Şair şiir yazarken fikir sancısı çeker, bu sancının sonunda on yıllarca dilden dile gönülden gönüle dolaşacak şiirini topluma kazandırır. Bir tohum müsait iklim ortamında sürgün verir. Şiirin de yeşerdiği iklim ortamları vardır. Bu anlamda sendikal ortamlar şiir yazmak için uygun ortamlar mıdır değil midir bunu misalleriyle anlatmaya çalışacağım.
Sendikacı şairlerin piri Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen’in kurucu genel başkanı Mehmet Akif İnan’dır. İnan’ı Eğitim-Bir-Sen’in kuruluş aşaması olan 1992’den beri tanıyorum. İnan, Eğitim-Bir-Sen’i kurduğu tarihlerde ben de yeni gazeteciliğe başlamıştım. Sendikacılığa başladığı 1992 yılından ölümüne kadar (6 Ocak 2000) hep dertleşmişizdir. Sendikacılığının özellikle son yıllarında hep; “Şahin Can, bu sendikacılık beni şiir yazmaktan da yazı yazmaktan da alıkoyuyor, sendikacılığı gençlere bırakıp, bir kenara çekilip şiir yazacağım, eski yazılarımı derleyip toparlayacağım” sözünü sık kullanır olmuştu. Maalesef ömrü bu düşüncesini gerçekleştirmeye yetmedi, aniden gelen bir hastalıkla aramızdan ayrıldı.
HİCRET VE TEHNA SÖZLER
İnan, tam bir edebiyat adamıydı. Daha lise yıllarında “Derya Gazetesi”ni arkadaşlarıyla birlikte çıkardı, ilk konferansını şairler üzerine verdi. Sultan-üş Şuara Necip Fazıl Kısakürek’le daha liseyi bitirdiği yıllarda tanışma fırsatı buldu.
60’lı yılların ortasından itibaren yayın dünyasının içinde daha aktif rol almaya başladı. Hilal Dergisi yöneticiliği yaptı. Edebiyat Dergisi ve Mavera Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Kısakürek gibi edebiyat dünyasının duayenlerinden Nuri Pakdil’le edebiyat dergisinde birlikte çalıştı. İnan, eserlerini 70’li yıllarda vermeye başladı. 1972 yılında ilk kitabı olan “Edebiyat ve Medeniyet Üzerine”yi yayınlandı. Kudüs ve Mescid-i Aksa şairi olarak bilinen İnan, “Hicret” ismiyle ilk şiir kitabını 1974 yılında çıkardı.
1977 yılında da Eğitim Enstitüleri için Oktay Çağlar ile beraber “Yeni Türk Edebiyatı” kitabını hazırladı. 1985 yılında “Din ve Uygarlık”(denemeler) kitabını okurla buluşturdu. 1991 yılında “Tenha Sözler” adıyla son şiir kitabını yayınladı. Kitapların yayınlanma tarihini vermemin nedeni, İnan’ın sendikacılığa başlama tarihi olan 1992 tarihinden itibaren şiir ve yazıyla ilişkisinin zayıfladığını ortaya koymak içindir. İnan’ın bizzat bana söylediği gibi sendikal ortamlar yazmaya müsait iklimler değildir, şiir yazmak ise çok daha zordur.
Tam sözün burasında edebiyat dünyasının, fikir camiasının ve İnan dostlarının Eğitim-Bir-Sen’e teşekkür borçlu olduklarını belirtmek isterim. Eğitim-Bir-Sen vefa örneği göstererek İnan’ın yayınlanmış eserleri ‘Edebiyat ve Medeniyet’, ‘Tenha Sözler’, ‘Hicret’, ‘Din ve Uygarlık’ı yeniden yayınlayarak okurlarla buluşturdu. Eğitim-Bir-Sen bununla yetinmedi, İnan’ın muhtelif gazete ve dergilerde yayınlanmış yazılarını ‘Aydınlar, Batı ve Biz’, ‘Edebiyat- Kültür ve Sanata Dair’, ‘İslam Dünyası ve Ortadoğu’, ‘Söyleyişiler’, ‘Siyaset Kokan Yazılar’, ‘Mirası Kuşanmak’ adlı kitaplarda toplayarak yayınladı. Eğitim-Bir-Sen bu güzel hizmetiyle İnan’ın fikir ve düşüncelerinin gelecek kucaklarla buluşması zeminini oluşturdu. Emeği olan herkesi kutluyorum.
ÇARESİZLİK ŞARKISI
Sendikacılığın ulu çınarlarından Kaya Özdemir de şair sendikacılardan. Rahmetlinin şiirleri “Çaresizlik Şarkısı” adıyla yayınlandı. Emekle bütünleşmiş bir yaşamı olan Kaya Özdemir’le ölümünden bir hafta önce röportaj yapmıştım. AP Milletvekilliği, Türk Metal Sendikası’nın kurucu başkanlığı, Türk-İş Genel Eğitim Sekreterliği başta olmak üzere onlarca görevi hayatına sığdırmış olan Rahmetli Özdemir, Necip Fazıl Kısakürek’i çok severdi. Türk-İş Genel Başkan Danışmanlığı yaparken uzun uzun söyleşirdik. Hep Necip Fazıl’dan bahsederdi. Özdemir, şairlerin sultanı Necip Fazıl Kısakürek’i Tandoğan ve Kırıkkale’de Komünizmle mücadele kapsamında yapılan işçi mitinglerinde konuşturduğunu sürekli anlatırdı. Eli kalem tutan sendikacılardan olan Özdemir, “ Çocukluk hayalim öğretmen olmaktı” diye iç geçirirdi. Bu tutkusunu gazete ve dergilerde yazı yazarak yerine getiriyordu. Rahmetlinin son yazısı Türk-İş Dergisi’nde yayınlanan “İş Güvencesi ve Sendikalar” başlıklı yazısıydı. Özdemir, sendikacılığın yazmasına hep engel olduğunu söylerdi. “Sendikacı olmasam çok daha fazla şiir kitabım olurdu. Tek kitapta kaldım” derdi. Özdemir’in şiirlerinin bir bölümü bestelendi ve bugün hala Türk Sanat Müziği olarak icra ediliyor.
AYRAN AŞI
Diğer sendikacı şair dostum, iş dünyasının duayenlerinden, Türkiye’nin en uzun süreli işveren konfederasyonu başkanlığı yapan Refik Baydur. 1989’da Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanlığına seçilen ve 2004 yılına kadar bu görevini sürdüren Refik Baydur’un “Ayran Aşı” ismiyle şiir kitabı yayınlandı. Ancak, sendikanın işlerinin yoğun olması nedeniyle uzun süre kitap yayınlamadı. TİSK Genel Başkanlığının son döneminde “Bizim Çete” ismiyle 28 Şubat’ta niçin “Beşli Çete”nin içinde yer aldıklarını anlatan bir kitap çıkardı. Konfederasyondan ayrıldıktan sonra ise “İş Güvencesi Tartışmaları”, “Zirvede 15 Yıl”, “Anılar ve Öneriler”, “Bir Yürek Bin Sevgi” kitapları yayınlandı.
Sonuç: Sendikacılıkla şairlik aynı anda mümkün olmuyor. Başaran var mıdır? En azından ben bilmiyorum. Varsa nasıl başardığını okuyucularla paylaşmak isterim. Bilen veya duyan olursa böyle er kişiyi bu köşenin yazarına iletirlerse mutlu olurum. Yeni bir yazıda buluşmak dileğiyle…