Sorunun çözümü sebebin defedilmesine bağlıdır

xxx135

Darbeler ve çetelerle uğraşırken gerek ekonomik ve sosyal iç sorunlarımızı gerek Afganistan ve Irak gibi demokrasi ve özgürlük getirmek iddialarıyla işgal edilmiş olan kanayan yaralarımızı unutmuş görünüyoruz. Aslında unutmuş değiliz, unutmamız da mümkün değil. Çünkü, dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kardeşlerimizin sorununu unutmak demek kardeşimizin acısının bizi ilgilendirmez olması anlamına gelir ki bu da kardeşlik hukuku ile bağdaşmaz. Ne var ki kendi demokrasi mücadelemize öylesine yoğunlaştık ki meşguliyetimizden başımızı kaşımaya bile vakit bulamıyoruz.

Afganistan işgalinin gündeme geldiği ilk günlerde ABD'nin burada yeni bir Vietnam olayı yaşayabileceğine dikkat çekmiştim. Zaten işgalin hemen ardından medyaya intikal eden bir takım haberler de ABD askerlerinin Irak ve Afganistan'da Vietnam sendromuna yakalandıkları belirtiliyordu.

Afganistan ve Irak'ın işgali ABD'nin felaketinin adeta başlangıcını haber veriyordu. Çünkü, Irak ve Afganistan'ın işgalinin gerekçelerinin asılsız olduğu, sadece ABD istihbarat örgütlerinin uydurmasından öte gitmediğini tüm dünya kısa zamanda gördü. Ne Saddam'ın elinde iddia edildiği gibi nükleer silahlar vardı ne de kesinlikle Afganistan'da barındığı ileri sürülen Bin Ladin haberlerinin aslı çıkmıştı. Kısacası ABD ve yandaşları tüm dünyayı kandırmışlardı. İşte bu gerçeğin ortaya çıkması dünya kamuoyundaki ABD'ye desteği giderek zayıflattı. İşgale desteğin gerekçesi ortadan kalkınca pek çok ülke kendi kamuoyları önünde desteklerini sürdürmekte zorlanmaya başladılar. Bu sadece destekler açısından değil, ABD askerlerinin morallerinin de giderek zayıflamasını gündeme getirdi. Askerler Irak ve Afganistan'da savaşırken kendilerine sordukları, "Biz buralarda niçin savaşıyoruz?" sorusunun cevabını bulamadılar, buldukları cevaplar ise inandırıcı olmaktan çok uzaktı..

Uydudan yeryüzünde yürüyen karıncayı bile izlediklerini ileri sürenler giderek Irak'ta ve özellikle de Afganistan'da batağa saplanıyor, her gün çok sayıda kayıp veriyorlardı. Buna karşılık elde edilmiş bir şey yoktu. Afganistan'da Başkent Kabil'in dışında işgalcilerin hala hakimiyet kuramamış olmaları ister istemez askerlerinin direncini de kırıyordu. Kabil'de de tam hakimiyet kurabildiklerini söylemek mümkün değil. Çünkü Taliban istediği an Kabil'e saldırmakta işgal güçlerini vurabilmektedir.

Bu noktada Afganistan'da işgalcilerin direnişçilerin gücünü tam hesaplayamadığını, mücahitlerin Rus güçlerine verdiği dersi pek anlayamadıklarını söylemek gerekiyor. Çünkü, 30 yılı aşkın bir süreden beri adı ne olursa olsun Afganistan'da mücahitler işgalcilere karşı ülkelerini korumaktadırlar. Artık onların hayatlarını savaş oluşturmaktadır. Öylesine savaş ile iç içe olmuşlardır ki direniş güçleri için barış halinde yaşamak savaşmaktan daha zordur. Kısacası Afgan mücahitlerinin hayatı savaştan ibarettir. Sanıyorum Afganistan için esas sorun buradadır. Çünkü, birlik halinde Ruslara karşı uzun yıllar mücadele veren mücahitler Rusların kovulmasının ardından aynı beraberliği koruyamamış, iktidarı kavgasız bir şekilde aralarında paylaşmayı becerememişlerdir. Bu elbette onların iç sorunudur. Ancak, savaş halinde oluşturdukları birliğin karşısında Ruslar duramadığı gibi ABD ve yandaşlarının da durması mümkün değildir. Bu direniş kendini dünyanın jandarması ilan eden emperyalistlerin zevaline giden yolu açmıştır.

Elbette sömürgeciler bataklığa saplanırken boş durmuyorlar. Afganistan'ın yanında Pakistan'ı da karıştırıyor, tahrip ediyorlar. Bunu bazen doğrudan kendileri yapıyor bazen de maşalarını kullanıyorlar. Netice itibariyle Müslümanlar zarar görüyor, kaybediyor. Halbuki kendi iç sorunlarını aşmış özellikle de darbelerle yatıp kalkmaktan kurtulmuş bir Türkiye sadece kendisine atak yaptırmayacak tüm İslam dünyasının önünde rehber olabilecektir. İslam dünyasını harekete geçirebilecek İslam dünyasındaki işgalci güçleri çekilmeye zorlayabilecektir. Sanıyorum uzunca bir süreden beri uğraşıp durduğumuz darbe palanları ve çeteler olayını bu yönden de değerlendirmek gerekiyor.

ABD ve yandaşları önce bir sorun uyduruyorlar sonra da o sorunu gidermek(!) bahanesiyle İslam dünyasını birbirine düşürüyor, işgal ediyorlar. Yani şu anda özellikle İslam dünyasında sorun gibi takdim edilen tüm meselelerin kaynağı ABD ve yandaşlarıdır. Bu yandaşların sökülüp atılması tüm meselelerin olmasa bile önemli bir bölümünün çözümünü getirecektir. Yani öncelikli olarak sorunu söküp atmak gerekiyor. Sorunun sahipleri sorunu çözemezler. Çözecek olsalar zaten baştan sorun uydurmazlar.