Zaman tünelinde biraz gerilere,1990 lı yıllara gidelim ve sonra da günümüze gelelim.
Dilek Örnek olayı(uyuşturucu parası kuryesi sanığı) esas konuya girmeden önce, basına yansımış haberlerden bir iki paragraf paylaşmak istedim.
16 Aralık 1996′da Atatürk Havalimanı’nda uyuşturucu parası olduğu ileri sürülen 28 milyar lira tutarında bir bavul dövizle yakalandı. 24 Aralık’ta tutuklandı. Yakalandığı sırada kendisini bekleyenler arasında özel harekatçılardan Ayhan Akça‘nın da olduğu öne sürüldü.
Tarım Bakanlığı’nda uzman Hatice Benli kimliğiyle yeşil pasaporta sahip olduğu iddia edildi. Açıklamalarında daha önce 52 kez bavulla toplam 1.5 trilyon lira civarında para taşıdığını söyledi.
Yine havalimanında bulunanlardan Sakarya Karasu, Emniyet Amiri Saim Kahveci, Ahmet Bıyıkoğlu, Numan Turhan ve Sinan Gürdoğan, Bıyıkoğlu’nun “Dilek Örnek’in para getireceğini biliyorduk. Yakalandığını duyunca 5 kişilik bir ekiple havalimanına gittik” yolundaki ifadesi nedeniyle yargılandı.
DGM’de yargılandığı davanın Mart 2000′deki duruşmasında ise yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını talep ederek, Hollanda’ya gidip evlenmek istediğini söyleyen. Örnek, “Bu gidişle bekar kalacağım” dedi. Mahkeme, Örnek’in talebini reddetti.(Basından alıntılar)
Aldığım sağlam duyumlara göre; habere konu olan Dilek Örnek’in sonradan evlendiği kişi şu an İstanbul’da cezaevinde yatmaktadır. Adı da; Şervan kod-Ahmet Ejder Özkılıç…
Dilek Örnek’in kocası Ahmet Ejder Özkılıç’ın nerede ve kimlerle ilişkisi var?...
---Hollanda’daki PKK Amsterdam Özgün Komite sorumlularından; Baran kod adlı- A.T (adı bende saklı)..ile,
.---Hollanda PKK sorumlusu Yaşar kod-Batmanlı Gözlüklü Seyda ile,
---Amsterdam sorumlusu: Batmanlı Kendal kod ile…
İşin ilginci: Hollanda’daki Malatyalı A.T. (baran kod)’un Türkiye’ye gittiğinde Ayça adında bir bayanla kapalı kapılar ardında uzunca görüşmeler yaptığı, sağa sola kendisini ’’Türk Milliyetçisi’’ ve ’’istihbaratçı’’ olarak tanıttığı, M-16 uzun namlulu piyade tüfeğiyle pozlar vermiş olmasıdır.
Yani; Hollanda da PKK’lı Baran, Türkiye’de ise ’’istihbaratçı’’ ve ’’Türk Milliyetçisi’’?...
Neymiş de;’’PKK’nın uyuşturucuyla işi yok’’muş(?)
Neymiş de’’Ergenekon-PKK işbirliği hayali’’imiş(?)…
Bizzat içeriden almış olduğum bu kısa duyumlar bile PKK ve Devlet içerisindeki Ergenekoncu bir çetenin nasıl bir işbirliği içerisinde olduğunu ispatlıyor.
Terör örgütü ve derin devlet çetesinin kurduğu çark onlara milyarlar, trilyarlar kazandırdı fakat millete ve memlekete; acı, maddi- manevi yıkım, düşmanlık ve gözyaşı bıraktı. Biz de kendi kendimize’’yahu bu terör belası niye bitirilemiyor?’’ diye safça sorup duruyor ve kahroluyoruz.
İkinci bir konuya geçiyorum; A.Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesi meselesi…
Fiilen PKK örgütlenmesinde yer almayan fakat’’ehven-i şer’’ misali bulundukları çevre gereği onlarla da irtibatını koparmayan şahıslarla ara sıra görüşüyorum. Benim her söylediğime onlar’’evet,aynen, haklısın’’ diyorlar. Sonunda ’’fakat…) demeyi de ihmal etmiyorlar. PKK’yı, Ortadoğu’yu, Türkiye’yi, Kürdistan’ı ve Dünya’yı aramızda tartışıyor ve yorumluyoruz. Aynı noktalarda birleşiyoruz. Mutabık kaldığımız konuları ayrı bir makalemde dile getireceğim.
