ABD, bugün yeni başkanını seçiyor. 'İlk siyahi başkan adayı' olarak tarihe geçen Barack Obama başkan seçildiği taktirde kuşkusuz devrim niteliğinde bir netice ortaya çıkacak. Böylesi bir sonuç, Martin Luther King'in rüyasını -gerçekleştirmek ne kelime- aşmak anlamına gelecektir.
*
Obama anketlerdeki üstünlüğünü son güne kadar korudu. Demokrat başkan adayı, sonuç üzerinde en fazla etkili olacak kritik eyaletlerde de Cumhuriyetçi John McCain'in önünde görünüyor.
Kampanyayı favori olarak tamamladı, Obama
Bu tabloya rağmen, Amerikan seçim sisteminin ikinci seçmene dayalı özelliği nedeniyle sonuç hakkında kesin ifadelerle konuşmak mümkün değil
Seçmenler, başkanı doğrudan seçmiyor.
Halk, 538 temsilciden oluşan 'Seçiciler Kurulu' delegelerini seçiyor.
ABD'de en çok oyu alan değil, 270 delegeyi alan başkan oluyor.
2000 yılındaki son derece tartışmalı hileli- o kader seçiminde Dabılyu Bush, ülke genelinde Al Gore'dan 600 bin civarında daha az oy aldığı halde, (kardeşinin vali olduğu) Florida eyaletini kazanarak ikinci seçmen oylarında üstünlük kurmuş ve başkan olmuştu.
McCain Cephesi, belli başlı anketlerin tamamında yedi puana kadar varan farklarla geride olmalarına rağmen; delege sayısı yüksek olan kritik eyaletlerde Demokratları yakından takip ettikleri, en azından yarıştan kopmadıkları için ümitlerini koruyorlar.
McCain büyük sürprizi gerçekleştirebilmek için son çabalarını sarf etti.
*
Barack Obama ümidi geleceği; John McCain ise kabusu geçmişi simgeliyor.
Irak Savaşı'nın Amigosu sıfatına sahip McCain, bir nevi Bush'un devam filmini çekmek istiyor.
İkinci Bush, sekiz yıllık iktidar dönemiyle gelmiş geçmiş en kötü başkanlar listesinde yer almayı garantiledi. Bazı açılardan ise en kötü başkan olarak anılacağı kesin
McCain, hem ABD'ye hem dünyaya ağır faturalar çıkarmış olan Dabılyu dönemini devam ettirmek amacıyla yola koyuldu:
Dolayısıyla, Bush politikalarının tüm kötülüklerini temsil eden bir aday olarak seçime giriyor.
McCain seçilirse, dünyanın belli başlı bölgelerinde bugünkü gardı düşmüş halini dahi arar hale gelebilir, ABD
Kurgusal 11 Eylül bağlamında giriştiği Gayrımeşru Irak Savaşı Bush yönetimi ve ABD'yi tüketen temel faktör oldu.
Ebu Garib ve Guantanamo zulümlerini, Afganistan'da önüne geçilemeyen yenilgiyi, Pakistan'ı kontrolde tutamayışlarını, İran'ı 'bütün meydan okumalarına rağmen' bir türlü vuramamış olmalarını da Bush'un hanesine ekleyelim
Hepsinin ötesinde hayati yenilgisi Türkiye'yi kaybetmek oldu; Bush dönemindeki ABD'nin
Bütün bunlar, ABD'nin Ortadoğu'daki o bildik hakimiyetine çok büyük bir darbe vurdu. BOP'u askıya almak zorunda kaldılar. Körfez sermayesinin ABD'den kaçışı da Bush döneminde gerçekleşti. Bush'un Ortadoğu seferleri dertlerine derman olmadı.
Son olarak, devasa finansal kriz ABD'ye tarihi bir travma yaşattı. Bush yönetiminin hesabına yazılan en ağır faturalardan biri oldu, ekonomik kriz
*
Obama başkan seçilirse, ABD'nin tüm dünyada özellikle de Ortadoğu'da daha rasyonel politikalara yönelme şansı var.
Peki, Obama -belirgin bir biçimde politik söylemine yansıyan bu 'kağıt üzerindeki' şansı hayata geçirebilir mi?
Böyle bir durumda, Amerikan derin devletinin Obama'ya nereye kadar müsaade edeceği hususu Washington'ın yönü açısından belirleyici olacak.
*
ABD yeni başkanı ile dünyada hegemonya kurmaya dayalı politikalarından vazgeçerse bundan kendisi de kazançlı çıkacaktır.
Aksi olursa, ABD kaybetmeye devam eder.