Ya ne yapacaktı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül? Hukuki açıdan sakat olduğu danışmanları tarafından raporlaştırılmış iddianamesi hazır bir davaya kendisini taraf haline getireceğini bile bile, adı ‘şike yasası’na çıkmış ‘Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’a, toplumdan tepki görmeyi de göze alarak, onay mı verecekti?
Cumhurbaşkanlığı makamı için bir zamanlar kullanılan ‘Çankaya Noteri’ benzetmesi, üzerine yapışır ve kolay kolay da silinmezdi aksi bir tavır sergileseydi...
Yakın tarihten birkaç örnek aklımızda; sporun başka dallarının da ‘şâibeden âri’ olmadığını biliyoruz. Uluslararası müsabakalarda bile kural-dışı yollara başvurmaktan çekinmeyen sporcularımız, yöneticilerimiz var. Ancak esas sorunun yüz milyarların döndüğü ‘futbol’da yaşandığı da âşikâr. ‘Şike’ soruşturması başlayalı beri liglere hayatiyet geldi.
‘Futbolda şike’ konusunun üzerine gidilmesinden sonra bazı çevrelerin sergilediği “Ne olmuş yani?” kayıtsızlığı bu tür ‘kural-dışı’ davranışların bizde önemsiz sayılmasıyla yakından ilişkili. Okulda kopya çekmek, kumarda hile yapmak, ayak kaydırarak ya da el oynatarak öne geçmek... Bunlar sıradan ve sonuç getirmesi gerekmeyen kabahatler olarak görülüyor.
Başka kültürlerde ‘sportmenliği sakatlayan’, ya da ‘eşit yarış görüntüsünü bozan’ her türlü kural-dışılık en sert biçimlerde cezalandırılır oysa...
ABD’de bütün kabahati ‘sınavda kopya çekerken yakalanmak’ olan bir politikacı (Edward Kennedy), adı her seçim döneminde gündeme geldiği halde, bırakın başkanlığı aday bile olamadı.
Dünyanın her tarafında, kumarhaneler, kart sayanları, hileye başvuranları tespit edip kapılarından içeri sokmazlar.
İtalya’da, 2006 yılında, Serie-A’dan ‘şike’ kokuları yükselince, Juventus, AC Milan, Fiorentina ve Lazio takımları hakkında soruşturma başlatıldı. Hepsi derhal Avrupa kupalarından mahrum edildi, Milan dışındakiler ceza olarak Serie-B’ye yollandı, iki yıl üst üste kazandığı lig birinciliği Juventus’un elinden alındı.
Mahkemelerin kararı beklenmeden... (Juventus’un cezaları kalkmadı, diğerlerinin cezalarının bazısı davalar sonucunda kaldırıldı).
Kopya, hile ve şike konusunda hoşgörülü bir bakış var çoğumuzda; bu sebeple olacak, duyumların üzerine gidilmedi, yıllar ve yıllar boyu liglerin kirlenmesine müsamaha edildi bizde... Bu müsamahakâr bakış açısının ilânihaye devam edeceği beklentisi siyasete bile taşındı: Büyük kulüplerin damgasını taşıyan bir yasanın Meclis’ten çıkması üzerinden bir yıl bile geçmeden aynı yasayı tam tersi sonuç verecek hale getirme girişimi ilk aşamada sonuç verdi.
Hemen hiçbir konu etrafında kolay kolay işbirliğine yanaşmayan dört parti ‘şike’ cezasını hafifleten yeni metin üzerinde birleşebildi.
‘Şike’ tanımını değiştiren, şike yapmayı ‘örgütlü suç’ kapsamı dışına çıkartan ve cezaları radikal biçimde azaltan yeni yasa Çankaya duvarına çarpınca çıkan gürültü müthiş...
Gürültünün bir sebebi, çok sayıda tutuklunun varlığı; o konuda başka davaların sanıklarını da kapsayacak bir düzenleme mutlaka yapılmalı. Geç bile kalındı. ‘Şike yasası’ ise ancak ondan sonra yeniden gündeme getirilebilir.
Yani ne yapacaktı Cumhurbaşkanı? Yapanların bile “Cezalandırılsın” dediği şikeye “Evet” mi diyecekti?
