Yurtdışında bulunmam nedeniyle bir müddettir siz kıymetli okuyucularımdan uzak kaldım.
Selâm getirdim size candostlarım,
Yavruvatan’dan
Başta Hala Sultan olmak üzere Kıbrıs’ın manevi sultanları sahâbe-i kirâm ve şühedâ-yı ızâmdan
Kırklar’dan, Yediler’den.
Selâm getirdim;
Magosa Fâtihi Canpolad Paşa’dan
Ağlayan Dede ve Kutub Osman Hazretlerinden
Kabristanlığı bile park haline getirilmiş şehid ecdâdımızdan…
*
Ahilik haftası, genel olarak Ekim ayının ikinci Pazartesi kutlanmaktadır. Ahîlik teşkilatının vatandaşlarımıza tanıtılmasında kutlama programlarının katkısı büyüktür.
Esnafımıza destek vererek yaptıkları güzel programlarla ahiliği gündemde tutan Esnaf ve Sanatkarlar Derneği (ESDER)’e ve kıymetli başkanı Mahmut Çelikus Beyefendi’ye teşekkürü bir borç bilirim.
Derneğin yayın organı olan KEPENK ise sahasında ciddi bir boşluğu doldurmakta, esnafın gür sesi olarak halkımıza ulaşmaktadır.
Ahilik kelimesinin kökeni hakkında birkaç görüş olmakla birlikte asıl iki görüş üzerinde durulmaktadır. Bunlardan birincisinde kelimenin kökü Arapça, diğerinde ise Türkçe kabul edilmektedir.
“Ah” kelimesi, Arapça olup elif ve hı harfleriyle yazılmaktadır. Bu kelimenin çoğul halleri; ihvan ve ihve olarak kullanılmakta olup kardeşler demektir.
Bu sözcüğün; eliaçık, cömert ve yiğit anlamlarına gelen Türkçe “akı” kelimesinden geldiğini söyleyenler de vardır.
Fütüvvet Teşkilatı olarak da gündeme gelen ve Ahi Evran gibi güzel bir insan tarafından kurulan bu müessese, ilhamını Allah dostu Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinden almıştır. Bir esnaf teşkilatı olarak asırlarca hizmet veren Ahilik, esnafımızı manen ve madden zirveye taşımıştır.
“Esnaf” kelimesi ise Arapça kökenli çoğul bir sözcük olup bazen tekil anlamında da kullanılır. Sınıflar manasına gelen bu kelime, çeşitli kollardaki sanatkârları ifade etmektedir.
Osmanlı Devleti’nde, esnafı temsilen bir esnaf kethüdası bulunmakta idi. Esnafın hükümetle olan işlerini yürüten, onların kefalet işlerine bakıp vergilerini toplayan esnaf kethüdası, esnaf arasından seçilir, resmi makamlarca da bu zâtın görevi tasdik olunurdu. Ayrıca, her esnaf kolunun işleriyle ilgilenen esnaf locaları, etkili bir konumdaydı.
Esnafa yakışır bir şekilde tavır sergileyenlere, “Esnafça bir ömür sürüyor.” denir, san’at; “altın bilezik” olarak değerlendirilerek sanatkâra hürmet edilirdi.
Sonraları durum değişmeye başladı. Bazı sanat kolları yok olup esnaf ve sanatkârlara rağbet azalınca o işin erbabı tarafından; “Şimdi esnaf ve sanatkârlığa tenezzül eden yoktur.” diye söylenmeye başlandı.
Esnaf ve insaf kelimeleri arasında sıkı bir bağ olmakla beraber “esnaf”, “insaf” sözcüğünden türememiştir.
İki yıl önce esnaf ve sanatkârların konu edildiği kısa film yarışmasının ödül törenine katılmıştım. Belediye başkan yardımcılarından birisinin; “Esnaf kelimesi, insaf kelimesinden gelmektedir.” diye başlayıp “Esnafın insaflı olması gerektiği.” anafikri ile devam eden konuşması beni çok şaşırtmıştı. Başkan yardımcımız, konuşmasından sonra da başka bir program için ayrıldıklarından kendisiyle bu konuyu görüşme imkânımız olmadı.
Görülüyor ki, hafızalarda kalan yanlış bilgiler, noksan değerlendirmelere sebep olabiliyor.
