Şirretlik ve Demirel
Yaşlılık cidden büyük bir garabet. Eğer ömrün namazla niyazla geçmişse pir-i fani olursun, ama hayatın boyunca fitne fesat düşünmüşsen huysuz bir ihtiyar olursun.
Hiç unutmam çocukluğumda bir dedemiz vardı. Huysuz mu huysuz, geçimsiz mi geçimsiz, şirret mi şirret. Bundan dolayı hem karısı hem de çocukları bu adamcağızı terk edip gittiler. Komşuların yardımıyla yiyip içiyordu. Huysuz olmasına rağmen komşuları, komşuluk hakkı var diye bir tas da olsa çorba verirlerdi.
Onunla yaşadığım ilginç bir anı var. Bu anıyı okuyunca huysuz ihtiyarlığın nasıl birşey olduğunu çok iyi anlayacaksınız.
Bir yaz günü hemşerisi olan Muammer Amca ona “Dede karnın açsa bir şey alayım mı?” demişti. Demek ki çok acıktığından garibim “Bir yoğurt alırsan yerim” diye karşılık verince Muammer Amca da bakkaldan gidip eskilerin meşhur Topçuoğlu yoğurdu ile yanına da bir ekmek almıştı. Dede bir güzel yedikten sonra Muammer Amca ona “Beğendin mi?” diye sorunca akıllara ziyan bir cevap vermişti. Okkalı sövgünün ardından “Niye bana ekşi yoğurt getirdin?” deyivermişti.
İşte huysuz yaşlılık bu.
Komşun da huysuz olur, akraban da huysuz olur.
Bunlar bazı kişileri etkiler. Ama siyasetteki huysuz yaşlılara ne demek lazım?
Ununu eleyip eleğini asması gereken siyasi yaşlıların gözü hâlâ koltuklarda.
Aslına bakarsak müspet bir şey yapamayacaklarını kendileri de biliyorlar. Sadece ortalığı karıştırmak, birilerinin emirlerini yerine getirmek ve nefsini tatmin etmek.
Kimlerden söz ettiğimi anlamıştırsınız.
Yılların kurt siyasetçileri Süleyman Demirel ile Hüsamettin Cİndoruk.
Demirel 85 yaşında, Cindoruk da 76 yaşında.
Benim tevellüd 1971. Gözümü açtığımda Demirel, Erbakan, Ecevit ve Türkeş vardı. Yarısı gitti ve geriye Demirel ile Erbakan kaldı. Allah her ikisine de hayırlı uzun ömür versin ama artık elini eteğini siyasetten çekme zamanı değil mi?
Eğer siyasi tecrübeleri ve bilgileri varsa gençlere bu konuda yardımcı olmaları gerekmez mi?
Erbakan Hoca bu konuda geleceğin lideri olarak kabul edilen Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’a yol açtı.
Yalan yok Demirel de yol açtı ama kime?
Elinde koca bir değneği olan Cindoruk’a…
Şapka denilince nedense hep aklıma Demirel gelir. Ünlüdür onun darbelerin ardından şapkasını alıp kaçması.
Her zaman da halka sağ gösterip sol vurmuştur.
Siyasi hırs yüzünden cemaatlerden oy toplamış ancak hiçbir cemaatin ileri gelenlerini kendine yaklaştırmamıştır.
28 Şubat’ta da halkın yanında yer almamış ve darbecilerle (!) işbirliği içinde olmuştur.
Şimdi bu zat Ergenekon zevatının emri üzerine kocamış bir adamı DP’nin başına geçirmiş.
İlginçtir Ergenekon sanığı Yalçın Küçük, Demirel hakkında bize göre şaşırtıcı olmayan ama onun kaleminden çıktığı için şaşırtıcı tespitlerde bulunmuş 31 Mart 2007 tarihinde.
Yalçın Küçük'e göre Demirel ta o zamanda Başbakanlık koltuğunu Cindoruk'a verme niyetindeymiş.
Ne diyor Küçük?
