Bu toprakların sosyal, ekonomik ve siyasal gerçekliğine yaslanan, baskıcılıktan, tutuculuktan ve otoriter anlayışlardan uzak ilk kez kendi ellerimizle yazacak olduğumuz bu anlamda her yerinde irademizin hissedileceği anayasamızın neden bu kadar dışlandığını ve sert eleştirilere maruz kaldığını anlamak mümkün değil… Oysa herkesimin bu anayasayı sahiplenip ve üzerinde daha da iyi olabilmesi yolunda samimi çabaların olması beklenirdi.
Bizim olanı sahiplenmeyen ve kabul etmeyen bir anlayış acaba kimlerin çıkarına hizmet eden bir anlayıştır. Yakaladığımız bu büyük fırsat kâh irtica kâh bölücülük bahane edilerek bir kalemde çizilmek istenmektedir. Bu ülkenin lehine olacak bir şekilde üzerinde samimi bir gayretle durularak geliştirilmek istenmiyor. Oysa sivil bir anayasa oluşturma “fikri” bile kendi başına yüceltilecek erdemli bir harekettir.
Otoriter rejimlerin dayattığı inanç ve alışkanlıklarla bir asker gibi eğitilmeyi bir koyun gibi güdülmeyi içselleştiren kesimlerin kuşkuculuğunu ve endişelerini anlamak mümkün. Bu alışkanlıkları kırmak bir hayli zordur. Burada asıl vahim olan duygularımız, geleceğe olan güvenimiz, hukuka olan inancımız, özgürlüğümüz ve demokrasiye olan bağlılığımız sudan sebeplerden ötürü kasıtlı olarak baltalanmak istenmektedir. Birileri hala 12 Eylül ağzıyla konuşmaya devam etmekte, bir başkaları ise kafayı meclisin yetkisine takmış durumda vs.
Bizlere yani halka basit, sıradan insan yığınları muamelesi yapılmaktadır.
İnsanlığımızın en belirgin özelliği elbette düşünmek, inanmak, sevmek, kardeşleşmek ve özgürlüktür. Bir bir elimizden alınmak isteniyor. Bu kadar insani olan duygularımız için inanılmaz büyük korkular icat ediliyor. Düşünenden korkan, inanandan korkan, kardeşlik, özgürlük hukukun ve insan haklarının üstünlüğünden bahsedenlerden korkan insan tipleri var edilmek isteniyor. Bütün insani özellikleri elinden alınan bir bireyin acaba hangi amaca hizmet etmesi bekleniyor?
Sivil anayasa halkın iktidarlığının sembolüdür;
Biz artık korkularımızdan sıyrılarak geleceğe güvenle bakmak istiyoruz. Bu anlamda sivil bir anayasa istiyoruz. Herkesin üzerinde emek verdiği, gayret sarf ettiği bu anayasayı daha da iyi yapmanın yolları üzerinde kafa yormak istiyoruz. Çünkü bizler büyük bir insan kalabalığı değiliz. Bizim bu topraklarda çatışmadan uzak birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularıyla bir arada huzur içinde yaşamak gibi soylu duygularımız var. Bizler topraklarımızda düşünce özgürlüğünün, insan haklarının, hukukun, erdemin ve ahlakın tam anlamıyla yerleşmesini istiyoruz. Tek tip uysal yurttaşlar yerine kendine güvenen, özgür, bilimle sanatla uğraşan şiir yazan, felsefe okuyan özgür bir devletin vatandaşları olmak istiyoruz. Kendi ellerimizle yazdığımız içinde biz olan, insan olan, adalet ve özgürlük olan sivil bir anayasa istiyoruz. Her gün bir yenisi eklenen korku ve endişelere kapılmadan emin adımlarla ilerlemek ve ülkemizde refah içersinde yaşamak istiyoruz. Bu yüzden bu büyük tarihi fırsatı değerlendirmek ve sahiplenmek istiyoruz.
Sivil anayasayı eleştirenler, kabul etmeyenler, sahiplenmeyenler, halkın iradesini boş ve mantıksız bulanlar karşısında halk olarak kararlığımız devam etmelidir. Sivil ve özgürlükçü bir anayasamızın olması noktasında herkesimden insanın katkısı olmalıdır.”Herkes için adalet, herkes için özgürlük” düsturu özellikle anayasamızın ruhunu oluşturmalıdır. Yeter ki toplumun her kesiminden sivil anayasaya gerçek anlamda katkılar sağlansın. Artık ideolojik çatışmaların ortasında yersiz korkularla bir ömür geçirmek istemiyoruz. Bu topraklarda hukukun üstünlüğünün geçerli olmasını, okullarından kaliteli bireylerin yetişmesini, düşünce ve inanç özgürlüğünün olmasını adaletin ve özgürlüğün herkes için tesis edilmesini istiyoruz. Ve bu inançla kararlı adımlar atmak istiyoruz.
Bilinmelidir ki; halkın arzusuna yanıt veren her türlü düşünce değerlidir. Hele bu halkın egemenliğin esas alındığı bir toprak parçası üzerinde gerçekleşen düşünceler ise bir başka değere ve öneme sahiptir. Bu düşünceleri hiçe sayan, değer, kıymet vermeyen halka rağmen bildiğini okuyanlar bu toprağa ruh veren her türlü değere başkaldırıyor demektir. Bugünlerde yaşadıklarımız kurumlar arası anlaşmazlıklar, alınan kararlar, dağıtılan bildiriler, gizli oluşumlar, planlar, perde arkası senaryolar her ne fırıldak çevriliyorsa bunlar gelecek demokratik bir ülkenin ayak sesleridir. Çünkü her gün birilerini daha tanıyoruz. Ve birileri her gün kendisini bir şekilde deşifre ediyor. Biz onları tanıdıkça daha çok özgürlük, demokrasi, hukuk, adalet ve hoşgörü talep ediyoruz. Birbirimize kenetlenmenin, birlik olmanın, kardeş olmanın ne kadar önemli bir değere sahip olduğunu öğreniyoruz.