_*Sekizinci Güzel Adam; Hüseyin Ağabey*_
Cezmi KOÇ
...
*Toprak*
*Ölüme aç*
*Ölüme muhtaç*
*Hayat*
*Ölüm muhakkak*
*Ve ölüm mutlak*
*Tek kapısıdır ölümsüzlüğün*
*Ölümle tanıştıktan sonra anladım*
*Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın.*
Ne kadar da güzel ifadede bulunmuş üstad *Erdem Beyazıt.*
Sonsuz hayatın karşısında dünya hayatının ne değeri var ki?
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir andır dünya hayatı.
Bir var olacağız ve bir de yok olacağız sonsuzca.
Var olduğumuz zaman diliminde kaderimizde ne varsa onu yaşayacağız.
İşte, bu kaderin içinde zarif ve naif insan *Hüseyin Emin Öztürk* Ağabey’le tanışmak da varmış, ne mutlu bana.
1994’lü yıllarda tanışmıştım *Hüseyin Ağabey* ile.
*Hüseyin Ağabey* de *Rahmetli Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hoca’mızın* hüsn-ü ricalarıyla gelmişti *Akra FM* ’e.
Çünkü işbilen ve güvenilir bir insandı. Yoksa *Rahmetli Hoca* ’mız birine boşuna böyle müstesna yerde görev vermezdi.
*Hüseyin Ağabey* , bizim müdürümüz olarak gözükse de o sadece bize bir ağabeylik yaptı.
Her zaman nazik kelimelerle yoğrulmuş bir nezaketi vardı.
Bakmayın onun o kadar iri cüsseli görünümüne.
_*O iri cüssenin içinde ufacık bir yüreği olmasına rağmen; o yürekte dünyalar kadar sevgi vardı, muhabbet vardı, şefkat vardı, nezaket vardı...*_
Karşısındaki kişi kim olursa olsun; ister sıradan biri, isterse tanınmış biri; ister fakir biri, isterse zengin biri; ister derviş biri, isterse dünyalık biri... Hepsine aynı nezaketi, aynı samimiyeti gösterirdi.
Tanıştığımızdan vefatına kadar hep bana *“Cezmiciğim”* diye hitap ederdi. Bu samimiyeti insanın gönlünü fethetmeye yeterdi.
Belki fazla hatıralarımız yoktu onunla ama kalıcı hatıralarımız vardı.
Hiç unutmam, bir gün kendisiyle görüşmek istediğimde beni makamına davet etmişti. Orada ast – üst ilişkisi şeklinde değil ağabey – kardeş ilişkisi şeklinde konuşmuştuk.
Ona demiştim ki; *“Hüseyin Ağabey, ben maaşıma zam istemiyorum, sadece maaşımı iyileştirin”* diye. O da mütebessim bir haliyle gülerek, *“Durumumuzu az çok biliyorsun Cezmiciğim, inşallah bakarız.”* diye cevap vermişti.
Kendisi tam bir Kayserili idi. Kayseri İncesu’dan. Kayserililerin tüccarlık genlerinde olduğu gibi Hüseyin Ağabey’e de işlemişti.
Hiç unutmam, ona memleketim Giresun fındığı satmıştım da, yine de ufak bir pazarlık yapmıştı ve Kayserililiğini göstermişti. Bu bile benim için güzel bir hatıraydı.
Onunla yüz yüze en son, *Akradaşların* iftar yemeğinde *Süleymaniye* ’de buluşmuştuk.
Oraya gelen herkese bir ağabey gibi yanaşmıştı. Herkese mütesebbim, herkese nazik, herkese naif davranmıştı.
Kim olursa olsun, herkesle ilgilenmiş, herkese samimiyetini göstermişti.
Hiç unutamam o *15 Temmuz olaylarında* eski adıyla Boğaziçi Köprüsü’ne ilk gidenlerden olmuş ve orada yaralanmıştı.
Ona telefon açtığımda bana vatan için ne güzel nasihatlerde bulunmuştu. *Hüseyin Ağabey, sözde değil, özde bir vatanseverdi.*
İşte, bu vatanseverliğini bile en güzel şekilde dizelere dökmüştü Hüseyin Ağabey.
Ne güzel ifade etmiş *Hakimiyet Türküsü* ‘nde vatan sevgisini.
_Haykırırız cihana; korkmadık, korkmuyoruz._
_İşte meydanlardayız, düşmanı sokmuyoruz._
_Gelsinler top tüfekle, ölsek diz çökmüyoruz_
_İmanlı yüreklere bir şey yapamaz zulmet._
_Sonu hüsran zalimin; milletin hâkimiyet._
_Mermiler üstümüze yağmur gibi yağsa da,_
_Uçaklar akın akın, üstümüze ağsa da,_
_Tanklar yolları kesse, insan zorda kalsa da_
_Paletlerin altında ezdirilmez hürriyet._
_Darbecilerin değil; milletin hâkimiyet._
_Köprülerin üstünde sel olsa da kanımız._
_Kadın, erkek burdayız; feda olsun canımız._
_Yeter ki ebediyen yaşasın vatanımız._
_Her nefis tadacaktır ölümü, diyor ayet._
_“Şehitler ölmez” elbet, milletin hâkimiyet._
_Bu milletin hamuru cesaretle yoğruldu._
_Âşık oldu yurduna, bayrağına vuruldu._
_Yıkılmadı tarihte, her darbede doğruldu._
_İmanından geliyor bu yiğitlik, asalet._
_Zorbaların olamaz; milletin hâkimiyet._
İşte, bir *Hüseyin Emin Öztürk*, dünyaya kolay kolay gelmez.
Kendisi bizim için bir müdürden öte bir ağabeydi, bir şairdi, bir çocuk edebiyatçısıydı, gönül adamıydı, bir vatanseverdi.
Dedim ya; “Bakmayın Hüseyin Ağabey’in iri cüssesine.”
Onun yüreğinde koca bir dünya vardı. O dünyada en çok çocuklar vardı. Çünkü *Hüseyin Ağabey*’in ruhunda da çocuksu bir ruh vardı.
En temiz ruh, çocuklarda olurdu. *Hüseyin Ağabey* , çocukluk ruhunu hep yaşattı.
Sadece kendi çocukluk ruhunu yaşatmadı, o ruhu bize de göstererek örnek olmaya çalıştı.
Güzel bir yaşta, altmış üç yaşında göçtü bu yalancı dünyadan.
Hoş bir sada bıraktı bu alemde bize ve herkese.
_*Rabbim, bizi tekrar bizi cennetinde onunla buluşturmayı nasip eylesin.*_