İstanbul’un meşhur vâizlerinden bir zât Fatih Camii’nde konuşmaktadır. Hadîs-i şerifte geçen ve misafir anlamına gelen “dayf” kelimesini zayıf, gariban manasına gelen “daîf” ile karıştıran vâiz efendi, konuşması bitene kadar “zayıflara yardım etmek”ten bahseder. Bu esnada vâiz efendi, camide Ali Yakub Cenkçiler Hocaefendi’yi görür. Hem hocaefendiye iltifat etmek, hem de kendine bir pâye çıkartmak isteyen vâiz efendi; “Ey Cemaat! Biz bu ilimleri Ali Yakub Hocaefendi gibi âlimlerden öğrendik.” deyince Ali Yakub Hocaefendi, bu durumdan sıkılır. Yanındaki arkadaşının kulağına eğilerek şu sözleri söyler: “Azizim! Ben ona, böyle yanlış bir şey öğretmedim.”
Esnaf ve sanatkârımıza destek verdiğimizde onlara hak ettikleri değeri vermiş oluruz. Ahilik çerçevesinde yapılan faaliyetlerin de esnaf ve sanatkârlarımızın problemlerinin çözülmesine katkı sağlayacağına inanıyorum.
*
Kurban, Yaratan’ın rızasını kazanmak için yapılan fedakârlığı ifade etmektedir. “Kınalı koçum yoksa da canım sana kurban.” sözü beni her zaman derinden etkilemiştir. 12 Eylül sonrası siyasi tutuklu olarak kısa bir süre hapishanede yatan bir tanıdığımın hapishane yönetiminin sansüründen geçmiş şiir defterini hatırladıkça bir tuhaf oluyorum. Defterdeki “Ey sevgili, en sevgili! Uzatma dünya sürgünümü benim. / Kınalı koçum yoksa da canım sana kurban.” gibi mısralar tükenmez kalemle iyice karalanmıştı.
Bayramlarda hüzün yerine sevinç hakim olmalı. Ne yazık ki, dünyanın birçok yerinde zulüm gören Müslümanların feryadı, bayramlarımızı hüzünle geçirmemize sebep olmaktadır. Gayretli Müslümanlar, kurdukları müesseselerle mazlumlara her konuda yardım etmeye çalışırken diğer Müslümanları da hayra teşvik etmektedirler.
Mahmud Es’ad Coşan (MEC) Vakfı da bu hayır müesseselerinden birisi. Bu sene sekizincisini düzenlediği kurban organizasyonuyla, hayırseverlerin kurbanlarını Endonezyalı yüz binlerce aileye ilk elden ulaştırmayı hedefliyor.
Organizasyonun her aşamasında çok hassas davranan MEC Vakfı’nın, “SEN UNUTULANI SEÇ” sloganıyla başlattığı hayır kampanyasında Endonezya’yı seçmesi çok mânidâr.
Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip ülkesi olan Endonezya, misyonerlerin Müslüman halkın dinini değiştirtmek için uğraştığı ve bunun için maddi yardımlarda bulunduğu bir ülkedir.
Müslümanlar olarak kardeşlerimize sahip çıkma adına düzenlenen bu hayır faaliyetinde; gidilmeyen yerlere gitme, gözden ırak yerlerdeki ihtiyaç sahiplerine ulaşma ilkesi esas alınmıştır. İbadet şuuruyla bugüne kadar yaklaşık 350.000 aileye (1,5 milyon kişi) kurban eti ulaştıran vakıf, bu yıl 100.000 aileye kurban eti ulaştırmayı hedeflemektedir. Bu tür hayır faaliyetlerine destek veren tüm kardeşlerimizi tebrik ederiz.
*
2013 Kurban Bayramı’nı Suudi Arabistan ile Türkiye aynı gün kutlayacaklar. Bu konuda birlik olması, Müslümanların gönül iklimini rahatlatacak, bayram sevincini daha da artıracaktır.
Bugün sabah namazıyla başlayıp Kurban Bayramı’nın dördüncü günü ikindi namazıyla bitecek olan Teşrik Tekbirleri’ni unutmamamız gerektiğini hatırlatmak isterim.
Siz kıymetli okurlarımın bayramlarını tebrik eder, kurbanlarımızın mazlum kardeşlerimizin sofralarında yer alarak Yüce Rabbimizin sevgisini kazanmamıza vesile olmasını ve gerçek bayram tadındaki bayramları göreceğimiz günlerin çok yakın olmasını Cenâb-ı Hakk’tan dilerim.
Bayramlar Bayram Ola
Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani?
Abdurrahim Karakoç
Ahmet Semih Torun-Habername