Nasrettin Hoca'nın borcunu ödemek için bulduğu şahane yöntemi hatırlayalım: Evinin önüne çalı dikmek... Oradan geçecek koyunlar çalılara takılacak, birikecek yünleri karısı işleyecek, Hoca da satacak... Alacaklı gülmeye başladığında, “Köftehor” demişti Hoca, “Peşin parayı görünce gülersin, değil mi?”
Hüsamettin Cindoruk'lu 'iktidar projesi' de Hoca'nın borç ödeme formulü gibi garantili: O DP'nin başına geldikten sonra benzer bir operasyonla ANAP'ın başına Mesut Yılmaz seçilecek; ikili elele verip DP ve ANAP'ı birleştirecek; sonra da Süleyman Demirel liderliğinde iktidara erişmenin yolları aranacak...
Bu kadar garantili iktidar formülü heyecanlanmaya sebep olmuşsa hiç şaşırmam...
Oktay Ekşi ile sol medyadaki bütün Hüsamettin Cindoruk muhiplerini kızdırma pahasına, DP'nin başına Cindoruk'un gelmesi ihtimali bende 'sil baştan' etkisi uyandırıyor...
Gözlerimin önünden 1950'ler geçiyor: Menderes'in DP iktidarını içeriden vuran Hürriyet Partisi ihaneti... Demirel'in Adalet Partisi yılları boyunca Cindoruk'u mümkün olduğu kadar uzakta tutuşu... Tansu Çiller'in DYP döneminde Demokrat Türkiye Partisi ile 1950'lerin Hürriyet Partisi olayının yeniden yaşanması... 28 Şubat... 367 iddiası... Erken seçim yapılamayacağı iddiası...
Herhalde aradılar ve Ak Parti iktidarını durduracak iki genç bulamadılar... Sonunda bu konudaki ihale Cindoruk-Demirel ikilisine kaldı. Mesut Yılmaz'ın da yardımıyla birleştirilecek DP ile ANAP'ın başına Demirel hele bir gelsin, ülkede işler nasıl tersine gitmeye başlar, hepimiz görürüz...
Tam şu sıralarda mevcut iktidara “Dur” diyemez ve Ak Parti'yi tökezletecek bir gerilim yaşatamazlarsa, Türkiye'nin önünü kesmek belki bir daha mümkün olamayacak. Ne yapacaklarsa, şimdi yapmak zorundalar... Elde hazır Cindoruk ile Demirel malzemesi var iken...
Bu tür projeleri hayata geçirmeyi planlayanlar duruma hakim olmayı beceremiyorlar, var olan fırsatların kullanılmasında başarılı değiller; buna karşılık yıkım ekibi olarak üstlerine yok...
Üç partili (DSP, ANAP, MHP) koalisyon döneminin sonunun Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı olacağını kestirebildiler sözgelimi; toplumun değerlerine sahip çıkar görüntüsünde bir partinin uzun süreli iktidarda kalabileceği öngörüsüydü bu ve yanlış bir hesap olmadığı daha sonra kurulan Ak Parti'nin başarısıyla kanıtlandı.
Ak Parti'ye benzer bir merkez sağ parti projesini ilk seslendirenler şimdilerde Cindoruk ile Demirel ikilisinden Ak Parti'yi durduracak bir katerpillar oluşturma projesinin sahipleriydi. Sözgelimi Oktay Ekşi... 'Makul çoğunluk' sloganı etrafında halkı toparlayıp 'yeni' görüntülü bir eski dönem yaşatacaklardı Türkiye'ye...
Bu iş için düşündükleri genç diplomatın yetersiz kalacağı görüldüğünde bu defa sağı ve solu birleştirerek aynı sonucu almanın hülyalarını kurmaya başladılar. İsmail Cem'in liderliğinde birleştirilecek bütün unsurlarla istedikleri sonucu alabilecekleri hülyasıydı bu...
Halk bunları yemedi. Türk medyası tek ses halinde bu projelere sahip çıktığı, itiraz eden seslerin bastırılması için her türlü hakaret reva görüldüğü halde proje başarılı olamadı. 'Makul çoğunluk' oy verebileceği kendi partisini çıkardı.
Cindoruk ve Demirel gibilerin içinde yer almadığı bir partiyi...
Şimdi de bizlere kızıyorlar... Kim kızıyor? Geçmişte 'mutlu çoğunluk' sloganı etrafında birleşmeye çağırdıkları kitlelere kendilerinin birer 'fareli köyün kavalcısı' olduğunu hatırlattığımız medyadaki tipler kızıyor.
“Adaylığını koyması Cindoruk için bir özveridir” diye yazdı Oktay Ekşi...
Dün de Cindoruk'a yeni bir paye kazandırdı: “Son günlerde Hüsamettin Cindoruk üzerinden yapılan polemiklerden anlıyoruz ki ömrü boyunca hiç CHP'li olmamış ama hiçbir zaman da Atatürk sevgisini inkâr etmemiş isimler bile rahatsızlık vermeye başladı.” Burada kast edilen Cindoruk...
1955'te kurulan Hürriyet Partisi'nin DP misyonuna en büyük ihanet olduğu yazılıyor ya, aynı yazar, ne olacak yani diyor, “Hüsamettin Cindoruk daha o genç yaşında Adnan Menderes'i uyaranlar arasında yer aldıysa, ona dostluk mu yoksa kötülük mü yapmış?”
Cindoruk için '28 Şubatçı' diyenler de cevabı yine Oktay Ekşi'den alıyorlar: “Ya şu 28 Şubat suçlamasına ne dersiniz? / Ne var bunda? Onları destekleyenlerinki hak da Cindoruk'unki suç mu?”
Benim şöyle bir beklentim var: Cindoruk yakında 'muhafazakâr bir kanala' çıkar ve parmağındaki yüzüğün hangi Şeyh tarafından ailesine tevdi edildiğini, Hüsamettin isminin hangi değerli zat tarafından kendisine takıldığını anlatır...
Hep biz mi şaşıracağız, Oktay Ekşi gibiler de ara sıra şaşırmalı.