Aman efendim, aman, Başsavcı Aykut Engin'in açıklamasına eklediği Medya doğruları yazsın temennisi ne kadar hoşlarına gitmiş. O temenniden, 'Ergenekon' eksenli bütün haberlerin yalan olduğu sonucunu çıkarmamızı bekliyorlar.
Doğan Grubu'nun amiral gemisi kardeşlerinden geride kalmanın huzursuzluğu içerisinde. Dün Milliyet Ergenekon savcılarının hazırladığı 2500 sayfayı bulan iddianameden en geniş sızma haberi veren gazeteydi. Radikal ise, kendisini 'Ergenekon'un avukatı' olarak takdim eden CHP lideri Deniz Baykal ile Ergenekon yayınlarına ters bakanları 'pervasızlık' ile suçladı yayın yönetmeninin kaleminden... Amiral gemisinin internet sitesini hazırlayanlar da, yönetimden bağımsız, bütün gazeteleri taramış ve iddianameden sızanları site için özetlemekten geri durmamışlardı dün.
Bu çelişkinin ne denli yaman bir çelişki olduğunu görmek için gazetenin en ağır iki yazarının dün yazdıklarına bakmak yeterli. Amiral gemisinin kaptanı, Bizzat Başsavcı'nın ağzından 'dezenformasyon gerçeği' tescillendi dedikten sonra diğer gazetelerin yayınlarını 'haksızlık, vicdansızlık, iğrenç' gibi sıfatlarla mahkum ediyordu.
Kedi erişemediği ciğere 'mundar' dermiş...
Gazetenin başyazı sütununda ise, yine dün, Ergenekon'u ciddiye alanlar 'mersenari' ('kiralık asker' demekmiş) olarak, yaptıkları da 'utanç verici' diye karalanıyordu.
Başyazarın bu 'utanç verici' yayınlara verdiği iki örnek benim çok dikkatimi çekti. İlki Veli Küçük'ün Alparslan Arslan'la yanyana fotoğrafı; diğeri de Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların gecekonduda ele geçirilen bombalarla aynı seriden olduğu...
Hürriyet başyazarına göre, fotoğraftaki Alparslan Arslan değil 'Azerbaycanlı' (herhalde 'Azeri' demek istiyor, TK) bir gençmiş; Cumhuriyet'e atılan bombalar da Ümraniye'de bulunanlarla aynı değilmiş...
Aylarca 'Ümraniye'de bir evde bulunan 27 adet el bombasının, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılanlarla aynı seri numarası taşıdıkları (herhalde 'taşıdığı' olacak, TK) ortaya çıktı' diye yazdılar. Oysa Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız dün, 'Ümraniye'de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalar aynı seriden değiller' diye yazdı ve ayrıntılı bilgiler verdi diyor Oktay Ekşi
Cumhuriyet gazetesi Danıştay baskınıyla birlikte anılmak istenmesinden haklı olarak rahatsızlık duyuyor. Danıştay baskınını yapan Alparslan Arslan'ın bira karşılığı kandırdığı gençlere bombaları attırması zül geliyor olmalı. Üstüne üstlük bir de atılan bombaların Ümraniye'de depolanmış Ergenekoncu eyleme hazır bombalarla kardeş oluşu Cumhuriyet için kabul edilebilir bir durum değil...
Aylarca bu konuda sustu Cumhuriyet ve sessizliğini sadece iki kez bozdu. İkincisi İbrahim Yıldız'ın önceki gün yazdığı Aynı seriden değil yazısı. İfade arada akrabalık bulunmadığı anlamına gelmiyor. Seriler farklı olsa da bombaların modeli veya kafilesi aynı olabiliyor. Önemli olan ve akrabalık tesis eden özellik 'model' ve 'kafile' ayniyeti...
Bu konuda bilgi Cumhuriyet gazetesinin 1 Şubat 2008 tarihli nüshasında yer alan haberde var. İlgili bölümü okuyalım: Bomba Bilgi Merkezi'ne ulaşan olaylara ilişkin raporda, Cumhuriyet'e 10 Mayıs'ta atılan bombayla, Ümraniye'de bulunan iki adet bombanın aynı model olduğu ortaya çıktı. Cumhuriyet'e atılan bombanın kafile numarası 'KF MKE-173 9-85', Ümraniye'dekilerin ise 'KF-MKE1-169 5-85' olduğu belirtildi.
Şu ayrıntı da önemli olabilir: Bombaların üzerindeki kodlar, M 204 A 2 : Mühimmatı tanımlayan model, KF : Kafile, MKE : Üretici firma anlamına geliyor. Üretici firmanın yanındaki numara üretim kafile no, en sona da hangi yılın hangi ayında üretildiği yazılıyor. Bu bilgilere göre, gazetemize atılan ilk ve son bomba 1977 yılının 12. ayında, ikincisi 1985'in 9. ayında üretildi. İlk ve sonuncu bombalar aynı kafilede, ikinci bomba ise 173. kafilede üretildi.
'Model' ve 'kafile' benzerliği aidiyeti belirliyor, seri ise bu tür bombalar için kullanılan bir deyim değil.
Demek ki, neymiş? Cumhuriyet yönetmeni, benzerlik açısından esas önemli olan yönleri göz ardı etmiş; geçmişte doğrusunu haberleştirdikleri halde...
Danıştay'a baskın düzenleyen Alparslan Arslan'ın İsveç'te Veli Küçük ile yanyana pozuna gelince... O fotoğrafın önce fotomontaj olduğu iddia edildi; üzerinde hiçbir biçimde oynanmadığı ortaya çıkınca bu defa Alparslan Arslan değil, Mehmet isminde Azerbaycan'dan İsveç'e kaçak gelmiş biri diye geçiştirilmek istendi. Sarı Çizmeli Mehmet Ağa! İsmi var, cismi ve soyismi yok. Yerseniz...
Birileri gerçekten fena halde 'ayıp' ediyor, ama kim?