Öfke, iştah ve şehvete gem vurulan tefekkür ve tevekkülün everestleştiği on bir ayın yuyunma yıkanma kurnası olan Ramazan-ı Şerif hızla akıp gitmekte, kimilerimiz bütün bir yılın kirini pasını nasıl döker ve yaradanın teveccühüne nasıl mazhar oluruz diye ramazanı hakkıyla ihya etme derdinde iken kimimiz ise heva ve heveslerimizin mühendisliğinde ramazandan bi haber zamanın hamline bevletmekte ve ramazanın yaydığı tayflardan hızla uzaklaşıp zulmete sürüklenmekteyiz.
Oruçlu insanlar imsakla birlikte iştah, şehvet ve gadabın tüm kışkırtıcılığına karşı koyup akşam ezanını beklemekte ve bu süre içinde sabır duygusundan, empatiye, tefekkür dünyasını genişletmekten tevekkül dünyasını everestleştirmeye kadar çok şey öğrenmektedir.
Kimileri tarlasında ektiği ürünü hasat edip nafakasını temin etmek için kırk dereceye varan sıcaklığın altında efor sarf etmekte ve dudakları susuzluktan çorak topraklar gibi çatlamaktadır. Hele birde tüm duruluğu ile şırıl şırıl bir pınarın yanı başındaki tarlada bu manzaranın olageldiğini düşündüğümüzde kışkırtıcılık daha da artmaktadır. Tüm bu kışkırtıcılığa rağmen Anadolu insanı orucundan taviz vermemektedir.
Bu manzarayı yaşayan yerlerden birisi de Anadolu’nun yaylası konumunda olan Erzurum.
İki bin metreye yaklaşan rakımıyla Anadolu’nun en yüksek şehri olan Erzurum’da mevsim şartlarından dolayı hasat zamanı iki – üç ay ile sınırlıdır bu süre zarfında Erzurum insanı hasadını yapmak zorundadır. Aksi taktir de ürününü kar altında bırakma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Zaman bu kadar kısıtlı olunca tarlada çayırda çalışma zamanı haliyle diğer yerlere göre daha da uzun olmaktadır. Arazinin kırık yapısı nedeniyle makine ile tarım belli oranlarda kalmakta insan gücü ile yapılan tarım halen daha varlığını korumaktadır. Sabahın ilk ışıkları ile başlayan mesai akşam gün batımına kadar devam etmektedir. Yani Erzurum’da mesai imsakla başlamakta ve iftarla son bulmaktadır dersek çokta yanlış söylemiş olmayız.
Hem iş hem ibadet
Şehirlerin bir çoğunda işi olmayan yada uygun işte olanların bazıları öğlene kadar bazıları ise öğlen sonrasına kadar uyumaktadırlar. Fakat Erzurum’da durum pek böyle değildir. Zamanın onlara tanıdığı süre zarfında kışlık nafakasını temin etmenin derdinde olan Erzurum insanı imsaktan hemen sonra günün ışımasıyla beraber tarlasında çalışmaya başlamakta iftara dakikalar kala işi bırakmaktadır. Tabi bu süre zarfında orucunu da eda etmektedir. Yani hem çalışmakta hemde İslamın beş rüknünden biri olan oruç ibadetini yerine getirmektedir.
Hem tarlada hem çalışıp hem oruç tutmak kolay bir iş değildir
İnsan gücünün ağırlıkta olduğu bu çalışma biçiminde sıcak ve terlemeye bağlı olarak vücuttaki sıvı oranı düşmekte, açlığa bağlı olarak kan şekeri normalin altında kalmakta ve vücut direnci zayıflamaktadır. Açlık çok kişinin aklına gelmese de susuzluk tarlada çalışan insanı çok zorlamaktadır. Sıcaktan dolayı kuruyan dudaklar tarlada birde toz toprakla muhatap olunca hepten kuruyup kalmakta çorak topraklar gibi zaman zaman çatlamaktadır.
Erzurum yollarında küçük bir gezintiye çıktığınızda bu manzaraları görmeniz kaçınılmazdır. Hatta yol kenarlarından geçen akarsularda yüzünü yıkayıp serinlemeye çalışan, akarsularda oluşturulan birkaç metrekarelik göletlerde kendini dupduru sulara bırakan insanları da görürsünüz. Bu insanların kimi traktörle ot taşırken kimi çayırlarda tırpan sallamaktadır. Siz bir iki saatlik bu yolculuktan terlemiş, yorgun düşmüş olarak şehre dönerken onlar iftara kadar tarlasında çalışmaya devam edecektir. Hatta bazıları iftarını sahurunu bile tarlasında yapmaktadır. Bu durum kadın çoluk çocuk içinde geçerlidir. Hele birde ihtiyarlar var ki onları görmenizi isterdim. Şeker, tansiyon, kolesterole ve sair hastalıklara rağmen orucundan taviz vermeyen bu ihtiyarlar sabrın everestleştiği insanlardır. İçinizden bazıları 'böyle hastalar için oruç tutmak farz değil oruç tutmasınlar' diyenler olabilir. Bunu onlarda biliyor ama onlar oruçla o kadar bütünleşmişler ki fetvayı değil takvayı tercih ediyorlar.
Anadolu insanı tarlasında çayırında on üç on dört saat çalışıp üstüne üstlük orucunu tutarken günün yarısını uyuyarak yarısını da klima altında geçirerek oruç tutan ve oruçtan şikâyet edenlere denecek tek bir şey var.
Bırakın sızlanmayı şimdi Anadolu olma zamanı
Aytekin ATASOYU