Silkin ve Kendine Gel Ey Hoca..!
“Muhammed Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olan (mü’min)ler, kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında ise çokşefkatlidirler. Onların (namazda) rükû yaptıklarını (ve) secde ettiklerini görürsün. Onlar, Allah’tan (daima) lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin eserinden (meydana gelen) nişanları vardır. Tevrat’taki vasıflarıbudur. İncil’deki vasıfları da (şöyledir: Onlar) filizini çıkaran, derken onu (filizini) kuvvetlendiren, kalınlaşan, zamanla gövdesi üzerinde doğrulup dikilen bir ekin gibidir ki ekincilerin hoşuna gider, (Allah Resûlü’nün ashâbıile birlikte böyle gelişip kuvvetlenmesinin misalle anlatılması) kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip de sâlih amel işleyenlere, mağfiret ve büyük mükâfat vaad etmiştir.” (Fetih Süresi – Ayet 29)
Bir Müslüman’ın iki kaynağı vardır; Kur’an ayetleri ve sahih hadislerdir. Her zaman Müslümanlar bu kaynaklarıkendine rehber edinmelidir.
Yukarıdaki ayet sanki günümüze büyük bir ışık tutmakta. Burada iki kavramdan bahis ediliyor; şiddet ve şefkat.
Efendimiz rahmet peygamberiydi. Sadece bir zümreye, bir ırka veya bir ülkeye gönderilmemiş dünyadaki tüm insanlığa gönderilmiştir.
Hem o uyarıcı hem de müjdeleyicidir.
Diyanet Aylık Dergisinin Nisan 2009 sayısında bunun için şu ifadeler var;
“Kur’an’da birçok ayette Hz. Muhammed’in müjdeleyici (beşir ve mübeşşir) ve uyarıcı (nezir ve münzir) olarak gönderildiği bildirilmektedir:
“(Ey Peygamberim!) Biz seni gerçek ile birlikte müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.”(Fatır, 24)
“(Ey Peygamberim!) Sen ancak bir uyarıcısın.” (Fatır, 23)
“Beşir” ve eş anlamlısı olan mübeşşir” kelimesi; iman edip salih amel işleyenleri Allah’ın rızası, cennet ve nimetleriyle müjdeleyici;“nezir” ve eş anlamlısı olan “münzir” ise, inkâr edip isyan edenleri ilahî azap ve ceza ile uyarıcı demektir. Uyarıcı ve müjdeleyicilik bütün peygamberlerin ortak niteliğidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), sadece içinde yaşadığıtoplumu değil, bütün insanları Kur’an ile uyarmakla görevlendirilmiştir: “Bu Kur’an, bana vahyolundu ki, onunla sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım.”(En’am, 19)
O sadece Cenneti bize tarif etmiyor, Cehennemin varlığından ve onun azabından da bahsediyor. Bunun içindir ki, hayatımız korku ve ümit arasında olmalıdır. Ne cennet bize yakın ne de cehennem bize uzak. Bunu düşünmeliyiz.
Peygamberimiz bize karşı hem uyarıcıhem de müjdeleyici olmanın yanı sıra müminlere karşı şefkat doluydu.
Tevbe Süresi, 128.ci ayetinde Allah, Habibi için ne güzel buyurmuş; “Andolsun size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.”
O tüm insanlığa karşı şefkatliydi. Kesinlikle kendi nefsi için kötü düşünceler içinde olmazdı. O Rahmet Peygamberi Uhud Savaşında yüzü yaralanıp mübarek kanları aktığında bile kâfirlere karşı hiç bedduada bulunmamış bilakis onlar için “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar” diye duada bulunmuştur.
İşte biz böyle bir peygamberi iken nasıl oluyor da kendini din adına adamış bir insan Müslüman kardeşini uyaracağına ona beddua edebiliyor?
Demek ki artık ortaya nefis denen olgu çıkıyor. Nefis insanın o güzel vasıflarını alıp çirkinleştiriyor. Kendisinişefkat Peygamberinin ümmeti olarak kabul eden kişiyi de beddualı çirkin bir hale sokuyor.
Kürsülerde ağlayarak kendini şefkatli hale getiren ey zat! Silkin ve kendine gel. Bu Müslümanlar hiçbir zaman senin kötülüğünü düşünmedi. Her zaman senin yanında oldu ve seni din düşmanlarına karşı korudu. Ama sana da her daim mesafeliydi. Çünkü sen her zaman onlara mesafeliydin. Onlarla birlikte hareket etmedin. Sen hep şiddet yanlısıinsanlara kucak açtın ve onlarla hemhal oldun. Buna rağmen sana beddua eden olmadı.
Sen, kendini bitirdin. Kendini bitirmekle kalmadın Türkiye’yi bitirmeye uğraşıyorsun. Koca bir ülke senin yüzünden ne hallere geldi? Artık komşular arası ilişkiler bile soğudu.
Hemen aynaya bak ve kendini sorgula. Yaptıkların doğru mu bunu kendine sor ve sonra Fetih Süresinin son sayfasını oku ve iyice anla.
Kime karşı şiddetli, kime karşı da şefkatli olacağını düşün.
Eğer bu Müslümanlar sana karşı bir şiddet uygulasaydı bu kadar büyüyemezdin. Sen onlara karşı şiddetli olunca artık küçülmeye başladın.
Bu Müslüman Türk halkı Allah’tan diler ki, “en kısa zamanda hatanı anlar bizlere karşı dualarda bulunursun”
Yoksa böyle devam edersen ötede hesabın çokşiddetli olacaktır. Burası muhakkak.