Siyasilere konuşma yasağı

xxx78

Bir gün böyle bir temennide bulunacağım hiç aklıma gelmezdi, ama şartlar beni buna zorluyor: Ülkenin son 30 yılına damgasını vurmuş anlamsız yasağın gerçekten sona ermesi için siyasilerin susması gerekiyor; özellikle de yasağın kalkmasını arzu eden siyasilerin...

Anlamsız ve yaralayıcı olduğu hemen herkes tarafından idrak edildiği halde yasağın bugüne kadar sürmesi işin içine siyasetin karışması ve her dönemde siyasi çekişme konusu haline getirilmesi yüzünden... Yoksa ne zaman ANAP'lılar veya DYP'liler veya AKP'liler ve MHP'liler yasağı sona erdirmek üzere hamle yapsalar, Bülent Ecevit'ten Erdal İnönü ve Deniz Baykal'a kadar aklı başında, görmüş geçirmiş insan neden yasağın kalkmasına karşı çıksın?

Bizdeki siyasi anlayış rakibin hamlesinin kendisinden bir şeyler götürme amaçlı olduğunu kabul eder; 'sağ-sol ikilemi' eski ağırlığını bizde hâlâ sürdürüyorsa bir sebebi de budur. Bugüne kadar 'sağ' partiler yasağa karşı oldular, 'sol' partiler de bu duruma bakıp yasaktan yana tavır almayı görev bildiler. İlk kez bir 'sol' parti, halkoylaması kampanyası sırasında verdiği "Bu sorunu biz çözeriz" vaadini tutma çabasında; lütfen bu görüntüyü zedeleyecek bir çıkış yapmayalım.

Desteklemek için bile olsa...

Özellikle de desteklemek için... Çünkü karşı taraftan birinin tavra sahip çıkması, yıllardır 'sağ-sol ikilemi' ile zedelenmiş zihinleri uyarma etkisi yapıyor.

Son 30 yıl boyunca süren mağduriyetlerin giderilmesi veya azaltılması yolunda gösterilen siyasi çabaların yakın bir tanığıyım; gözlemlerim, siyasetin bu sorunu çözmede fazla bir rol oynayamadığını bana öğretti. Siyasetçiler yapabileceklerinin azamisini yaptılar, yasalar çıkardılar, açılan davalara taraf oldular, konuyu sıcak ve gündemde tuttular... Bazılarının konuya değinirken gözlerinden akan yaşlara da tanık oldum.

Tavır aldılar, savundular, hatta ağladılar, ama sorunu çözmeye güçleri yetmedi.

Bugün gelinen nokta, mağduriyetlerini bir 'özgürlük madalyası' gibi başlarında taşıyan gençkızların hakedilmiş bir gururla sürdürdükleri sabırlarının ve hiç tükenmemiş hak mücadelelerinin sonucudur. Davalarını siyasetten uzak tutmayı ve kendilerini toplumun bütününden soyutlamamayı bildiler. Önyargılı bir avuç insan dışında toplumun bütünü, onlar gibi düşünüp yaşamayanlar dahil, başörtülü kızlara hak verdi.

Onları 'ikna' için kurulan odaların pek etkisi olmadı, ancak hak mücadelesini hangi zeminde sürdüreceğini çok iyi bilmiş gençler toplumun genelini ikna edebildi.

Keşke CHP yönetimi bunu farkedip kendilerine çok geniş ufuklar açabilecek bu yeni hamlelerinde siyasi rakiplerini değil de konunun gerçek sahibi olan toplum kesimini muhatap alsa. "Başörtüsü yasağı kalksın" dedikten sonra bunun sınırlarını Ak Parti veya hükümetle yürütülecek bir pazarlığa bağlamaya çalışmanın ne yararı var?

Hamleyle kazanılanı pazarlık hevesine kapılıp rakibiyle paylaşmak siyaseten hiç de akıllıca görünmüyor.

CHP konuyu 'özgürlükler' bağlamında değerlendirerek yasağın kalkmasından yana olduğunu ilân ettikten sonra, işi pazarlıkla elde edilecek bir uzlaşı yasasına dönüştürme peşinde. Yasaya ne gerek var? Hamlelerinin 'özgürlükler' bağlamında düşünülüp hayata geçirildiğini kimselere kolay anlatamazlar. Hakkı teslim etmeli CHP ve özgürlükçü yeni tavrını içselleştirdiğini belli etmeli.

Gelişmenin Ak Parti'de siyaset yapanları da sevindirdiği belli. Hepimiz seviniyoruz. "Acaba bu defa da sevincimiz kursağımızda kalır mı?" endişesini bir türlü içimizden atamadan...

Ne olursunuz, bu fırsat bu defa kaçmasın, olur mu?