.. Zor iş. (Derin bazı kesimlerin istediği ise, Ak Parti iktidarda bile olsa, koalisyonlu, parçalı bir hükümet olsun.. İstenen her karar alınamasın, parçalı bir yapı olsun…)
Fakat son seçimler, olaylar gösterdi ki; halkımız ucuz kahramanlıklara, kuru vaatlere pek prim vermiyor. Reality şovlar reyting yapıyor gibi gözükse de, insanlar daha pragmatik ve kendisine reel fayda getirecek adımlara bakıyor.
Çözüm istiyor… Problemleri, çıkmazları sıralayanlara, bunları dayatanlara değil, alternatif olanlara, bulanlara bakacak. Bakalım, bu feraset de kimlere nasip olacak?
Gökten üç elma düşmüş,
Bakalım kimlerin başına…?!
Newton’un başına düştü ve jetonu düştü, Yer Çekimi Yasası’nı buldu. Başına elma düşenler, bu gerçekleri idrak edebilecek mi… göreceğiz..
Lakin şov zamanındayız… Siyasiler, Uçan Adam Sabri gibi, kameraları görünce, kendisini tutamıyor işte..! (12.04.2011)
AV. RAMAZAN KERPETEN (www.kerpeten.biz , ramazan@kerpeten.biz )