Selefi bir mahkumla nebevi sünnet üzerine münazara
Kuşkusuz nebevi sünnet Allah resulü’nün dini gerekçelerle yaptıklarıdır. Lakin sünnet değince akla maalesef bir döneme ve bir coğrafyaya ait örfi pratikler geliyor. İslam dünyasında sünnet algısının tahrif edilmiş olması en büyük fitnelerden birisidir. Bu gerekçeyle insanlar Allah resulü’nun rahmetini ve adaletini, cehdini ve gayretini, aşkını ve vecdini kendilerine örnek almak yerine o’na o gün düşmanlık edenlerinde dahil olmak üzere tüm Arapların giydiği entariyi ve fistanı giyerek sünnete ittiba ettiklerini zannediyorlar.
Amerikan hapishanesinde dini rehber olarak çalışmak beraberinde zaman zaman mahkumlarla ayak üstü de olsa dini münazara yapmayı zorunlu kılıyor. Hapishane sistemi içinde bir mahkum bir başka mahkum ile kavga ederse, kaçmaya yeltenirse veya çalışan personelle sorun yaşarsa onlar hücre hapsine çarptırılıyorlar. İşte bu tür mahkumları haftada iki veya üç defa ziyaret ediyorum. Hapishanede yeni olan genç bir selefi ile aramda şöyle bir dialog geçti:
- Selamun aleykum kardeşim nasılsın ?
- Aleykum selam tayyib (iyiyim) elhamdülillah
- Sen nasılsın diye sormayacakmısın ?
- Sen nasılsın?
- Ben de iyiyim hamdolsun. Sormak istediğin bir şey var mı?
- Ne konuda ?
- Dini konularda mesela ?
- Ben senden ilim almam
- Peki neden?
- Sünneti takip etmiyorsun.
- Mesela hangi konularda ?
- Kılık kıyafetin Allah resulü (sav) gibi değil. Paçalarını topuk bileğinin üstüne kıvırmamışsın. Üstelik sakallarını kısaltıyorsun. Resulullah’ın sünnetine uymuyorsun. Cehennemliksin.
- Peki Allah resulu’nun bize emanet ettiği tevhid inancını insanlara anlatıyor olmam o nebevi sünneti hayatımda tatbik etmeye çalıştığım anlamına gelmez mi?
- Evvela sakallarını uzatıp paçalarını kısaltacaksın yoksa benim gibiler seni asla dinlemez.
- Bak kardeşim ben seni sevdim çünki sen resulullah gibi olmaya çalisyorsun. Bu da benim seni sevmem için yeterli. İman bir dağ ise gerisi çakıl taşıdır benim gözümde. Lakin beni dinlemeni isterim.
- Dinliyorum. Ama bil ki benim minhacimda Allah için sevmek ve Allah için nefret etmek vardır. Sakallarını kısalttığın için ve paçalarını bileğinden aşağıda tutmadığın için seni sevemiyorum. Hatta senden bu amellerinden dolayı nefret ediyorum.
- Peki sence resulullah’ın sünnetine uymak nedir?
- Onun yaptıklarını yapmaktır.
- Çok güzel. Şöyle bir katkıda bulunayım o zaman. Ya da şöyle diyebilirmiyiz? Bu hayati onun gibi yaşamaya çalışmak sünnettir.
- Evet
- Mesela ben şunu diyorum. Öfke yönetimi, resulullah’ın en mühim sünnetlerinden biridir. Katılırmısın?
- O da ne demek? Küffar’dan öğrendiklerimize sünnet mi diyorsun?
- Şayet sünnet resulullah gibi davranmaksa ve o bizim için üsve-i hasene yani en güzel model o ise ve kendisine hakaret ve eziyet edenlere en güzel şekilde karşılık vererek öfkelendiği halde o duygusunu en güzel şekilde yöneten resulullah ise öfke yönetimi sünnet midir değil midir?
- Bu açıdan hiç düşünmedim.
- Peki mesela şefkat ve merhamet sünnet midir değil midir? Resulullah vahyin dilinde alemlere rahmettir. Sünnet deyince benim aklıma şefkat, merhamet, adalet, sabır, tevekkül, hasyet ve umut gibi reşullah’ın bizzat hayatında görülen temel değerler geliyor. Haksız mıyım? Kıymetli kardeşim sanırım biz sünnetin içini boşaltmışız.
- Bu durumda ben sünneti yaşamıyorum çünki müslüman olan bir arkadaşımla kavga ettiğim için burdayım.
- İşte bu yaptığın da sünnettir aslında. Resulullah bol bol istiğfar ederdi. İstiğfar öz eleştiri demektir. Evvela kendimizi eleştirerek başlamalıyız. Lakin yine ben resulullah’ın sünnetine bağlı olarak seni bu konuda kınamıyorum. Zira hepimizin hataları var. Hatayı imha etmek ama hatalıyı inşa etmek sünnettir.
- Ben arkadaşıma da haksızlık etmişim. Ona dini mevzularda nasihat etmiştim. Beni dinlemeyince arkadaşlarla onu dışladık.
- Oysa ki resulullah şarap içen bir sahabiyle ilgili kötü sözler sarfeden birine “Onun hakkında öyle deme ! O Allah’ı ve resulu sever” diyordu. Nitekim Cüleybib için de öyle !
- Özür dilerim senin hakkında çok olumsuz şeyler duymuştum. O yüzden önyargılıydım. Oysa ki sen konuştukça bana yeni şeyler öğretiyorsun. Bu anlattığına göre ben o anlatılanları dinlememeliydim. Zira senin hakkında gıybet etmişler.
- Ne diyorlardı mesela?
- Resulullah’ın sünnetini kabul etmiyor ve hadisleri inkar ediyor diyorlardı.
- Resulullah’ın sünnetini biraz evvel anlattığım şekliyle elbette kabul ediyorum. Hadislere gelince onlar resullah tarafından söylendiği rivayet edilen sözlerdir. Resulullah’ın ağzından Kur’ana aykırı söz çıkmaz. Şayet çıktığını rivayet edenler varsa biz o rivayetin sorgulanması gerektiğini söylüyoruz.
- Öyleyse hadis kitaplarından kuşku mu duymalıyız?
- Kur’an dışında hiç bir beşeri kitap mutlak doğru değildir. Muhaddisler ortaya bir çalışma çıkarmışlar. Allah onlardan razı olsun. Lakin hiç bir beşeri kitaba Allah’ın kitabı muamelesi yapamayız. Bu mevzu uzundur inseAllah başka bir zaman konuşuruz.
- Teşekkür ederim. Kafamı karıştırdın. Ama aydınlatıcı bir konuşmaydı.
- Aslında biliyor musun? Karışan kafa düşünen kafadır. Allah bizim düşünmemizi ister. Selamun aleyküm. Bir ihtiyacın olursa yazarsın.
- Senin tavsiye edeceğin kitapları okumak isterim.
- Sana getireceğim inşAllah. Selamun aleykum
- Aleykum selam.