Son dalganın anlamı

xxx78

Dün bütün gün bizler de sizler gibi 'Ergenekon operasyonunda yeni dalga' olarak duyurulan gözaltıları izledik. Kuvvet komutanlığı yapmış bazı emekli orgenerallerin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı konumuna yükselmiş bir hukukçunun, eski bir YÖK Başkanının, bazı yazarların, Emniyet mensuplarının ve halen silâh altında bulunan bazı subayların da aralarında yer aldığı toplam 37 kişi son operasyonun hedefiydi.

Vaktiyle işgal ettikleri makamlar sebebiyle isimleri kamuoyu tarafından iyi bilinen insanlar bunlar...

Böyle ortamlarda “Ne oluyoruz?” diye sorulması doğaldır.

Aslında yeni ve şaşırtıcı bir durum söz konusu değil. Şaşırtıcı olan, operasyonun, 'Ergenekon' davası kapsamında gerçekleştirilmesidir. Dün gözaltına alınan kişiler ile halen davaları görülmekte olanlar arasında ilk bakışta fazla bir irtibat var gibi gelmiyor. Sanki yargı tarafından açılacak daha farklı bir davanın operasyonu ile karşı karşıyayız.

'Ergenekon' operasyonunu yürüten savcılar yeni elde ettikleri belge ve bulgulara bakarak 'Ergenekon' davasının genişletilmesine ve bunun da şimdi yapılmasına da karar vermiş olabilir.

'Ergenekon' örgütüyle ilgili yargı süreci başladığında gözaltına alınıp tutuklananlara bakılarak, “Bunlar mı ülkede darbe yapacaklardı?” biçiminde küçümseyici sorular soranlar olmuştu. Birkaç düşük rütbeli emekli asker, bir-iki akademisyen ve yazar, beş-on kabadayıdan ibaret bir 'gizli örgüt' seçimle işbaşına gelmiş iktidarı devirmeye çalışmakla suçlanınca, bu tür sorular kaçınılmaz olur.

Daha önce tutuklanan iki emekli orgeneral ile bazı ismi fazla duyulmuş kişilerle ilgili suçlamaların savcıların hazırladığı çok sayfalı iddianamede yer almaması da en kafa karıştıran noktalardan biriydi.

Son dalga, kafa karışıklığını giderebilecek yeni bir iddianame hazırlığıyla ilgili olabilir. Yeni iddianame daha önce tutuklananlar ile şimdi gözaltına alınanlar arasında kuracağı irtibatla 'Ergenekon' örgütüne şimdiye kadar bilinenlerin ötesinde yeni bir görüntü kazandırabilir.

Hoşumuza gitmese de kabullenmek zorunda olduğumuz çıplak gerçek şu: Türkiye'yi demokrasisine sürekli müdahale edilebilen 'çağdışı' bir ülke görünümünden uzaklaştırıp hukukun üstünlüğü ilkesinin herkese uygulandığı demokratik bir 'çağdaş' ülke görünümüne eriştirmek için böyle bir sürecin yaşanması gerekiyor... Mahkeme sonunda açıklanacak karar hangi yönde çıkarsa çıksın, sırf bu davanın görülüyor olması bile, demokrasimizi güçlendiriyor.

Darbeye zemin hazırlamak üzere örgütlenmiş olanlar ile darbe sürecinde yer alanlar arasında kurulabilecek irtibat “Bunlar mı darbe yapacaklardı?” sorusuna cevap teşkil edecektir.

Şimdiden kimseyi mahkum etmek gibi bir niyetimiz yok; dün gözaltına alınanları savcılık veya mahkeme salıverebilir, ya da tutuklanmaları yönünde karar çıksa bile, yargılananlar, yargılama süreci sonunda beraat edebilirler...

Geçmişte gerektiğinde idareye el koymak üzere oluşturulmuş benzer örgütleri yargılayan ülkelerde, yargı süreci, kamuoyunun başka türlü asla öğrenemeyeceği gerçekleri ortaya çıkarmaya yaramıştı. Bizde de 'şüpheli' konumundakilerin mahkemede verdikleri ifadeler ve çapraz sorguda anlattıkları dikkatle incelendiğinde, 'Ergenekon' davasının hayli aydınlatıcı bir süreç olacağı şimdiden belli. İleride son derece ilginç başka ifşaatlarla da karşılaşabiliriz.

Hemen tepki vermek yerine yargıya güvensek daha iyi olacak.