Sokağa çocukları tek başına çıkarmayı bırakalım, çocuklarımız ile sokağa çıkmaya utanır olduk. Kişilerin kişisel hayatlarına müdahale etmek benim en son yapacağım davranış şekliydi. Görüyorum ki şu an en büyük ilkem olacak gibi.
Nasıldık, nasıl olduk, nasıl olacağız?
İçin de bulunduğumuz hayatı ne kadarını idrak ettik ve idrak ettirdik?
Kimler bizlerden razı, biz kimlerden razı kaldık?
Şükrümüz, şikâyetlerimizden fazla mı?
Hayatın neresini yaşıyoruz veya yaşadığımızı sanıyoruz?
Kelimelerin ne kadarını kullanıyor ne kadarını fuzuli zaman ile birlikte harcıyoruz?
Bu soruların hepsini çocuklarım ile dışarı çıktığım da kendime soruyorum. Elim de olsa da gördüğüm hatalar doğrultusun da insanlara bunları yüksek ses ile sorsam.
Bir seferin de dayanamayıp sordum genç kızlardan oluşan bir topluluğa…
Yaşları 14-15 yaş aralıkların da olan beş genç kızın kendi araların da yüksek ses ile birbirlerine küfürlü hitapları doğrultusun da dayanamayıp sorduğum sorulardı.
“Şimdi kızlar bu sözler sizin gibi hanımefendilere hiç yakışıyor mu? Bakın sizden küçük çocuklarım etkileniyor. Sizlerin bu söylemlerini duydular hoş bir şey mi?” Diye sordum.
Kızlarda ki mahcubiyet beni memnun etti. Özür dilediler, yaptıkları için mahcubiyetlerini farklı ifadeler ile birbirleri üzerlerine attılar. Benim amacım hatalıyı bulmak değildi. Kullanılan çirkin kelimelerin erkek ve kadına yakışmamasıydı.
Görüyorum ki minicik çocuklarımız çirkin kelimelerin esiri altın da önce temiz kelimelerimizi aldılar, sonra karakterimizi ve sonra bedenlerimizi.
Sırası ile olmadı mı?
Birbirimize karşı kullandığımız hitap kelimelerimiz yok oldu, sonra insanlar laçkalaştı kendi için de yok oldu. Bedenlere baktığım vakit kadın erkek karıştı. Kimliklerimizi yok etme derdindeler ve sonra…
İleriyi görememek veya görmek istememek şu an ailelerin yaptıkları. Ben artık ailelerin bir silkelenmesini istiyorum. Herkesin evlat sahibi olmasını istemiyorum, eğitimden sürekli ailelerin geçmesini istiyorum. Okullar da sürekli aileler adına seminerler yapılmasını isterim. Çocuklarım okul arkadaşlarından ailede işitmedikleri küfürleri duyuyor daha sonra bana anlattıkların da ben çocukları onlar söylemiş gibi çıkışıyorum. Kullanılan her türlü kelimenin dudaklarına yakışmadığı, kalplerin de sızlama yapacağını söylüyorum.
Kullanılan çirkin sözler kalpte sızlama yapmıyorsa, ruha işlemiştir o zaman işler zordur. Ruha geçmeden kurtarın o çocukları.
Kimliğini koruyamayan gençler adına, Türkiye’nin geleceği adına, içine çekilmesi planlanan alçak düşünceler adına, bu olayın üzerine artık düşülmesini isterim. Aileler her gün ama her gün için de bulunduğu dinin kitabını çocuklarını okumuş olsa yeterli olacak. Adalet, ahlak bu kadar çökmez. Şu bir gerçek ki kimse kendi kitabını okumuyor yahut okutmaktan korkutuluyor.
Çocuğuma baş edemiyorum, çocuğum beni dinlemiyor! Çocuğunuz aileyi ve çevreyi takip ediyor. İçin de bulunduğu ortama en çabuk ayak uyduran çocuklardır. Onlar en iyi kayıt cihazı ve taklit yeteneğine sahip aktörlerdir. Sizler de ilerleyen zamanlar da o aktörlerin en iyi seyircileri oluyorsunuz.
İyi bir film izlemek istiyorsanız, çocuklarınıza sahip çıkın!
Bir insanın lisanı, özel hayatını en iyi özetleyen gerçeklerdir. Lisanını temiz tutan toplum olmak için öncelikle çocuklarımızı, gençlerimizi eğitmeliyiz. Çirkinliklerden uzak saf, temiz bir hayatın için de yaşamalarına müsaade etmemiz gerek. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek ve kulak arkası demek bir vakit sizin de kapınızı çalması anlamına gelir. Dışarda her zaman telkinler devam ederse eğer evlatlarımız aile dışında da eğitileceği kanaatindeyim. Uygun dil ve üslup ile onları incitmeden yaptıkları hataları iyi düşünmelerine fırsat verin vesselam..