İsveç yemyeşil ve ormanlarla kaplı bir ülke. Doğal güzellikleri çok fazla. Gençlere İzcilik kampı yapmak için çok ideal bir yer. Nüfusun çoğunluğu Stockholm ve aşağısında yaşıyor. Stockholm dışında Malmö ve Göteborg adında iki büyük şehri daha var İsveç’in. Otomotiv alanında Volvo, Scania gibi markaları var. Ericson’da bir İsveç markası. Ren geyiği yetiştiriciliği ve Balıkçılık oldukça yaygın. İsveç ihracat konusunda Dünya’nın önde gelen ülkelerinden. Petrol ve türevleri konusunda dışarıya bağımlılar. Güneşin tam olarak batmadığı enlem de bu ülke’de. Ramazan ayı, Yaz vaktine geldiğinde iftar ve sahur arası 2-3 saate kadar düşüyormuş. Bu yüzden teravih namazlarını zorunlu olarak 8 rekat kılıyorlarmış.
Üçüncü gün yine erken kalkarak Stockholm’ü keşfetmeye devam ediyoruz. İlk durağımız Şehre tepeden bakan Kule. Kuleden panoromik olarak tüm Stockholm’ü görmek mümkün. Şehri güzelce fotoğrafladıktan sonra, Central merkeze geri dönüyoruz. Rafet Candemir Bey’den Stockholm Tren Garında, İsveç’e ilk olarak gelen Türkler’e ait hatıraları dinliyoruz. Anlattığına göre şu an İsveç genelinde 150 bin’e yakın Türk varmış. Ve bu nüfusun yarıya yakını sadece bir ilçemizden Konya’nın Kulu ilçesindenmiş. İsveç’teki dostların bazıları, tanışırken Konya-Kulu-Tanşançalı köyü diye tanışıyorlar. Tanışırken niye köyünü de söylüyor ki diye düşünmüştüm. Meğer Kulu’luların çok olmasından kaynaklanıyormuş. Bizde de öyle değilmidir. Aynı memleketin insanları buluştuğunda kendini köyü ile birlikte tanıtırlar. Konya’dan, Amasya’dan, Gaziantep’ten buralara gelerek iş tutmuş, kendine yeni bir hayat kurabilmiş cesur insanlar, bizim insanlarımız. Rabbim muhabbetlerini ve gayretlerini arttırsın. Onlar sayesinde gurbette iken evimizdeyiz.
Stockholm’de bir sürü müze var. Ama hepsini bir iki günlük geziye sığdırmak mümkün değil. Biz de içlerinden ilgimizi çeken bir tanesini seçiyoruz. Batık Gemi Müzesi. Gemi 350 yıl önce donanmanın Amiral gemisi olarak yapılmış. Ancak matematiksel hatalar sebebiyle, gemi denize ilk açıldığında daha körfezi çıkamadan batmış. İsveçliler gemiyi 300 yıl sonra 1950’li yıllarda denizden çıkarmaya karar vermişler. Büyük bir kısmını bozmadan çıkararak eksiklerini de tamam edip, gemiyi sergilemeye başlamışlar. Bizim için ilginç bir gezinti oldu.
İsveç, Avrupa Birliği ülkesi olmasına rağmen EURO kullanmıyor. Kendine ait olan Kron’u kullanmaya devam ediyor. Bizim paramıza göre 3 te 1 oranında değersiz ancak İsveç’te hayat oldukça pahalı. Müze ve Hayvanat Bahçesi gibi ziyaretlerde kişi başı 30-40 TL’ye yakın ücret ödedik. Alışverişte o oranda pahalı. İsveç’i hatırlatan küçük bir takım hediyelik eşyalar bile 15 TL’den başlıyor.
Müze gezimizden sonra alışveriş ve hediyelik eşya için 1-2 saat ayrı ayrı gruplar halinde Stocholm’ün ünlü çarşılarında gezinti yaptık. Bir takım hediyelik eşyalar dışında ciddi bir alışveriş yapanı hatırlamıyorum.
Akşamüstü 05.00 gibi İsveç Milletvekili olan Mehmet Kaplan Bey ile randevumuz nedeni ile Parlamento’ya gittik. Parlamento’da bizdeki gibi kalabalık bir polis koruması olmadığına epey şaşırdık. Elimizi kolumuzu sallaya sallaya Parlamento’ya girdik desem yalan olmaz herhalde.
Mehmet Kaplan Bey, Yeşiller Partisi Milletvekili, aynı zamanda partinin Grup Başkanvekili. Vekilimiz bizlere İsveç Parlamentosu hakkında bilgiler verdi. İsveç’te böylesine değerli bir Türk vekili olduğu için onurlandığımı söylemeliyim. Meclis ziyaretimizin ardından ilk iki gün yaptığımız üzere tekrar SEDA Derneğine geri döndük.
Yine nefis bir yemek ikramı ile karşılanıyoruz. Yemek sonrası Ankara’da ve Türkiye’deki gelişmeler ve sosyal çalışmalar ile ilgili ev sahiplerimize güncel bilgiler veriyoruz. Sonrasında onlarda bize, İsveç’teki İslami çalışmalar ve Sosyal çalışmalar ile ilgili geniş bir bilgi verdiler. İsveç’te, dinamik ve muhabbetli bir ekip gördüğümü söylemeliyim. Yukarıda bahsettiğim üzere sırf bu arkadaşları tanımak için bile İsveç’e gelmeye değer. Rahmetli Mahmut Esad Coşan Hocamızın Avustralya’ya olduğu gibi İsveç’e de özel bir ilgi duyduğunu ve İsveç’te ciddi organizasyonlar yaptığını, yaptırdığını yeni yeni müşahade ediyorum. Yapmış olduğu güzel çalışmalar nedeni ile Hocaefendi’yi bir kez daha Rahmetle yâd ediyorum.
İsim isim sayamasam da İsveç’te tanıştığım, orada oturan bazı dostların adını zikredeyim. Sıtkı Ağralı, Rafet Candemir, Hasan Kara, Kamil (Sesigüzel), Mehmet Kaplan, İbrahim Abi, Bayram Abi, Mustafa Tümtürk, Atila Altuntaş… İsimleri aklıma gelen, gelmeyen tüm dostlardan Allah Razı Olsun. Onların sayesinde İsveç’te hiç yabancılık çekmedik.
İsveç gezilip görülmeye değer bir Ülke. Özellikle Yazın gelinirse çok keyif alınacağını söyleyebilirim. Buraya gelmişken Norveç, Danimarka ve Finlandiya gibi birkaç ülke de görülebilir. Güzel bir gezi için en az 10 günlük planlama yapmak lazım.
İsveç’teki son günümüz; Kahvaltı sonrası dostlarla vedalaşarak Arlanda Havalimanına doğru yola çıkıyoruz. Gezimizin bitmiş olmasına üzülüyoruz. Soğuktu ama çok keyifli bir geziydi. Dostların sıcaklığı, bizlere İsveç’in soğukluğunu unutturdu. Kar yağmaması ve havanın güneşli olması da güzel bir gezi yapmamıza katkıda bulundu tabii ki.
En kısa zamanda bir daha İsveç’e gelmek üzere dönüyoruz Türkiye’ye…