CHP’nin başına bir ‘T’ harfi koymalı.
TC HP olsun.
Türkiye Cumhuriyet Halk Partisi
Nereden çıktı bu diye sormayın.
Hemen öyle aklınıza kötü kötü şeyler de getirmeyin.
Bunun CHP İstanbul il örgütünde yaşanan ve il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun perdelemeye çalıştığı seri tecavüz skandallarıyla da bir alakası yok.
Ne gerek var canım, falan da demeyin.
Niye, CHP Amerika’nın ya da Almanya’nın partisi mi?
Bilakis cumhuriyetin kurucu partisi.
İşte tam da bunun için herkesten daha çok CHP hak ediyor bunu.
En azından Haydar Baş ya da Türkiye Devrimci Komünist Partisinden daha ehven ve evladır.
Cumhuriyet mitingleri günlerini hatırladınız mı?
Hani, onuncu yıl marşıyla başlayıp, İzmir marşıyla biten; eski gazeteci, çakma aktivist, CHP İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan’nın öncülüğünü yaptığı,
gerici iktidarı devirip, demir ağlarla dört baştan ördükleri anayurdu yeniden fethetmek için tüm yurtseverlerin sosyal medya nicknamelerinin başına TC ibareleri koydukları günleri..
Tuncay Özkan demişken; kaç kişi olduklarını saymak için kurduğu Kanal Türk TV’yi 25 milyon dolara Fetönün altın oğlu ipek kozası Akın’a sattığını duymamış olamazsınız, belki unutmuşsunuzdur.
Gerçi bu alışverişin bedelini ergenekon sanığı olarak silivride beş yıl paşa paşa yatarak ödedi.
Atatürk istismarından balya balya para desteleyen yozdille kıyaslayacak olursak Özkan’ın hakkını teslim etmek lazım, kumaşı bir tık daha kalite.
CHP’nin yerel seçimlerde aldığı belediyelerin tabelalarına TC harflerini eklerkenki büyük heyecan ve hizmet aşkları dün gibi gözümün önünde canlandı. Belediye zaferlerinin üstünden henüz bir yıl geçmişken bu kadar şımaran mütecaviz teşkilat üyeleri, ülke yönetimini ele alsalar maazallah, düşünmek bile istemiyorum.
Kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda tüm kamuoyunun tek yürek olduğu şu günlerde, LGBT’nin terkisine binerek feministleri bile karşısına alan İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun örgüt üyelerinin hemcinslerine karşı tecavüzlerini saklama gayreti ve genel merkezin kurumsal sukutuna rağmen Barış Yarkadaş’ın vicdani feryadı ve ilkeli duruşu önemle altı çizilmesi gereken bir husustur.
Bozacının şahidi şıracı derler ya hani, ‘herkesi kör âlemi sersem sanan’ İstanbul’un şehremini Ekrem İmamoğlu’nun İŞİD suikastı yalanı da canan kankişe destek kabilinde şayanı dikkat bir adımdır.
Geçmişte Ensar vakfında da bir sapık cürm-ü meş’um işlemişti de bütün bir medya, insafsızca, vicdansızca tüm vakıf, dernek, cemaatleri töhmet ederek, oralarda kalan gariban Anadolu çocuklarını rencide edecek şekilde bütün dini camiayı hedefe koymuşlardı.
Hatta parlementoda birçok sorumsuz vekil sırf iktidara vurmak için mal bulmuş mağribi gibi, hukukun temeli ‘suçun şahsiliği’ ilkesini de çiğneyerek temcid pilavına çevirmişlerdi.
Sağduyu, insaf, adalet, merhamet vicdani bir refleks, rahmani bir öğreti ve evrensel değerlerdir. Gücü hak görmek ise ilkellik ve rezalettir.
Aslında böyle yazıları rahmetli Ahmet Kekeç ve Hasan Karakaya’dan okumaya alışmıştık, mekânları cennet olsun.
“Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği ve yakınlığı olana (özellikle akrabaya muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder; ahlâksızlığı/hayasızlığı, fenâlığı, zulmü/azgınlığı yasaklar. İyice anlayıp tutasınız diye size (böylece) öğüt verir.”(16/90 Nahl)