“Bana göre dünyada peygamberlik mesleğine en yakın iki tür, birisi has politikacı ve diğeri de, ilkokul öğretmenidir. Bana göre dünyada peygamber türüne en uzak yaratık, Türkiye'de Demirel'dir. Geçenlerde Mesut Yılmaz'ın bir sert çıkışı karşısında çok korkmuştu ve büyük bir korkuyla "ben Allah'tan başka hiç kimseden korkmam" diyordu. Öyle sanıyorum, şu anda bazılarınca "Çankaya Noteri" olarak adlandırılan Demirel'in en büyük yalanı budur; Demirel'in tek korkmadığı Allah'tır. Çünkü Allah korkusu, vicdanı olanların bir özelliği oluyor; Allah, Süleyman adında bir çocuğu yaratırken, vicdan koymaya unutmuşa benziyor. Allah'tan başka bütün canlı ve cansızlardan korktuğu kesindir. Altmış yıllarının başında, Adalet Partisi'nin başına geçirilmişti, merkez binası Kızılay'daydı ve Kızılay'da küçük bir öğrenci gösterisi oldu, şapkasını alıp istifa etti. Sonra askerlerin her "hişt" deyişinde şapkasını alıp kaçtı; şapka, Demirel'de kaçışının sembolüdür. Şu anda da Çankaya elinde şapkası ve her zaman nakit olarak yanında bulundurduğu beş yüz milyon lirası, her an kaçışa hazır oturuyor.
Bir tip'tir ve ben burada bir tipoloji çiziyorum. Giderek Demirel ile Anayasa Hukuku Profesörü Mümtaz Soysal'ın politika tanımlarının birleştiğini görüyorum; her ikisi de, politikayı, "mümkünü yapma sanatı" olarak tanımlıyorlar. Sanıyorum, sanat ile zanaati ve politikacı ile tenekeciyi karıştırıyorlar; mümkünü yapmak, tenekecinin ve hatta teneke tamircisinin işidir. Eğri yerleri düzeltme ve delikleri lehimlemeyi politika olarak anlıyorlar; esnaflıktır ve statükodan öte tutuculuk oluyor.
Tenekecilik zanaatının hiçbir riski yoktur; politika ise her zaman büyük risk taşıyor. Asıl risk ise öngörüde veya bakışta kendisini belli ediyor; bilinen iki olgu üzerinde durmak istiyorum.
Bir: Doksan üç yılında, tekrar etmekten çekinmiyorum, ben Ankara'da Karakusunlar Köyümde, Başkan Apo karargahında, Madam Çiller'in gelişini bir "darbe" olarak nitelendiriyorduk. Çok riskliydi, Apo'yu bilmem, ben söylerken korkuyordum, yanlış çıkmak vardı; doğrunun ötesinde doğrulandık.
İki: Madam'ın son kez güvensizlik oyu aldığı günün akşamında, ben Med-Tv'de, Apo karargahında, İstanbul'dan telefonla tartışmaya katılan bir arkadaşımız, bütün gelişmeleri müthiş bir iradecilikle, bu tenekeci Demirel'in siyasi taktiklerine bağlıyor ve Demirel'in amacının başbakanlığı Cindoruk'a vermek olduğunu söylüyordu. Karşı çıktık. Apo'nun ruh halini bilmem, ben söylediklerimin olduğunu düşünüyordum, ancak yanlış çıkmaktan ve dolayısıyla yanıltmaktan müthiş korkuyordum. Fazlasıyla doğru çıktık; şimdi Cindoruk ile Demirel'in arası daha da açılıyor.”
Okurlar yazımızın başında huysuz bir dedemizden bahsetmiştik.
Kime zararı vardı?
Eşine, dostuna.
Ama Demirel’in kime zararı?
Koca bir topluma… Sadece yaşarken değil öldükten sonra da devam edecek yaptığı zararlar.
Bir gün o da ölümü tadacak.
Acaba arkada “Mevtayı nasıl bilirsiniz?” sorusuna kaç kişi “İyi bilirdik!” cevabı verecek?
Aslında bu sorunun cevabı Demirel kendisi daha iyi biliyor ama ne yapsın nefsinin bir kere kölesi olmuş.
Cidden Demirel’e acımamız gerek.
Hem de çok.
NOT : Yalçın Küçük'ün yazısının tamamını okumanızı tavsiye ediyorum. Ulaşmak için (http://yalcinkucuk.blogcu.com/politika_2439292.html) tıklamanız gerekmektedir.
Eleştiri ve önerileriniz için;