Sirke

Hakkı ERÇETİN

Ekmek ve tuz başlıklı yazılarımdan sonra bu seriye sirkeyi eklemezsem hem mevzu eksik kalır hem de ayıp olur diye düşündüm.

Sirke deyince hemen aklımıza bir ekşilik ve kekremsi bir tat duygusu düşer. Bir nev'i limon deyince ağzımızın sulanması ve dişlerde kamaşma olması gibi. Sirke deyince teşbihen ilk aklımıza gelen "sirke suratlı", "ağzı bal satsa da yüzü sirke satıyor" gibi ifadeler olmaktadır. Böyle olsa bile bu hususta aynen La Fontaine'in karınca ve ağustos böceği hikayesindeki hakkı yenen ağustos böceğine "Ağustos böceği bir meşaledir" şiiriyle hakkını teslim eden üstad Sezai Karakoç'un yaptığı gibi sirkeye de teslim edilmesi gereken bir hak olduğunu düşünmekteyim. Sirkeye ait bir fayda-zarar cetveli oluşturduğumuzda hakikat ortaya çıkacaktır.

Sirkenin yapımı ve kullanılması antik çağlara kadar uzanmaktadır. Eski zamanlarda özellikle Mısır'da ilaç olarak kullanıldığına dair kayıtlar bulunduğu rivayet edilmektedir. Aynı şekilde İbn-i Sina tarafından sirkenin ilaç olarak kullanıldığına dair kesin kayıtlar bulunmaktadır.

Sirke genel olarak yabani ve yetiştirme üzümden elde edilmektedir. Daha sonraları buna elma, nar ve limon gibi meyveler de dahil edilmiştir.

Sirke basit olarak ekşimiş üzüm suyudur. Şarapla aynı usulde yapılmaktadır. Şarap ile sirkeyi ayıran ana madde tuzdur. Yapılırken tuz ilave edilen karışım doğrudan sirke olur. Şaraptan da sirke yapılmaktadır. Ancak şaraptan yapılan sirke daha keskin olur.

Sirkenin yemeklerimize kattığı lezzet ve sağlık yanında bir çok faydası daha mevcuttur. Eski çağlardan beri ilaç olarak kullanıldığını belirtmiştik. Bu açıdan sağladığı faydalara bir göz atacak olursak;

Kolesterol dengesi sağlar

Ateş düşürmeye yardımcı olur.

Astım ve solunum hastalıklarına iyi gelir.

Anemiye iyi gelir.

Ayak nasırları ve varislerinin tedavisinde kullanılır.

Baş ağrısının giderilmesine yardımcı olur.

Gargara yapılarak diş ve boğaz sağlığına yardımcı olur.

Göz iltihaplanmalarına karşı kullanılır.

Böcek sokmalarına karşı ilaç olarak kullanılır.

Cilt problemlerine karşı etkilidir.

Saç sağlığı hususunda faydalıdır.

Güneş yanığı ve orta dereceli yanıklarda etkilidir.

Bal karıştırılmış sirkeli su içilmesi uykusuzluğa iyi gelir ve kile vermenize yardımcı olur.

Sebze ve meyvelerin mikroplardan temizlenmesinde sirkeli su kullanılır.

Aynı şekilde sebze ve meyvelerin diri kalmasını sağlar.

Lavabo ve sert zeminlerin temizliği ve hijyeninde etkilidir.

Cam ve metal eşyalar için iyi bir parlatıcıdır.

Evde belli bölgelerde iyi bir koku gidericidir.

Bulaşık makinanızın parlatıcı bölümüne sirke koymanız hem temizliğin kalitesini arttırır hem de zararlı kimyasalları temizler.

Aynı şekilde çamaşır makinanızın yumuşatma bölümüne sirke koymanız daha sağlıklı ve yumuşak çamaşır yıkanmasına yardımcı olacaktır.

Taze peynir sevenler için bekletmeden hemen yiyebileceğiniz peynir için en sağlıklı, ucuz ve kolay bulunan maya yine sirkedir.

Hatta büyülü veya kötü enerjili mekanların temizliği bile sirkeli su ile yapılmaktadır.

Daha ne olsun değil mi?

Bu fayda-zarar cetvelinde sayılan faydalara karşılık olarak zarar hanesine herhalde sadece "keskin sirkenin" küpüne verdiği zararı yazabiliriz. O kadar kusur kadı kızında da olur artık.

Çocukluğumdan hatırlarım, köyün dışında yer alan koyun ağıllarının yanında bulunan çoban kulübelerinin hangisine gidersen git bulmanızı garanti edeceğim iki nesne vardı. Tuz ve sirke.

O zamanlar bunun sebebini anlamamıştım. Ancak sirkenin ne olduğunu anlayınca bütün taşlar yerine oturmuş oldu. Köyümde 25 sene öncesine kadar, soframızda yer alan bütün salata çeşitlerine "salata" denmezdi. Salatanın bütün çeşitleri için kullanılan tabir "sirkeli" idi. Elli yaşın üzerindekiler hala "sirkeli" demeye devam ederler.

Sirkenin haram ile helal arasında kalın bir çizgi gibi durma özelliği de var. Sirke yapılan meyvenin mesela üzümün kendisi, suyu, pekmezi helal iken mayalandırılıp alkole çevrilen şarap ise haramdır. Bu ikisinin arasında ve tabii ki helal dairesinde yer alan nesne de sirkedir. Sanki mevcuduyla bize; "harama tevessül etme, ondan beklediğin ne fayda varsa-ki yok aslında ama faraza var olduğunu saysak bile- onu benden alabilirsin" der gibidir.

Bu açıdan baktığımda sirkede bir kişilik numunesi görmekteyim. Hani bazı kimseler vardır ya, bir peşin hükümden veya yetersiz bilgiden dolayı çok kişi tarafından sevilmez ama Allah tarafından ise sevilir. Bu tip insanlar diğer insanların ne düşündüğüne bakmadan ve onlara gönül koymadan iyilik yapmaya ve fayda sağlamaya devam ederler. Çünkü onlar bunu karşılığını ancak Allah'tan bekledikleri için yaparlar. İşte sirkenin böyle bir kişiliği ve karakteri temsil ettiğini düşünmekteyim. Yüzünü ekşitene bile fayda sağlamaktan geri durmaz. Sirke gibi bir kişiliğe sahip olmak ta öyle pek kolay değildir hani, ciddi gayret ister.

"Şaraptan yapılan sirke daha keskin olur" sözünü bu bağlamda manidar bulmaktayım. Çünkü sonradan Müslüman olanlar mevcuda göre daha radikal olmaktadırlar, öyle değil mi?

Peygamber Efendimiz (s.a.v)'' … Sirke, ne güzel katıktır. Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz!'' diyerek övdüğü sirkeyi ihmal etmemek gerekir.

Bu arada sirkeden azami fayda sağlamak ve de bir kültürü yaşatmak adına sirkeyi evlerde kendimiz yapmaya gayret edelim. İnanın ki çok zor bir şey değil!

Rabbim cümlemizi sirke gibi nimetlere sahip olan, onların şükrünü hakkıyla yapan ve sirke misali etrafına daim fayda sağlayan kimselerden eylesin.(Amin)

 

hercetin39@gmail.com

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.