Soğukkanlı Bir Tabip Gibi Davran Kendine

Uğur CANBOLAT

ÖFKELİYDİ.

Bu hâli sadece çevresiyle olan ilişkisiyle sınırlı değildi. Kendisine de her daim böyleydi.

Hırsı kabardığı zaman ne yana taşacağı belli olmazdı.

Yakar, yıkar, devirirdi.

Kısa bir süre sonra öfkesi diner, durulurdu. Hatta büyük bir pişmanlık hissettiği de fark edilirdi, zira uzun süren sessizliklere gömülürdü.

Çevresinde sevilirdi aslında. “Özü çok iyi, içi temiz ama şu taşkınlığı olmasa” denilirdi.

İşin esasına bakılırsa küçüklüğünden itibaren gördüğü, bildiği buydu. Babası da sesini yükselterek çözerdi her problemi. Yanlış olan şu ki, babası kendisinden çekinilerek takınılan tavrı korkuya bağlı bir uzak duruş olarak değil saygı şeklinde yorumlardı. Bundan memnuniyet duyar övünürdü.

Büyüdüğü ortam açısından bakıldığında bu öğrenilmiş bir davranıştı.

Devir kısmen de olsa değiştiğinden babasına gösterilen saygı kılığına girmiş korkudan uzak durulan davranışı kendisi görmediğinden, yani sürekli eleştirildiğinden bu durum kendisini daha da öfkelendiriyordu.

Sonbaharda dökülüp dalından uzaklaşan yapraklar gibi çevresinde değer verip saydığı herkes gitmişti. Ailesi de artık uzak duruyordu. Tecrit edilmiş hissediyordu kendisini.

Çözüm aramaktan başka çare kalmamıştı gecikmiş olsa da.

Fikrine, düşünüşüne değer verdiği bir baba ahbabı vardı küçüklüğünden hatırladığı. Ona giderek durumu açtı. Sadra şifa cümleler bekliyor, desteklenmeyi umuyor, haklı çıkmayı istiyordu.

“Soğukkanlı bir tabip gibi yaklaşmalısın” önerisi geldi.

“Nasıl” diye sordu?

“Bir hekim karar vermeden önce hastası ile ilgili tüm verileri önüne kayar. Soğukkanlıdır, sakindir. Elde olan doneler üzerinde sağlıklı bir değerlendirme yapar. Hiçbir şeyi göz ardı etmez. Öncesinden kendini koşullandırdığı durumlar söz konusu değildir. Kararını tarafsız bir gözle verir. Kâr, zarar analizi yaparak bir tedavi planı belirler. Bunu başarmalısın. Kendine de başkalarına da bu anlayışla yaklaşmalısın.”

Duyduğu sözler bunlardı.

Teşekkür ederek ayrıldı yanında. Dilinden “Soğukkanlı bir tabip gibi” cümlesi düşmedi günlerce.

Bütün mesele buydu demek ki…

Kayıplarının kök nedenini bulmuştu. Geriye bunu nasıl uygulaması gerektiği kalmıştı.

Dalından kopan dostlarını tekrar kazanabilir miydi bu belli değildi ama yine de doğru insan olma niyetini değiştirmeyecekti.

Kendisi için yapacaktı bunu öncelikle.

Yaptı da.

Uzunca bir gayret sonrasında içindeki cevheri parlattı. Zuhura çıkardı.

Bambaşka bir insan oldu.

Eskisini artık kendisi bile tanıyamıyordu.

Meğer ne çok eziyet etmişti çevresine ve kendisine.

O günden sonra kendisine akıl danışan herkese ilkin bu cümleyi söyler oldu.

“Soğukkanlı bir tabip gibi…”

05.03.2020

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.