SİZ kendinize aydın, ilerici, çağdaş, uygar diyorsunuz ama siz bin türlü kötülük içindesiniz. Bunların birkaçını sayayım:
(1) Siz yalan söylüyorsunuz... (2) Halkı aldatıyorsunuz... (3) Siz dolaylı şekilde hırsızlık yapıyorsunuz... (4) Siz çoğunluğun temel hak ve hürriyetlerini devamlı olarak ihlal ediyorsunuz... (5) Siz, evrensel bir değer olmayan laikliği bahane ederek çoğunluğun din, inanç, inandığı gibi yaşamak hak ve hürriyetlerini kısıtlıyorsunuz... (6) Siz çoğunluğu oluşturan Müslümanları ikinci sınıf vatandaş, zenci, parya olarak görüyorsunuz... (7) Siz Yahudilerin cumartesi günü, Hıristiyanların Pazar günü hafta tatili yapmalarını çok normal görüyorsunuz ama Müslümanların Cuma tatili yapmasını kabul etmiyorsunuz... (8) Siz Türkçenin Grek, Ermeni, İbrani, Kiril ve başka alfabelerle yazılıp basılmasını suç olarak görmüyorsunuz ama İslam-Kur'an yazısıyla Türkçe yayın yapılmasını gericilik olarak görüyorsunuz... (9) Siz Mason localarında ayin yapılmasını doğru buluyorsunuz ama Müslümanların tekkelerde zikrullah yapmasını doğru bulmuyor ve engelliyorsunuz... (10) Siz demokrasi diyorsunuz ama bütün demokrat ülkelerde geçerli olan hak ve hürriyetleri Müslümanlara vermemekte direniyorsunuz... (11) Siz demokrasiyle, evrensel insan haklarıyla, milli kimlik ve kültürle bağdaşmayan ve uyuşmayan bir ideolojiyi on milyonlarca Müslümana empoze ediyorsunuz... (12) Siz alavere dalavere milli gelirin yüzde altmışını devşiriyorsunuz... (13) Siz adaletli değilsiniz... (14) Sizde insaf ve vicdan yok... (15) Siz sosyal barışı ve uzlaşmayı istemiyorsunuz... (16) Siz, "Böl, parçala ve hükm et" ilkesini ana prensip edinmişsiniz... (17) Siz ülkemizin yüzde yüz yerli ve milli bir otomotiv sanayine sahip olmasını kasıtlı olarak engellediniz... (18) "Biz bu ülkeyi kısa zamanda çok kalkındırdık..." edebiyatınız palavradan, kocaman bir yalandan ibarettir. Türkiye bir Japonya, bir Güney Kore, bir Tayvan olabilirdi, sizin yüzünüzden olamadı... (19) Siz halkı cahil bıraktınız... (20) Siz halkı hor gördünüz... (21) Siz hak din İslam'ı en büyük tehdit ve tehlike olarak gördünüz ve gösterdiniz... (22) Siz nice masum vatandaşı inançlarından, fikirlerinden, görüş ve tenkitlerinden dolayı astınız, zindanlara attınız... (23) Siz milli kimlik ve kültürü yıkmak için her kötülüğü, sabotajı, hıyaneti yaptınız...
Sizde hoşgörü yok. Olsaydı, çoğunluğu oluşturan Müslümanlara bu kadar düşmanlık yapmazdınız.
Adalet, insaf, hoşgörü, çoğulculuk, medenilik, insanlık bakımından siz gerçek Müslümanların çok gerisindesiniz.
*(İkinci yazı)
Fazlurrahmancılık Bozuk Fırkası
FAZLURRAHMANCILIK Ehl-i Sünnet ve cemaat dışı, hatta İslam dışı bir cereyandır. Kur'anın 300 küsur muhkem (kesin) hükmünü inkar etmekte, bunlar tarihseldir, bu devirde geçerli değildir demektedir. Yine sahih hadislerin bir kısmını da inkar etmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığının dini bölümlerinde Fazlurrahman bozuk fırkasına mensup ilahiyatçı çalıştırılması doğru değildir.
Fazlurrahmancı bir imamın arkasında kılınan namaz sahih olmaz. Niçin?
