Siyaset Hocasını Kaybetti
Türk siyasetinin belli bir dönemine damga vurmuş, mihenk taşı siyasiler vardı.
Bir zamanlar Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit, Turgut Özal bunların başındaydı.
Bunlar, Allah rahmet eylesin göçüp gittiler.
Bu mihenk taşlarından geriye iki kişi kalmıştı; biri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve diğeri ise Süleyman Demirel.
Bizim çocukluğumuzda bunlar vardı.
Türk siyasi tarihinde derin izler bırakmıştı bunlar.
Hepsi çileler çekmişti.
Darbeleri yaşamışlardı.
Kiminin vatana, millete çok büyük emekleri vardı.
Elbette hatalar da yaptılar ama sonuçta Türk Siyasetine damga vurmuşlardı.
Bu dört ismin içinde en farklı olanı dün vefat eden merhum Necmettin Erbakan Hoca idi.
Türk Siyasetinde “kadayıfın altı kızardı” sözüyle unutulmaz bir anı bırakmıştı.
Tek davası vardı Erbakan Hoca’nın; Milli Görüş.
Yılmadı.
Bu davası için tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelme çabasındaydı.
Partileri kapandı, asker onu hiç rahat bırakmadı.
Ama onun azmi hiçbir siyasetçide yoktu.
Son nefesine kadar siyaset yaptı.
Hataları oldu mu?
Tabii ki olmuştur.
O da bir insandı çünkü.
Ama biz şimdi bir merhumun arkasından kem konuşmayız.
Bizim kültürümüzde yoktur.
Çünkü sonuçta zalim değildi, gaddar değildi. Alnı secdeli bir siyasetçiydi.
Belki de Türk siyasetinin en efendi, en naif ve en zarif adamıydı.
Sözleriyle kimilerini üzüyordu ancak o özelliklerini yitirmiyordu.
Ben onun geçmişini anlatacak değilim.
Herkes gayet iyi biliyor.
Şunu belirtmek isterim; biz alnı secdeye değen kim olursa olsun ona rahmet okumak zorundayız.
Onu ilk Giresun’da görmüştüm. MHP ile birlikte seçime gittiklerinde Giresun’a mitinge gelmiştim.
Zaten o miting benim ilk ve son mitingimdi.
Her zamanki gibi geç gelmişti.
Hak da vermek gerekir siyasetçilere; o kadar yol kat ediyorlar.
Bir kez de İskenderpaşa’da bir düğün töreninde rastlamıştım.
O da oradan su içmiş ve oranın havasını teneffüs etmişti.
Rahmetli Mehmed Zahid Kotku Efendi’nin sohbetlerinde bulunmuşluğu vardı. Tıplı Turgut Özal gibi.
İskenderpaşa’nın havasını teneffüs edenler bir fark koymuşlardır ortaya.
O mübareğin tavsiyeleriyle hem Özal hem de Erbakan siyaset yaptılar ve Türkiye’ye bir şeyler kazandırmanın çabasındaydılar.
Siyasi rakipleri yalan yanlış haberler yaydı, iddialarda bulundu. Ona zamanında çok bir vakti kaç kere kılıyor dediler.
Hatta ona yobaz dediler, dalga geçtiler fakat bu onları hiç kaale almadı.
Çok iyi hatırlıyorum; o meşhur 28 Şubat döneminde o Başbakan ve ben askerlik görevimi yapar iken askerlere fevkalade zam yapmıştı da orada bulunan çoğu astsubaydan “Allah, Erbakan Hoca’dan razı olsun” sözünü duymuştum.
Ve hâlâ da konuşuluyor Erbakan Hoca’nın o askerlere ve memurlara yaptığı zam.
Şu anda Türk Siyasetinde onun yaptıkları diğer dört isimlerden daha fazla.
Çünkü şu anki Hükümette bulunanların çoğu onun talebesi.
Keza Cumhurbaşkanı da, Meclis Başkanı da onun talebeleri.
Bugün aktif siyasette bulunan epeyce kişi ondan çok şey öğrendi.
Türk Siyasetine onun kadar yön veren az kişi vardır.
Onun bir sürü partisi kapanmasına rağmen o ayakta ve ondan da iki parti ortaya çıktı; Akparti ve Has Parti.
Bu demek oluyor ki çok bereketli bir siyasi çizgisi var.
İlkeli ve tuttuğunu kopartan bir anlayıştaydı Merhum Erbakan Hoca.
Haberleri izledim de herkes cidden buruk bir üzüntü içindeydi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülolsun, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin olsun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olsun, sabık Cumhurbaşkanı ve Başbakan Demirel olsun, Devlet Bahçeli olsun, Kılıçdaroğlu olsun.
Hepsi üzüntüyle karşılamışlardı Erbakan Hoca’nın bu dünyadan göçünü.
Yarın nasip olur da cenazesi kılınırsa belki de Özal kadar cenazeye katılanı olacak.
Hatta Özal’ın cenazesini geçmesi de muhtemel.
Sonuçta şu üç günlük dünyada bir hoş seda bıraktı ya.
Bizim sadece diyeceğimiz şu; Allah ona gani gani rahmet eylesin. Mekânını cennet ve tüm sevdiklerini ona komşu eylesin.