Topluma hizmet etmek için siyasete girmek pahalı bir yöntem. Siyaset yapmak, siyasete atılmak hatta siyaset sahnesinde kalmak oldukça zor bir iş. Hele yeni parti kuracak siyasetçiler ve siyasi hareketler için çok daha meşakkatli.
Ya bol paran olacak ya da bol para bulacaksın. Bu paranın kaynağı temiz olacak. Aksi taktirde kirli para verenler kirli siyaset yapmanı isterler, yaptığın siyasetin anlamı kalmaz. Siyaset kurumunda etkin olmak istiyorsan; Kamuoyunda iyi bir imajın, yüksek kredin ve bilinirliğin olacak. Geçmişin temiz olacak, zikzakların az hatta hiç olmayacak.
Uluslararası güçlerin desteği kuşkuyla karşılanır, ancak olması gerekir. Türkiye kenar değil merkez ülkedir. Onun için mutlaka başta İslam ülkeleri, Türk dünyası, Balkan ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanında seni tanıyanlar ve olumlu bakan merkezler olacak. Dünyanın belli başlı sivil toplum kuruluşlarıyla diyalog içinde bulunacaksın.
Siyasal duruşun, söylemlerin, ilişkilerin toplumun en az yüzde 70’i tarafından sempatiyle karşılanacak, sıcak bulunacak. Toplumun siyasal tercihleri içinde ya birinci ya da ikinci sırada yer alacaksın.
Siyasette başarı için gereken bu ve benzeri şartları çoğaltmak mümkün. Ancak, tamamını bu yazıya sığdırmak mümkün değil. Saadet Partisi’nden ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmalarına başlayan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’ta bu şartların çoğu var. Bilemediğimiz tek husus mali açıdan yeterli gücünün ya da desteğinin olup olmadığıdır. Eğer yoksa siyaset yapması gerçekten zor. Eğer piyasadan para sağlanacaksa işaret ettiğim gibi mali kaynakları ve destekleri temiz olmalı, halk kaynaklı bir mali destek sağlamalı. Kaynağı belli olmayan paralara asla tenezzül edilmemeli. Bu kısa girişten sonra gelelim Numan Kurtulmuş’lu siyasi seçeneklere:
SEÇENEK BİR:Gerçi artık uygulama imkanı olmayan bir seçenek ama yine de paylaşmakta fayda var. Sayın Kurtulmuş’un sonuna kadar Saadet Partisi içinde kalarak siyasi mücadele vermesi gerektiğini düşünenlerdenim. Saadet Partisi’nin Olağanüstü Genel Kurulu’nda aday olmalıydı, mücadele etmeliydi. Topluma mücadeleci bir lider olduğu mesajını bu yolla vermeliydi. Bu anlamda mücadeleyi erken bıraktığını düşünüyorum. Sayın Kurtulmuş ve ekibi ayrılmayı önceden planlamış görüntüsü verdi. Allah uzun ömür versin Sayın Erbakan Hoca’nın sağlığında bu formülün yakın gelecek açısından uygulanma şansı artık kalmadı.
SEÇENEK İKİ: İmkansıza doğru koşan, ancak benim yine olması gerektiğini düşündüğüm diğer formül ise şöyle: Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başta referandum sürecinde karşılıksız muhteşem çıkışlar yapan Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, BBP Genel Başkanı Sayın Yalçın Topçu ve DP eski Genel Başkanı Sayın Süleyman Soylu’yu partisine davet etmeli. Referandumun yıldızları diyebileceğim Sayın Kurtulmuş, Soylu ve Topçu’nun Ak Parti listelerinden aday olması halinde Ak Parti 2011 seçimlerinde anayasayı tek başına değiştirecek parlamento çoğunluğunu elde edebilir. Bu seçenekte can alıcı soru: Talep mi davet mi gelmeli? Daha açık ifade etmek gerekirse Sayın Erdoğan gel mi demeli, yoksa bu üç lider Sayın Erdoğan’a bizi gör mü demeli?
