SONA ersin artık tümünden bu komedi!.. Yok laikliğe aykırıymış, yok kadın haklarıymış, yok şöyleymiş, yok böyleymiş... Evet bırakın artık bu yuvarlak lafları ve bütün medenî ülkelerde olduğu gibi Türkiyeli Müslüman kadınlara ve kızlara kıyafet hürriyetini bütünüyle verin, onların temel insan haklarını bütünüyle tanıyın.
İngiltere'de böyle bir yasak var mı? İsveç'te, Norveç'te, Avusturya'da, öteki medenî ülkelerde başörtüsü yasağı var mı?Sadece Fransa'da devlet liselerinde başörtüsü birkaç yıldan beri yasak. Bu yasak insan haklarına ve eşitlik ilkesine aykırıdır. Öteki Avrupa Birliği ülkelerinde böyle bir yasak var mı? Rusya'da var mı, Yunanistan'da var mı, ABD'de var mı?
Şu yaygaracılara bakınız: Müslümanlara başörtüsü hürriyeti tanınırsa ülke İran'a, Arabistan'a, Malezya'ya dönermiş...Ne utanmazca bir hezeyandır bu. Başörtüsü yasağı kalkarsa Türkiye İngiltere'ye, Almanya'ya, İsveç'e, Norveç'e, İsviçre'ye, diğer medenî ve demokrat ülkelere benzeyecektir.
İslam'da tesettür vardır, farz-ı 'ayndır; Kur'anla, Sünnetle, icmâ-i ümmetle sâbittir.
Sabataycılar, Kriptolar, dinsizler tesettüre karşıymışlar. Olabilir... Onlar istemiyor diye çoğunluğu oluşturan Müslümanların insan hakları hep böyle çiğnenecek mi?
Demokrasi falan diye vır vır edip durmayın, yapın bir referandum, halka sorun. Başörtüsü İngiltere'de olduğu gibi serbest bırakılsın mı? Halk çoğunluğu elbette bırakılsın diyecektir.
Sayın Müslüman politikacılar!.. Cesur olun biraz.
Siz, partilerini dinlerinin üzerinde gören bazı Müslümanlar!.. Siz de biraz dengeli olun ve baskı yapın.
Artık sona ersin bu rezalet... Türkiye İran'a, Arabistan'a dönmesin; İngiltere'ye, Norveç'e, İsveç'e dönsün...
Müslüman öğretmenler tesettürlü olarak hizmet edebilsin.
Müslüman hukukçular (avukatlar, hakimler, savcılar) başörtüsü ile vazifelerini yapabilsin.
Bütün kadın memurlar başörtülü olarak çalışabilsin.
Müslüman kadın doktorlar da...
En önemlisi dindar kadın milletvekilleri Meclis'e başörtülü olarak girebilsin.
Bitsin artık bu insan hakları ihlalleri.
Açıklarla kapalılar eşit olsun.
Çoğunluğun hakları tanınsın.
* (İkinci yazı)
İslamNedir?
İnsan soruyor: Ben kimim?.. Varım, varolmak ne demektir?.. Yaşıyorum, doğum tarihim belli, mutlaka öleceğim ama ölüm tarihim belli değil?.. Doğmak benim elimde değil, ölmemek de... Üzerinde yaşadığım dünyanın mahiyeti nedir?.. Hayat ne demektir?..Ben kendi kendimi yaratamayacağıma göre benim ve diğer bütün yaratıkların bir Yaratanı var; O beni niçin yaratmış? O'nu nasıl tanıyabilirim? Varlığımın amacı nedir? Öldükten sonra ne olacağım?.. Hayatımda yaptıklarımdan, iyilik ve kötülüklerimden dolayı hesap verecek miyim?.. Sorumluluklarım, vazifelerim var mıdır?.. Nasıl bir hayat sürmeliyim?.. İyilik nedir, kötülük nedir?.. İyi insan kimdir, kötü insan kimdir?.. Mutluluk nedir?.. Doğru inançlar, doğru düşünceler, doğru hareketler hangileridir?..Dünya hayatı bir sınav mıdır, bu sınavda başarılı olmak için nelere inanmalıyım, neler yapmalıyım, neler yapmamalıyım, nasıl bir hayat sürmeliyim?..