Ya ne yapacaktı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül? Hukuki açıdan sakat olduğu danışmanları tarafından raporlaştırılmış iddianamesi hazır bir davaya kendisini taraf haline getireceğini bile bile, adı ‘şike yasası’na çıkmış ‘Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’a, toplumdan tepki görmeyi de göze alarak, onay mı verecekti?
Cumhurbaşkanlığı makamı için bir zamanlar kullanılan ‘Çankaya Noteri’ benzetmesi, üzerine yapışır ve kolay kolay da silinmezdi aksi bir tavır sergileseydi...
Yakın tarihten birkaç örnek aklımızda; sporun başka dallarının da ‘şâibeden âri’ olmadığını biliyoruz. Uluslararası müsabakalarda bile kural-dışı yollara başvurmaktan çekinmeyen sporcularımız, yöneticilerimiz var. Ancak esas sorunun yüz milyarların döndüğü ‘futbol’da yaşandığı da âşikâr. ‘Şike’ soruşturması başlayalı beri liglere hayatiyet geldi.
‘Futbolda şike’ konusunun üzerine gidilmesinden sonra bazı çevrelerin sergilediği “Ne olmuş yani?” kayıtsızlığı bu tür ‘kural-dışı’ davranışların bizde önemsiz sayılmasıyla yakından ilişkili. Okulda kopya çekmek, kumarda hile yapmak, ayak kaydırarak ya da el oynatarak öne geçmek... Bunlar sıradan ve sonuç getirmesi gerekmeyen kabahatler olarak görülüyor.
Başka kültürlerde ‘sportmenliği sakatlayan’, ya da ‘eşit yarış görüntüsünü bozan’ her türlü kural-dışılık en sert biçimlerde cezalandırılır oysa...
ABD’de bütün kabahati ‘sınavda kopya çekerken yakalanmak’ olan bir politikacı (Edward Kennedy), adı her seçim döneminde gündeme geldiği halde, bırakın başkanlığı aday bile olamadı.
Dünyanın her tarafında, kumarhaneler, kart sayanları, hileye başvuranları tespit edip kapılarından içeri sokmazlar.
İtalya’da, 2006 yılında, Serie-A’dan ‘şike’ kokuları yükselince, Juventus, AC Milan, Fiorentina ve Lazio takımları hakkında soruşturma başlatıldı. Hepsi derhal Avrupa kupalarından mahrum edildi, Milan dışındakiler ceza olarak Serie-B’ye yollandı, iki yıl üst üste kazandığı lig birinciliği Juventus’un elinden alındı.
Mahkemelerin kararı beklenmeden... (Juventus’un cezaları kalkmadı, diğerlerinin cezalarının bazısı davalar sonucunda kaldırıldı).
Kopya, hile ve şike konusunda hoşgörülü bir bakış var çoğumuzda; bu sebeple olacak, duyumların üzerine gidilmedi, yıllar ve yıllar boyu liglerin kirlenmesine müsamaha edildi bizde... Bu müsamahakâr bakış açısının ilânihaye devam edeceği beklentisi siyasete bile taşındı: Büyük kulüplerin damgasını taşıyan bir yasanın Meclis’ten çıkması üzerinden bir yıl bile geçmeden aynı yasayı tam tersi sonuç verecek hale getirme girişimi ilk aşamada sonuç verdi.
Hemen hiçbir konu etrafında kolay kolay işbirliğine yanaşmayan dört parti ‘şike’ cezasını hafifleten yeni metin üzerinde birleşebildi.
‘Şike’ tanımını değiştiren, şike yapmayı ‘örgütlü suç’ kapsamı dışına çıkartan ve cezaları radikal biçimde azaltan yeni yasa Çankaya duvarına çarpınca çıkan gürültü müthiş...
Gürültünün bir sebebi, çok sayıda tutuklunun varlığı; o konuda başka davaların sanıklarını da kapsayacak bir düzenleme mutlaka yapılmalı. Geç bile kalındı. ‘Şike yasası’ ise ancak ondan sonra yeniden gündeme getirilebilir.
Yani ne yapacaktı Cumhurbaşkanı? Yapanların bile “Cezalandırılsın” dediği şikeye “Evet” mi diyecekti?