SEÇENEK ÜÇ: Sayın Numan Kurtulmuş, siyasi partisini kurar. 2011 yılı Haziran ayında yapılacak genel seçimde siyasi yarışa katılır.
Ak Parti ile CHP arasındaki sert yarıştan dolayı Sayın Numan Kurtulmuş’un partisi barajı aşamaz. Ancak, kuracağı partinin Saadet Partisi ve BBP’den daha fazla oy alması halinde 2011’den sonraki seçimlerde Numan Kurtulmuş ve partisi merkez haline gelebilir, avantaj yakalayabilir.
SEÇENEK DÖRT: Sayın Kurtulmuş, partisini kurar, ancak parti olarak seçime girmez. Adaylık açısından Sayın Erbakan’ın 1969’da yaptığını, aday olacağı il açısından ise Sayın Başbakan Erdoğan’ın 2003’teki tercihini esas alarak eşinin memleketi Burdur’dan bağımsız aday olarak seçime katılır. Kazanma ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğüm bu yöntemle bağımsız milletvekili olarak Meclis’te yerine alır. Böylece kurduğu parti doğar doğmaz TBMM temsil edilir.
SEÇENEK BEŞ: Sayın Kurtulmuş parti kurmayı erteler. Büyük Birlik Partisi’den seçimlere katılır. İleride BBP’nin başına geçerek bu partiyi iktidara taşır.
SEÇENEK ALTI: Sayın Kurtulmuş partinin kuruluşunu tamamlar ancak seçime BBP ile seçim ittifakı yapar. Bu ittifak, Sayın Süleyman Soylu’nun dahil edilmesi halinde milletin dikkatini de oylarını da çekecektir. Seçimden sonra sen yoluna ben yoluma ya da aynen yola devam diyebilirler. Karar kendilerinin.
SEÇENEK YEDİ: Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün görev süresi daha şimdiden tartışmaya açılmış bulunmaktadır. Görevi süresi yedi yıl mı 5 yıl mı diye. Benim bu konudaki görüşüm nettir. Ortalama hukuk bilgim ve sağduyum Cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıl olduğunu söylüyor. Eğer 5 yıl seçeneği ağırlık kazanırsa 2012 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi var demektir. Bu durumda Sayın Kurtulmuş’un ismi yine siyasi merkezlerde sıkça konuşulur hale gelir.
Bir, kendisinin kuracağı parti adına aday olması gündeme gelecektir.
İki, Ak Parti’ye karşı belli merkezlerin adayı olarak dillendirilecektir.
Üç, Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın aday olması halinde Cumhurbaşkanı seçilmesinde Sayın Kurtulmuş’un önemli rolü ve etkisi olacaktır. Dolayısıyla biz 2015 yılına kadar Sayın Kurtulmuş’un isminin yer alacağı siyasi denklemlerin çözümüne devam edeceğiz.
Bu formülleri ve seçenekleri artırmak mümkün. Ancak, Türkiye’de 2000-2001 benzeri kriz yaşanmıyor. Siyaset ve ekonomi dip yapmış değil. Dolayısıyla yeni kurulacak bir partinin yüksek oranlarda oy almasını ve barajı aşmasını bekleyemeyiz. Böyle bir beklenti, büyük bir hayal kırıklığı da üretebilir. Kurtulmuş’un hedefi 2014’de yapılacak yerel seçimler ve 2015 yılında gerçekleştirilecek genel seçimler olmalı. Kurtulmuş, 12 Eylül referandumunda hayır veren yüzde 42’lik kesimden de oy alabilmelidir.
Sayın Kurtulmuş sabırlı olur ve 2014 yılına kadar kendisine yönelik beklentileri canlı tutmayı başarabilirse 2015 yılında Başbakanlık için en güçlü adaylardan biridir. Biz kendisine siyasi yaşamında başarılar dilerken, Onu izlemeye ve görüşlerimizi yazılarımız aracılığıyla kendisiyle ve kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz.