Hemen herkesin dilinde aynı şikâyet: Siyasetin dili şiddeti besliyor… Liderler arası atışmalarda kullanılan üslup bundan hiçbir rahatsızlık duyması gerekmeyecek kişilerde bile tedirginliğe yol açıyor. Konu televizyon tartışmalarına yansıdığı gibi, Başbakan Tayyip Erdoğan'dan başlayarak siyasetin ön plandaki bütün aktörleri, muhataplarına, dillerine dikkat etme tavsiyesinde bulunuyor.
Siyasette üslup bazen esastan önce gelir. Bugün olduğu gibi geçmişte de sert konuşan, sözcüklerini en şiddetlilerinden seçen, karşısındakini aşağılamak için hemen her sıfatı kullanmayı kendisine görev sayan tipler vardı. Genel olarak 'efendi' bilinen liderlerin bile ağızlarını bozduğu ortamlar ve zaman dilimleri olduğunu biliyoruz.
Liderleri birbirinin yüzüne bakamayacak hale getiren nice ağız dalaşını hep hatırlarız. Sadece birbirine rakip partilerin liderleri değil, başbakan ve cumhurbaşkanı konumunda bulunan kişiler bile ağızlarını bozarak birbirleriyle ters düşmüşlerdi. Demokrasi tarihimiz en ağır sözcüklerin ve ağza biber sürülmeyi gerektirecek küfürlerin sarf edildiği bir tarihtir aynı zamanda…
Ara ara liderleri birbirine selâm veremeyecek hale getirmemek için kolay bir yol bulunduğu oldu: Ağzı kalabalık, sözü aldığında kıran geçiren, en ağır ifadeleri iltifat edermişçesine kullanabilen hatipler… Gündem belirleyecek çıkışları partileri adına o hatipler yaptı.
Kolay hatırlanabilecek geçmişte, ağır küfürlerin savrulduğu, yumrukların kullanıldığı oturumlar yüzünden Meclis'in çalışmalarına ara vermesi bile gerekmedi mi? Zabıtlardan silinmemiş olsa, o oturumlarda sarf edilen küfürleri yüz kızarmadan okumak mümkün olamaz.
Bugün, kim ne derse desin, siyasetin dili, üslubu geçmişten çok daha nezih. Dilin nezih oluşu, son atışmanın 'sen-siz' ayrımında kilitlenmesinden de belli; eskiden tanık olunan ağız dalaşlarında "Acaba 'siz' mi dedi, yoksa 'sen' mi?" diye meraklanmamız bile gerekmezdi; ağız dolusu küfür eden politikacı 'siz' demiş olsa ne olur, 'sen' demiş olsa ne?
O halde şikâyet konusu nedir? Neden herkes siyasetin üslubundan olumsuz biçimde söz ediyor?
Temel sebep galiba şu: Bugünün politikacılarının ağzına kötü söz ve küfür yakışmıyor; insanlar başkalarında tahammül edebildikleri sert çıkışları, nezaketten uzak sözleri, bugünün liderlerinden beklemedikleri için, en hafif bir ağız bozukluğu bile şikâyet konusu olabiliyor.
Bir başka sebep de, ülkenin içinden geçtiği ortamın kavgalara müsait olmayışı… İnsanlar günlük ihtiyaçlarını karşılamada, çocuklarına iş bulmada, geleceğe umutla bakmada sorun yaşıyorlar. Aş ve iş günlük kavgası içerisinde olan vatandaş liderlerin ağız dalaşını taşıyamıyor.
Ağızlarına zaten küfür yakışmayan liderler bambaşka sıkıntıları göğüslemek zorunda bulunan kitleler önünde birbirlerine hitap ederken dikkatli olmazlarsa, bu yanlış tavır, ülkede esasen var olan gerilimi daha da yükseltir.
Oysa gerilimin azaltılması gerekiyor bugün; hem de hiç vakit kaybetmeden…
Siyasette kullanılan dil aşağıya doğru kavis çizdikçe toplumun gerilimi artıp şiddetle flört etmeye başlıyor. Aynı aileden 44 kişinin bir hamlede, sekiz kişinin de bir başka hamlede yakınları tarafından kurşunlara hedef edildiği, iyi eğitimli gencin sevdiğini varsaymamız gereken kız arkadaşının başını kestiği, 11 yaşındaki kız çocuğunun annesini öldürdüğü bir ülke halindeyiz bugün ve bu durumdan hızla uzaklaşmamız şart.
Haberleri olsun diye yazıyorum: Toplumun şiddetle flörtünü dert edinenler, ilk adımı atmayı, ağızlarından çıkan sözcüklere dikkat edecek siyasi liderlerden bekliyor…