Şanlıurfa’ya gidişlerimden birinde geceyi dostumuz Müslüm Çadırcı’nın evinin damında geçirmiştim. Daha önce hiç tecrübe etmediğim bir konaklama biçimiydi bu. O yüzden ev sahibimizin teklifini seve seve kabul ettim. Teravihi kıldığımız damda sahuru da birlikte yapmıştık. Unutulmaz güzel bir geceydi.
Ev sahibimizle vedalaşırken kulağına şöyle fısıldadığımı hatırlıyorum, “Bana iyilik mi yaptınız, kötülük mü? Bugüne kadar otellerin birkaç yıldızlı ortamlarında misafir edilirken bu kez çok yıldızlı bir ortamın güzelliğini yaşadık. Bundan sonra hep çok yıldızlı ortamları arayacağız!”
Bu yıl Ramazan’ın tamamı İstanbul’da geçmek üzereyken Şanlıurfa iftar programımıza davet edildik. Yeni Akit Gazetesi yazarı Hüseyin Öztürk beyle birlikte icabet ettik davete. 850 kişilik bir grup misafirle iftar sevincini birlikte yaşadık. Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı ve Şanlıurfalı aileler, yetim ve öksüzler vatanlarından ve sevdiklerinin bir kısmından uzakta olmanın hüznünü bir nebze unutmuş oldular.
Deniz Feneri ve Günyüzü derneklerinin ortaklaşa organize ettiği ve hayırseverlerimizin destekleriyle hazırlanan sofrada Şanlıurfa Valisi İzzeddin Küçük ve Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Celaleddin Güvenç de hazır bulundu. Küçük ve Güvenç’in çocuklarla güçlü iletişim becerileri dikkat çekiciydi.
İftar sonrasında çocuklara hediyeler ve bayram harçlığı da verildi. Dünyanın dört bir yanında kardeşlerimizin büyük acılar yaşadığı bir dönemde kardeşliğin, paylaşmanın ve müminin derdiyle dertlenmenin güzel bir örneğine şahit olduk Şanlıurfa’da.
Suriye’de devam eden zulmün dördüncü yılındayız. Ülkemizdeki en kalabalık muhacir gruplarından birisi de Şanlıurfa’da misafir ediliyor. Şehir merkezinde binlerce Suriyeli aile misafir edildiği gibi, Türkiye’nin en büyük çadır kenti de Akçakale ilçesinde bulunan Süleyman Şah Konaklama Tesisleri adıyla hizmet veriyor. Şanlıurfa Sivil Toplum Kuruluşları İnsani Yardım Platformu’nun Başkanı Osman Gerem ve Platformun üyesi Yusuf Mert’in ev sahipliğinde 30 bin kişinin misafir edildiği kampı ziyaret ettik.
Kampın Müdürü Hüseyin Ortaç, Müdür Yardımcısı Bekir Bengül, idarecilerden Hasan Öztürk ve Yasin Taha’dan kamptaki hayatla ilgili geniş bilgiler aldık. Çeşitli amaçlarla oluşturulmuş sosyal mekânları birlikte ziyaret ettik. Spor amaçlı çadırlar, kütüphane, berber, kadın meclisi, gençlik meclisi, muhtarlık ve resim sergisi gibi çadırların her birinde kısa sunumlar ve izahlar yapıldı. En ilgi çeken çadırlardan birisi ise Suriyeli kadınların dikiş atölyesi olarak kullandıkları çadırdı. Burada, bağış olarak gelen kumaşlar bütün kampın ihtiyaçları doğrultusunda kıyafete dönüştürülüyordu.
10 mahalleye bölünmüş ve her mahalle için bir Türk bir de Suriyeli muhtarın görev yaptığı kampta misafirlerin huzur ve rahatı için neredeyse her şey düşünülmüş ve yapılmış. Kampta tuvalet, banyo ve bulaşık yıkama mahalli gibi ortak kullanım mekânları oluşturulmuş. Aileler için hazırlanmış elektronik karta fert başına 85 lira yükleniyor. Aileler bu kartlarla kampta bulunan marketlerden ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
Kampın basın sorumlusu Mehmet Dikeç aynı zamanda bir Deniz Feneri gönüllüsü. Ziyaret boyunca fotoğraflar çekti, kamera kayıtları yaptı. Bu kayıtları yerel ve ulusal basınla paylaşıyor ve kampın internet saflarına yansıtıyor.
Kamp ziyaretimiz sonunda Akçakale Kaymakamı Eyüp Fırat’la da bir görüşme yaptık. Fırat, kampta bulunan 30 bin Suriyelinin yanısıra kamp dışında da 35-40 bin Suriyelinin yaşadığını, tamamının ihtiyaçlarının karşılanması için Deniz Feneri, İHH ve Hasene gibi çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşlarıyla birlikte devletin büyük bir çaba içerisinde olduğunu söyledi ve ilave etti; “Asıl yük devletin sırtında.”
Kaymakam Fırat, kamptaki Suriyeliler için yurtdışından 5-6 kuruluşun yardım getirdiğini ama tamamının yardımlarından daha fazlasını Deniz Feneri’nin tek başına yaptığını ifade etti.
Bir BM yetkilisi Fırat’a, “Mülteci denildiğinde biz iki öğün yemek ve bir battaniyeyi anlarız. Siz bu standartların 7-8 kat üstüne çıkmışsınız” demiş.
İşini severek ve gönülden yaptığı her halinden belli olan Kaymakam Eyüp Fırat, Şanlıurfalıların ne kadar yardımsever ve misafirperver olduklarını anlatırken, “Bir aile evinde 20 Suriyeliyi iki ay barındırmış, artık takati tamamen kesilince gelip bizden destek istedi” dedi.
Kamp Müdürü Hüseyin Ortaç aynı zamanda Akçakale müftüsü. Ortaç, Ürdün’de tahsil görmüş. Misafirlerinin diline, dinine ve kültürüne çok aşina. Kamp yönetimi, Kaymakam ve Şanlıurfalılar tam da bize yakışan bir ev sahipliğini başarıyla sürdürüyorlar. Başta Şanlıurfa Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere Kaymakam Fırat’ı ve ekibini, İnsani Yardım Platformu üyelerini, Şanlıurfalıları tebrik ediyorum.
Suriyeli Fatma Hüseyin Hanım, “Türkiye’deki kamplar diğer ülkelerdeki kamplara göre beş yıldızlı otel kalitesinde” demişti. Akçakale’deki kampı ziyaret edince bu sözün anlamı daha iyi çıktı ortaya.
Suriyeli kardeşlerimizin bir an önce kendi evlerine sağlık ve huzurla dönmelerini diliyorum.
recep.kocakk@gmail.com