Bu sorulara binlerce yıldan beri insanlar cevaplar arıyor. Dinler, ideolojiler, felsefî sistemler bunlara cevap vermeye çalışıyor. İslam dini yukarıda zikr edilen bütün bu sorulara ve benzerlerine en doğru cevapları veren din ve sistemdir. İslam dininin bütünü doğrudur. Onda hiçbir yanlış ve eksiklik yoktur.Çünkü o, âlemlerin Yaratıcısı olan Allah'ın, kulu ve Resûlü olan Hz. Muhammed'e (Salat ve selam olsun ona) vahiy yoluyla gönderdiği ilahi din ve nizamdır.
İslam'dan başka hiçbir din, hiçbir ideoloji, hiçbir felsefî sistem bu soruların bütününe doğru ve isabetli cevap verememiştir. Hz. Muhammed'den önce gönderilmiş olan hak Peygamberlerin (Selam olsun onlara) kitaplar ve dinler tahrife uğramıştır. (Değiştirilmiş, bozulmuştur).
İslam dininin inançlara, ibadetlere (Allah'a kulluk etmeye), dünya işlerine (muamelât), suç işleyen kötülere dünyada verilecek cezalara (ukubat), ahlaka dair hükümleri vardır. Müslümanların bunları doğru olarak öğrenmeleri, bilmeleri, hayata uygulamaları; Müslüman olmayan insanların da bilgi edinmek, haberdar olmak için incelemeleri gerekir.
Bu bilgilerin özetine ilmihal denir. Bunları öğrenmek kadın erkek her Müslümana farzdır.
İslam sadece vicdanları ilgilendiren dar ve kapalı bir din değildir; bir dünya nizamıdır, insanın ve dünyanın boyutlarına uygun fıtrî ve düzgün bir medeniyettir.
Kendi yararına ve zararına olan şeyleri bilmek isteyen herkesİslam'ın temel bilgi ve hükümlerini öğrenmelidir.
(Üçüncü yazı)
Sultan Ahmet Meydanı'nda Mahşerî Kalabalık
(Bu yazıyı Ramazan'da yazmıştım)
İFTARDAN önce ve sonra, ta gece yarılarına kadar Sultanahmet meydanını görmelisiniz. Bir mahşer kalabalığı. Çimenlerin çiçeklerin üzerine oturmuş yemek yiyen, çay içen, sohbet eden, vakit öldüren binlerce aile. Koşuşan çocuklar, salınan kadınlar, kapalılar, açık saçıklar, herkesin arasında öpüşüp kokuşanlar. Bir direğe projektör gibi keskin bir ışık koymuşlar, huzmesine baktım toz duman...
Bu kalabalık içinde güçlükle yol alarak tramvay durağına gittim.Caddedeki yeme içme dükkanları, yaya kaldırımlarına Belediyenin himmetiyle masalar koymuşlar, yiyenin içenin, gülüşenin haddi hesabı yok. Müslümanlıkta herkesin arasında sokakta meydanda yemek içmek iyi görünmez.Usûl-hadîs ilminde geçer, açıkta halkın içinde yemek yiyenlerin rivayet ettikleri hadîsler kabul edilmez. Çünkü böyle bir şey mürüvvetsizliktir.
Beyazıt'a gideceğim, tramvay durağında bir sıraya oturmuş bekliyorum. Yanıma bir genç ile bir kız oturdu. Yılışık yılışık öpüşmeye başladılar. Lâ havle çekip kalktım başka yerde ayakta bekledim. Hiç terbiye, edep, utanma, hayâ kalmamış.
Beyazıt'a geldim, yatsı ezanı okundu. Bari farzı camide kılayım dedim, içeriye girdim.Etraftaki büyük kalabalığa rağmen caminin ancak yarısı dolmuştu.