Sevgi her hücremizi sarmışken, sevilmeye bu kadar ihtiyacımız varken, sevgimizi göstermeye neden bu kadar bu uzağız ve yabancıyız? Nedir bu sevgimizi gizlememiz, sevgimizle temas etmeyişimiz? Ya da bu duyguyu sadece karşı cinsle yaşamaya, ya da sadece cinsel dürtülerimize hapsedişimiz?
İlk ne zaman öğrendim sevmeyi, ilk ne zaman fark ettim sevildiğimi? Fark ettim de nasıl yaşadım bu çok özel duyguyu? Bir hatırlayalım…
Annemin rahmine iki kişinin sevgisiyle düştüm ve Yaratanın sevgisiyle oluştum. Keyfini çıkardım o yumuşak, sıcak, her ihtiyacımın karşılandığı sevgi dolu rahimin. Annemin rahmiyle öğrenmeye başladım sevmeyi, beni Yaratanı sevmeyi ve onlar tarafından sevilmeyi…
Peki ya sonra… sonra neler oldu?
Hiç bilmediğim bir yere düştüm ağlayarak. Etrafımda toplandılar hiç tanımadığım benden çok çok büyük görünen yabancılar. Yabancılardı ama gülüyorlardı, şaklabanlıklar yapıp beni güldürmeye çalışıyorlardı, beni kucaklarına alıp sarılıyorlardı ve dokunuyorlardı. Hmmm çok keyifliydi. Sevmiştim bunu. Sevmiştim onları, gülüyordum, gülücükler saçıyordum onlara. Hem sevmeyi hem de sevilmeye öğrenmeye başlamıştım iyiden iyiye.
Sonra … sonra nasıl devam etti bu sevme ve sevilme?
Büyüyordum günden güne bu sevgiyle, ama değişen şeyler vardı etrafımda. Büyük görünen yabancılara artık yabancı değildim. Ayrıca konuşmaya, yürümeye, tek başına yemek yemeye başlamıştım. Kendimin bir şeyler yapabilmesine çok seviniyordum. Fakat ben büyük görünen yabancılara benzedikçe, onlarla yakınlaştıkça ve bir şeyleri kendi başıma yaptıkça; günden güne annemin rahmindeki ve doğduğum ilk yıllardaki o sıcak, yumuşak, neşeli, bol sarılmanın olduğu ortamlar ve insanlar azalıyordu. Azalıyordum ama ben onları yine de seviyordum ve sevgimi göstermeye çalışıyordum.
Fakat bu sefer onlardan çatık kaşlar görmeye, ay çok ayıp sözleri duymaya başlamıştım. Hatta sevgiyi gösteren ve sevgi arayan insanlara DELİ diyorlardı. Deli, çatlak kız /oğlan olmak yerine; uslu, hanım hanımcık kız veya aslan ve cesur oğlan olmak istemez misin diyorlardı. Ne olmuştu birden bire, ne oluyordu, değişen ne vardı, büyümek neyi değiştiriyordu? Büyümek sevmemi ve sevilmemi azaltacaksa BENBÜYÜMEK İSTEMİYORDUM… HATTA DELİ OLMAYA RAZIYDIM.
Ama her geçen gün sevgiyi görmeyerek ve göstermemem gerektiğini öğrenerek büyüyordum. OYSA sevgi her hücremi sarmışken, sevilmeye ve sevgimi göstermeye bu kadar ihtiyacım varken SEVGİSİZLİK içinde boğuluyordum..
Bu yüzdendi kendimden, Yaratandan ve çevremden uzaklaşmam. Bu yüzdendi sevgiyi yanlış yerlerde, kişilerde, durumlarda, dürtülerde arayışım ve hapsedişim. Bu yüzdendi yaşamıma, anıma, YARATANA ŞÜKRETMEYİŞİM. Ve bu yüzdendi sevgi açlığı çekişim ve her türlü fiziki ve psikolojik sorunum yaşayışım…
Oysa bütün her şey anne rahmimdeki ve doğduğum ilk zamanlardaki gibi devam etseydi. Çiçeği, böceği, insanları, kendimi ve Yaratanı daha gerçekçi, daha samimi içten severdim. Onlardaki sevgiyi görür ve alırdım. O zaman sevgim ulvileşirdi. Dünyanın ötelerine ulaşırdım. Asıl sevgiyi madde âleminde değil mana âleminde arar ASIL sevgiye ulaşırdım. O zaman sevgi her hücremi sarmışken, sevilmeye ve sevgimi göstermeye bu kadar ihtiyacım varken sevgiden bu kadar korkmazdım.
Peki şimdi ne olacak? Böyle sevgisizlik içinde boğulacak mıyım? Hiç mi ümit yok?
Ümit ışığı görmek istiyorum sevmek ve sevilmek için. Bunun için etrafım bir şey yapmıyorsa, BENdeli/çatlak olarak da nitelendirilsem de bir şeyler yapabilirim. Çünkü annemin rahminde ve dünyaya geldiğim ilk yıllarda sevgi göstermeyi ve sevgi görmeyi öğrendim. Zeminimde sevgi hala var, zeminimde en önemlisi YARATANIN sevgisi var…
Sevgimi göstererek, sevgimi gösterip insanları ve kendimi affederek buna başlayabilirim. Her sabah nefes aldığıma sevinerek, çiçekleri, böcekleri, havayı, güneşi, çocukları severek, selamlayarak başlayabilirim. Dünyada tekte kalsam, yalnızda olsam sevebilirim. Güzel günlerimin bittiğini sanma, her bir gün güzel aslında zeminimde sevgi oldukça.Hz. Mevlana da ne güzel diyor.."-Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, Sevmek ve Sevilmek için çareler arayın.."
Ve sözlerimi bana sevgiyi öğreten, koşulsuz sevgi gösteren ve sevgi göstermem konusunda beni kısıtlamayan başta YARATANA, sonra aileme, daha da sonra da dostlarıma şükran dileklerimi sunarak bitiriyorum.
Sevgi ve yaşam sevinciyle…