Son birkaç haftadır Sedat Peker’in Dubai’deki fiyakalı bir evin salonunda, temiz ve düzenli bir cam masa üzerinde özenle seçilmiş ama görünüşleri itibariyle okunmamış kitaplar ve çekim öncesine aldığı notlar eşliğinde çektiği videolar gündeme oturmuş durumda. Birçok dostum ve akrabam bana bu videoları seyretmemi ve bu konu hakkında fikirlerimi yazmamı istedi. Herbirini 5 milyona yakın kişinin izlediği bu videoları bir gazeteci olarak benim de izlemem gerektiğinin farkındaydım.
Nihayet geçen gece uyumadan önce seyretmeye başladım. Şu ana dek ilk 3 videosunu seyrettim. Şunu söylemeliyim ki konuşma tarzı bana cazip gelmedi. İçerisinde siyer (Hz. Muhammed’in Hayatı) ve Kur’an ayetleri ile beraber uyuşturucu ve cinayetler bulunan sohbetleri enteresan ve benim için bir ilk. Kendisini şahsen tanımadığım için bunların her zamanki konuşma tarzı olup olmadığına veya profesyonel bir yardım alıp almadığına karar veremedim.
Videolar Sedat Peker’in evinin basılması esnasında bir polisin küçük yaştaki kızına silah doğrultması olayının kendisinin ve kızının üzerinde yaşattığı travmayı ve bunun kabul edilemez olduğunu anlattığı bölümlerle başlıyor. Her ne kadar hak versem de ne yazık ki benzer durum ABD’de de olabiliyor. Polis bir baskın esnasında kapının arkasında kimin olduğunu veya varsa silahlı olup olmadığını bilmediği için tedbiren elinde silah tutabiliyor. Ama çocuklar mevzubahis olunca elbetteki polislerin çok daha özenli ve hassas davranması gerekiyor.
Seyrettiğim videolarda Mehmet Ağar’ın derin devletin başı olduğunu ve birçok suç işlediğini iddia ediyor. Hemen aklıma çok değil 6 ay önce şahidi olduğum bir sohbet geldi. Pek sevdiğim bir dostumun işyerinde sohbet ediyorduk. Orada bulunanlardan birisi işyeri sahibi olan dostuma nereli olduğunu sordu. Dostum Elazığlı olduğunu söyledi. Soruyu soran kişi “O zaman siz Faik Amcayı tanırsınız mutlaka” dedi. Dostum da “Faik Abiyi elbette tanırım. Mert adamdır. Mehmet (Ağar) Abi’nin de sağ koludur. Mehmet Abi Türkiye’yi ayakta tutan direklerden ve gizli kahramanlardan biridir” demişti.
Sedat Peker’in iddialarına gelince... Bunlar ağır ithamlar ve o yüzden Devletimiz tarafından detaylı olarak araştırılması gerekir. İşte burada İslam hukukunun 5 temel ilkesi olan “zaruratı hamse” devreye girer. Bu kaidelere göre Devlet vatandaşın canını, aklını, namusunu ve haysiyetini, dinini ve malını korumak ile hükümlüdür. Eğer iddia edildiği gibi suç işleyen birileri varsa bunların tespiti, yakalanması ve gereken cezanın tatbik edilmesi şarttır. Ve bunlar yapılırken kimsenin yaşına, başına, rütbesine, nüfuzuna, iltimasına ve zenginliğine bakılmaz. Şekerpare (1983) filminde serkomiser Ziver rolündeki Şener Şen’in söylediği gibi: “Haraç ve rüşvet bir cemiyeti içten kemiren en tehlikeli hastalıktır.”
Görüldüğü gibi farklı insanların aynı hadiselere bakış açıları farklı oluyor ve bu gayet doğal bir durumdur. O yüzden günün sonunda kimin sözüne güveneceğinize gerekli tetkikleri yapıp kendiniz karar vermelisiniz. Bazen en doğru kararı kalp ve vicdan verir.