Bu insanlardan birisi, tanık olduğu bir konuyu aktardı. Öcalanın bacılarından birisi, avukatlarla birlikte İmralı’ya görüşmeye gidiyor. Ailedeki bir insanla ilgili bir konuyu Öcalan’a aktarıyor ve Öcalan da kendi görüşünü hem bacısına hem de avukatlara aktarıyor.Görüşmeden sonra’’görüşme notları’’ malum medyada yayınlanıyor.fakat; aileden olan şahısla ilgili olarak Öcalan’ın söyledikleri medyada yok, yani sansürlenmiş…
Bu tanıklığını benimle paylaşan insan diyor ki;’’avukatların görüştürülmemesine çok seviniyorum, çünkü; avukatların başka yerlerle, çatışmadan nemalanan kesimlerle irtibatlarının olduğundan şüpheleniyorum. Öcalan’ın konuştuklarını sansürleyip kamuoyuna açıklıyorlar’’…Ve bence de gerçek budur… Fakat; Öcalan’ı paketleyip Türkiye’nin kucağına verenler şartsız-şurtsuz vermemişlerdir.Ne yapıp yapıp, örgüt kuryesi olan avukatların da görüştürülmesine Türkiye’yi zorlayacaklardır.
Üçüncü konu:
Tüm Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden PKK-KCK ,Suriye’deki BAAS’cı Beşer diktatörünün halka(muhaliflere) uyguladığı vahşiyane saldırılara, katliamlara sessiz kalmakla yetinmeyip, dolambaçlı yollarla Beşer Esad’ı destekliyor.’’Kürtlerin temsilcisi ’’olduğunu iddia eden bir parti,örgüt, hareket Kürt katliamlarına seyirci ve tepkisiz kalabilir mi?...Elbette ki kalamaz..Ama PKK_KCK kayıtsız kalır çünkü;örgüt lideri ve MK-üyeleri Suriye’nin ajanıdırlar.Bizzat 1980lı yıllarda Şam’da ve Lübnan’da kaldığım dönemde bunu açıkça gördüm.
Kürt muhalefet lideri Mişel Temmo’nun katledilmesi de bir PKK-KCK operasyonudur.
Mişel Temmo I-KDP’ nin paralelindeki görüşleri savunuyordu.KDP ve T.C. hükümeti Kandil’i ablukaya alma ve ortadan kaldırma, Mahmur ve benzeri ’’mülteci kamp’’larını boşaltma ve halkın Türkiye’ye dönüşünü sağlama konusunda anlaşmaya vardılar.Irak Kürt Federe Bölge Başkanı Mesut Barzani sorunların silahla değil, diyalogla, siyaset yoluyla çözümünden yana olduğunu beyan etti. Bütün bu gelişmeler PKK-KCK’ yı endişelendirdi ve hain komplolara başvurmasını hızlandırdı.
’’Mişel Temmo’yu Türk ajanları katletmiştir’’ diye fısıltı gazetesi ve kendi medyası vasıtasıyla yalan ve kasıtlı haberler yayarak Türkiye ile Suriye’deki muhaliflerin ve Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nin arasını bozmaya çalıştılar. Bir taşla iki kuş vurmaya çalıştılar.Ayrıca:katliamcı Şam yönetimine karşı muhaliflerden yana tavır almamalarını perdelemeye çalıştılar.Çünkü; Suriye olayı PKK-KCK açısından halkın gözünde kötü bir sınavdır. Bu olay bile PKK-KCK nın kimin uşağı olduğunu halka göstermeye yeter de artar.
PKK-KCK Türkiye’de Ergenekoncu, statükocu, ’’Tek’’ çi Kemalistlerin safında yer alıp halk iradesine saldırmıştır. Bunu yapanlar ebetteki gerici,diktatör Suriye rejimini destekleyeceklerdir.Ayrıca;hangi ajanın ve işbirlikçinin kendi efendisine kafa tuttuğu görülmüştür.
Yazımı noktalamadan önce; bu arada YEŞİL kod adlı Mahmut Yıldırım’ın saklandığı ’’mezar’’ ı da tespit etmiş bulunmaktayım. Kendisi şu anda Gürcistan'da saklanıyor. İlgili makamlara gereken bilgi verilmiştir. İnşallah o makamlar üzerlerine düşen görevi savsaklamadan yerine getirirler.
17.10.2011/ Abdulkadir Aygan