(1) Bin kadar Pakistan uleması, fukahası, müftüsü Fazlurrahman denilen adamın dinden çıkmış olduğuna dair fetva vermiştir. (2) Muhkem/kesin Kur'an ayetlerini inkar eden dinden çıkar. (3) Sahih ve mütevatir hadislerdeki hükümleri inkar eden yine dinden çıkar.
Medreseler kapatıldıktan sonra halkımızın büyük bir kısmı din kültürü konusunda cahil kalmıştır. Maalesef bunları aldatmak çok kolaydır. Fazlurrahmancılar taqiyye yapmakta ve Müslümanları aldatmaktadır. Onlara karşı halkın imanını korumak ve kurtarmak Sünni ulema ve fukaha üzerine vazifedir, borçtur. Bu vazifeyi yapmazlarsa Hak katında sorumlu olacaklardır.
Kur'an'daki ve Sünnetteki kesin hükümler Kıyamet'e kadar baqidir, asla değişmezler ve değiştirilemezler.
Bugün Türkiye'de Müslümanlığı tehdit eden iki bozuk cereyandan biri Dinlerarası Diyalog, diğeri Fazlurrahmancılıktır.
Yeterli din kültürüne sahip olmayan Müslüman halkı bu iki bozuk cereyana karşı etkili ve yeterli şekilde uyarmak ve aydınlatmak gerekmektedir.
(1) Allah katında tek hak, geçerli, makbul din İslam'dır. (2) Hz. Muhammed'in daveti kendisine ulaştıktan sonra İslam'ı inkar ve tekzib edenler ehl-i necat ve ehl-i Cennet değildir. (3) Zamanımızda bir tek ibrahimi din vardır, o da İslam'dır. (4) Kur'an öncelikle Yahudileri ve Hıristiyanları imana ve İslam'a çağırmaktadır. (5) İslam'ın tek hak din olduğu zaruriyet-i diniyedendir. Bunu inkar eden daire-i İslam ve daire-i iman dışına çıkmış olur.
*(Üçüncü yazı)
İki Alim Bir Alimden Hayırlıdır
KÜLTÜRLÜ ve edib Araplar "İki alim, bir alimden hayırlıdır" derler. Bu veciz ve hikmetli söz dikkatimizi istişarenin önemine çeker.
Müslümanlar ihtilaflı dini konularda cumhur-i ulemaya tabi olmalıdır.
Cumhur-i ulemanın bazı görüşlerini dikkatinize sunmak isterim:
(1) Her Müslüman dini hayata tatbik için bir fıkıh mezhebine tabi olmalıdır. (2) Mezhepsizlik büyük bir fitne ve bid'attir. (3) Telfik-i mezahib bozuk bir metottur. Dini oyuncak etmek demektir. (4) Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. (5) Allah zamandan, mekandan, cisimden, suretten, sağdan soldan, inmek ve çıkmaktan, insanlar gibi eli, ayağı, yüzü olmaktan münezzehtir. Ehl-i Sünnet uleması böyle inançların sapıklık olduğunu beyan etmiştir. (6) Şer'i tesettür farzdır. (7) Hür ve mukim erkeklerin farz namazlarını (şer'i bir özürleri olmadıkça) cemaatle kılmaları bazı mezheplere göre farz, Hanefi mezhebine göre sabah namazının sünnetinden daha kuvvetli ve vacibe yakın bir sünnet-i müekkededir. Farz namazları münferid kılmak musallinin keyfine ve ihtiyarına bırakılmış değildir, mecburidir.
Zamanımızda alet ilimlerini ve 'ali ilimleri ehliyetli üstadlardan okuyup icazet almamış birtakım heveskarlar, Türkçe tercüme, meal ve tefsirleri okuyarak ictihad yapmaya yelteniyor. Bunlar dall ve mudil (sapıtmış ve sapıttıran) kimselerdir. Bunları dinleyen, bunlara inanlar imanlarını kaybedebilir.
Peygamberimizin 1400 yıl önceden haber verdiği gibi Müslümanlar bir sürü bozuk fırkaya ayrılmıştır. Dini konularda sapıtmaktan, şaşmaktan, ayağı kaymaktan kurtulmak için her mü'min ehliyetli ve icazetli ulema ve fukahaya tabi olmalıdır.
Cumhur-i ulema yolundan ve dairesinden çıkanlar, sürüden ayrılmış koyunlardır ve akıbet kurtlara yem olurlar.